Yüzyılımızın korkulu rüyası haline gelen COVID-19 pandemisi tüm dünyayı tehdit etmeye devam ediyor.

COVID-19 pandemisinde hastaların önemli bir kısmının, koku duyusunu kaybettiğini biliyoruz.  Enfekte olan bireylerin ayrıca, tad duyusunu ve baharat gibi kimyasal olarak  tetiklenen duyuları da kaybettiği biliniyor (kemestezi).

Koku duyu kaybının yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediğine dair birçok çalışma bulunmaktadır. Çünkü koku duyusu kaybedildiğinde, yemekten alınan zevk yok olmakta, sosyal etkileşim azalmakta ve depresyon insidansında artış görülmektedir.

Covid 19 virüsünün  neden olduğu koku kaybı  veya anozminin uzun sürmesi kişiyi sosyal ve psikolojik açıdan zorlayıcı ve sıkıntılı hale getirebilmektedir.

 Aslında birçok virüs veya allerji koku kaybına neden olduğu halde,  Covid-19 pandemisine kadar pek önemsenmeyen bu durum yaşadığımız salgınla  gündeme geldi ve önemsenmeye başlandı.   

Genelde enfeksiyöz  etkenlere bağlı rinolojik hastalıklarda bir semptom olarak karşımıza çıkan koku kaybı, yaşadığımız pandemide, sürekli gündemde kaldı ve araştırma konusu oldu.

Doğal olarak toplumda da koku kaybının önemi konusunda duyarlılık oluşmaya başladı.

Koku kaybının pandemide ilgi odağı haline gelmesinin nedenleri :

  • Hastalığın erken tanısında rol alması
  • Bazen ilk ve  tek semptom olarak görülmesi
  • Hastalık şiddeti ile ilişkisini gösteren klinik çalışmalar

 

Araştırmalar Covid 19 un neden olduğu koku ve tat kaybının, kanda enflamasyona neden olan uyarıcı molekül interlökin 6 nın artması ile aynı anda başladığını göstermektedir.

Covid-19 salgınında yoğun şekilde görülen koku kaybı, diğer korona virüs aile üyelerinden farklı olarak bu virüsün sahip olduğu yapısal özellikler nedeniyle olfaktor bölgeye tutunmadaki  özelliğinden kaynaklanmaktadır

Hastalar genellikle koku alma bozukluğunun aniden olduğunu ifade etmektedir. Bu şekilde COVID, diğer nedenlere bağlı viral rinitin oluşturduğu nazal konjesyondan ayrılmaktadır.

Burun tıkanıklığı veya rinore’de çoğunlukla koku kaybı görülmemektedir.

Koku kaybı, batı ve doğu toplumlarında farklı prevalanslara sahip olduğu gibi cinsiyet ve yaş ile de görülme oranları değişebilmektedir.

Covid-19 nedenli koku kaybı hipotezler/teoriler :

- Ilk teori virüsün nazal epitel hücrelerine bağlanmasın ve enflamasyon oluşturması bu şekilde olfaktör mukozaya koku moleküllerinin ulaşımının engellenmesi veya olfaktör nöronların ölümüne neden olması yönünde idi.

Fakat Covid -19 hastalarının büyük çoğunluğunda koku kaybına eşlik eden burun tıkanıklığı ve rinorenin olmaması, iletim tipi koku kaybı hipotezini zayıflatmıştır.

-  Olfaktor sensoryal nöronların kaybı

-  Olfaktor epiteldeki destek hücrelerinin hasar görmesi

-  Corona virüslerin nörotropik potansiyeli nedeni ile olfaktor bulbus ve/ veya kokuyla ilişkili beyin alanlarını etkilemesi .

Covid-19’daki koku kayıplarının kısa sürede iyileşenleri ve uzun süre devam edenleri için hastalığın gelişiminde bazı değişik mekanizmaların rol aldığı düşünülmektedir. 

Çabuk gelişen ve kısa sürede iyileşme gösteren koku bozuklukları :

Sustentaküler hücre hasarına bağlı mekanizma :

Yapılan çalışmalar, virüsün ana hedefinin burundaki koku hücrelerini destekleyen sustentacular hücreler olduğunu göstermektedir. 

COVID-19, hücreler üzerindeki ACE2 reseptörünü hedef alarak saldırmaktadır. Bu reseptör, sustentacular hücrelerde yüksek oranda bulunmaktadır.  Bu hücrelerin etkilenmesi, duyu nöronlarının desteksiz ve beslenmesiz kalmasına yol açmaktadır.

Koku kaybının kesin nedeni tam olarak anlaşılamamakla birlikte, en olası neden, sustentaküler hücreler olarak adlandırılan koku alma nöronlarını destekleyen ve yardımcı olan hücrelere verilen hasardır. Bu hücreler kök hücrelerden yeniden üretilebilir, bu da çoğu vakada  kokunun neden hızla iyileştiğini açıklamaktadır. 

Daha uzun süre devam eden koku bozuklukları :

Solunum yolu , damarlar ve sinirlerde bol miktarda bulunan NRP1 reseptörü ile bağlanabilen virüslerin olfaktor sensoryal nöronlara zarar vermesi ve virüsün olfaktor bulbusa taşınması sonucu  tüm olfaktor sistemde harabiyete neden olmaktadır. Sonuçta iyileşme sürecini uzatan, destek hücre kayıplarına neden olan kompleks bir durum gelişmektedir.

Destek hücrelerinin de yer aldığı olfaktor epitelyal alandaki hasarın daha geniş olduğu durumlarda; olfaktor nöronların metabolik gereksinimlerinin karşılanamaması sonucu nöron kaybı gelişebilmektedir. 

Bu durum rejenerasyon sürecine ihtiyaç duyduğundan uzun süreli koku kayıpları gelişebilmektedir.

Koku kaybında etnik köken farklılıkları :

Covid-19 sonrasında yaşanan koku kayıplarında etnik köken farklılıklarını gösteren çalışmalar bulunmaktadır.

Yaklaşık 40.000 hastayı içeren 104 çalışmanın incelendiği bir meta analiz sonucuna göre;

Covid-19 ile birlikte görülen koku kaybının etnik kökenleri bakımından Avrupa ırkında Asya ırkından 3 kat daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır.

Yaşlılarda, erkeklerde ve hastalık şiddeti fazla olanlarda koku kaybının daha az olduğu ile ilgili birtakım ilişkiler bulunmuştur .

Bu farklılıklar da koku kaybının oluşumunda yer alan mekanizmalarla ilişkili gözükmektedir.

Doğal olarak, SARS-CoV-2’nin mutasyona bağlı virüs suşları ya da etnik gruplar arasında ACE-2 ve/veya TMPRSS2 sekanslarındaki farklılıklar, bireylerde koku kaybı görülme sıklığı ve bunun şiddetini etkilemektedir.

Virüsün tutundurucu kolu olan spike (diken) proteininin (S proteini), hücrelerinde yer alan ACE2 reseptörlerine tutunarak hücre içine girmesine yardım eden ‘Serin Proteaz TMPRSS2’, temelde parçalayıcı bir enzim olarak görev yapar.

TMPRSS2; viral S proteinini parçalayarak virüs ve konak hücre zarının birleşimine izin vererek anahtar  görevi görür.

Viral hastalıkların kadınlarda daha sık gelişmesi, hormonal-genetik nedenlere bağlı olabileceği gibi bireysel immün yanıt farklılıkları da virüsün oluşturacağı hasarda  belirleyici olmaktadır.

Yaşlanma ile birlikte nazal ve koku alma epitelinde değişiklikler oluşmaktadır.  Nazal reseptör ekspresyonunda azalma, virüsün hücreye girişi ve replikasyonunun azalmasına neden olmakta bu durumda yaşlı hasta için koruyucu bir faktör olabilmektedir.

Ayrıca yaşlılarda lokal immün yanıtın azalması yine virüsün olfaktor bölgede oluşturacağı hasarı azaltabilmektedir.

Araştırmalar, enfekte olmuş kişilerin tat alma duyularını ve kimyasal olarak tetiklenen acılık gibi hisleri algılama yeteneklerini kaybedebildiklerini bildirmektedirler.  Neredeyse bir yıl sonra bile, bazı hastaların hala koku ve tad alma duyularını  geri kazanamadıklarını, bazılarının ise güzel kokuları bile kötü olarak algıladıkları, normalde hoş kokuların yerini hoş olmayan kokular  hissettiklerini göstermektedir.

Bu durum doğal olarak yeme içme zevkinin azalması veya yok olmasına yol açabilmekte, sosyal etkileşimi azaltmakta ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Depresyon insidansını arttırabilen  bir duruma zemin hazırlayabilmektedir.

Koku, genellikle pek önemsemediğimiz hafife aldığımız bir duyudur. Çoğu zaman normal şekilde çalışmayana kadar  bu duyumuzun ne kadar önemli olduğunu anlayamayız. 

Koku, duygu ve hafıza ile bağlantılıdır, bizi tehlikelere karşı uyarır ve en önemlisi hayatımıza  tat vermek için tat alma duyusu ile birlikte çalışır.

Bazı hastalarda üzerinden bir yıla yakın zaman geçmiş olsa dahi, koku duyusu geri dönmeyebilir.  Bazı hastalarda  ise güzel kokuların yerine kötü, hoş olmayan koku duyusu yerleşmektedir.

Covid -19 hastalarında değişik çalışmalarda farklı oranlar belirtilse de, hemen her çalışmada, koku kaybının yüksek olduğu görülmektedir.

8438 olguda yapılan bir çalışmada bu oran %41 olarak ifade edilmiştir. 100 olgunun koku tanımlama testi ile takip edildiği bir çalışmada 96 olguda en az bir çeşit koku bozukluğu olduğu, 18 hastada ise tam koku kaybı (anozmi) olduğu ifade edilmiştir.

Yapılan farklı çalışmalarda koku bozukluğu olan hastaların % 49-72’sinin koku alma duyusunun bir ay içerisinde geri geldiği bildirilmiştir. Tad duyusu için bu oran %84 düzeyindedir.

Anosmi genellikle ya COVID-19'dan kaynaklanan burun tıkanıklığı ile ilişkili hipoksik baş ağrısını ya da merkezi sinir sistemini tutulumunu yansıtabilen baş ağrısı ile birlikte görülmektedir.

Bazı hastalarda koku duyusu aylar içerisinde yavaş yavaş düzelirken, bazılarında ise aylar geçmesine rağmen kokular eskiden olduğu gibi normal olarak algılanamaz. Tüm kokular bozuk, kötü kokular gibi alınabilir ve bu durum aylar sürebilir.  Bazı hastalarda ise koku alamama durumu (anozmi) kalıcı olabilir. Bu durumun hastalığın koku alma nöronlarını yıkmasına bağlı olduğu düşünülmektedir.

Koku duyusunu kaybeden bir birey bozulmuş bir gıdayı algılayamaz, yangın gibi tehlikeli bir durumda yanık kokusunu hissedemez. Yenilen şeylerin lezzetini alamaz.

Tabii koku kaybı hayatı tehdit edici bir durum değildir ama kaybettiğimizde, yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkileyen ve farketmeden birçok tehlikeyi bize  önceden haber veren ve koruyan doğal olarak kullandığımız bir mekanizmadır.

Koku kaybı yaşayanların yaklaşık %90'ında dört hafta içinde iyileşme görülmektedir. Bazıların da ise daha uzun sürelerde koku kaybı geriye gelebilmektedir. Ender olarak da kalıcı hasar yaşanabilmektedir.

Fantosmi :

Fantosmi, hayalet ağrıya benzeyen, var olmayan bir kokunun algılanmasıdır. Koku kaybının nedeni ne olursa olsun, hastalar fantosmi yaşayabilir. Genellikle hayalet koku, duman, yanmış ekmek, metalik veya kimyasal koku  veya çürük et kokusu gibi hoş olmayan bir kokudur. Ayrıca normalde hoş olan kokular kötü olarak algılanabilir.

Hayalet koku kişinin yaşamını çok zor hale getirebilir. Her koku kötü olarak algılanır ve kişi psikolojik olarak kendini çok kötü hisseder.

Koku duyusunun geri kazanımı konusunda henüz  tamamen kabul görmüş tek bir tedavi yöntemi olmasa da, koku eğitimi ile bireylerin tekrar kokuları algılaması sağlanabilir.  Topikal kortikosteroid spreyler de kısa süreli tedavide kullanılabilir. Ayrıca D-vitamini desteği tedavide olumlu yanıt alınmasına yardımcıdır.

Koku kaybının uçucu yağlar ile rehabilitasyonu:

Koku alma duyusu kaybından sonra, koku alma reseptörlerinin ve burun çatısındaki epitel destek hücrelerinin yeniden büyümesini ve yeniden aktivasyonunu uyarmak için dört farklı uçucu yağ gül, okaliptüs, karanfil ve limon kullanabilir. Bu uçucu yağlar farklı koku bölgelerini uyarırlar.

Kullanılan uçucu yağların saf ve gerçek olması , sentetik parfüm vs içermemesi çok önemlidir.

Yapılan çalışmalarda  bu yöntem ile hastaların %45'inde  koku alma duyusunun geri kazandığı görülmektedir.  Tabii koku egzersiz çalışmalarında sabırlı olmak önemlidir. Çünkü kokunun geri kazanımı bazı vakalarda aylarca sürebilmektedir.

Koku duyusunu uyarmak için seçilen dört uçucu yağın nitelikleri, basit koku algılama aktivasyonunun ötesindedir. Her koku kendine özgüdür ve karmaşıktır, birçok katmanı ve özelliği ortaya çıkarır. Koku egzersizi tad duyusunun da  gelişimine yardımcı olurlar.

Karanfil acı, okaliptüs sert ve keskin kokular, limon mayhoş, kekremsi ekşi ve acı tatları, gül/ıtır ise  tatlı kokuları uyarmaktadır.

Karanfil tomurcuğu uçucu yağı antiviraldir, hafızayı uyarır ve depresyonu hafifletir; okaliptüs globulus antiviraldir, zihinsel ve duygusal olarak canlandırıcı ve hafızayı temizleyicidir; limon antimikrobiyaldir, soğuk algınlığı ve gribi önler ve stresi hafifletir; gül veya ıtır keder, yas ve kayıp hissini hafifletir.

Acılık hissinin uyarılmasını sağlayan karanfil uçucu yağı tad duyusunun da gelişime yardımcı olur.  Ökaliptus uçucu yağı, geleneksel olarak farenjit, bronşit ve sinüzit gibi çeşitli solunum yolu rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Okaliptüs yağı ve aktif bileşeni olan 1,8-sineolün, farklı ajanlar tarafından indüklenen hava yollarının düz kas kasılmalarını azaltarak kas gevşetici etkiler gösterdiği bilinmektedir.

Klinik çalışmalar, sineolün solunmasının sitokin salınımını bloke ederek antienflamatuvar ve 
analjezik etkileri olduğunu göstermektedir. Ökaliptus-Eucalptus globulus  uçucu yağı 
KOAH ve astımlı hastalarda etkin bir şekilde kullanılabilir,  ayrıca  zarflı virüslere karşı 
in vitro şartlarda  antiviral aktiviteleri olduğu bilinmektedir. Toplu olarak, bu uçucu yağlar
bağışıklık sistemini uyarırken, depresyon, keder ve kaygı duygularını hafifletebilir ve 
sıcaklık  ve topraklanmış hissi vererek rahatlama sağlarlar. 


                                   
                                          
                                    

Seçilen Uçucu Yağlar :

  • Karanfil- Eugenia caryophyllus
  • Ökaliptus- Eucalyptus globulus
  • Limon - Citrus limon peel oil
  • Gül -Rosa damascene veya Itır -Pelargonium Graveolens 

 

Karanfil acı , okaliptüs sert ve keskin kokular , limon mayhoş , kekremsi ekşi ve acı tatları , gül/ıtır ise  tatlı kokuları uyarmaktadır.

  • Uçucu yağlar sıra ile 30 saniye herbir burun deliğinden koklanıp  yine  aynı burun deliğinden koku geri verilmelidir. 
  • Nefes burundan alınmalı ve burundan verilmelidir.
  • Amaç  aynı havayı dışarı vererek o bölgeyi  çalıştırmaktır.
  • Koku geçişleri arasında  10-15 saniye ara verilmelidir.
  • Aynı işlem sabah ve akşam konsantre olarak tekrarlanmalıdır.
  • Tedavide sabırlı olmak önemlidir.
  • Tedavide gerekirse 3 ay sonra farklı bir grup uçucu yağa geçiş sağlanabilir. Bu uçucu yağlar; nane, kekik, portakal veya greyfut, yasemin uçucu yağları olarak tavsiye edilmektedir.
  • Tedavi daha uzun sürecek ise sonraki 3 ayda; yeşil çay, bergamot, biberiye ve gardenia uçucu yağları kullanılabilir.

Toplu olarak, bu uçucu yağlar bağışıklık sistemini uyarırken, depresyon, keder ve endişe duygularını hafifletelerek rahatlık hissi verirler ayrıca hafızayı temizlerler.

Güzel kokular ve güzel anılar ile dolu dolu yaşayacağımız bir yıl olsun ….

Uzm. Ecz.Sevil Ağalar Altınel

www.naturenurture.com.tr

References

1.Russ, B., Dyall-Smith, M. (2007) Virus-host 1. Huart C, Philpott C, Konstantinidis I, Altundag A, Whitcroft KL, Trecca EMC, et al. Comparison of COVID-19 and common cold chemosensory dysfunction. Rhinology 2020;58(6):623-5.

2. Temmel AFP, Quint C, Schickinger- Fischer B, Klimek L, Stoller E, Hummel T. Characteristics of olfactory disorders in relation to major causes of olfactory loss. Arch Otolaryngol–Head Neck Surg 2002;128(6):635-41.

3. Bohmwald K, Gálvez NMS, Ríos M, Kalergis AM. Neurologic alterations due to respiratory virus infections. Front Cell Neurosci 2018;12:386-92.

4. Suzuki M, Saito K, Min WP, Vladau C, Toida K, Itoh H, et al. Identi cation of viruses in patients with postviral olfactory dysfunction. Laryngoscope. 2007;117(2):272-7.

5. Hwang CS. Olfactory neuropathy in severe acute respiratory syndrome: Report of A case. Acta Neurol Taiwan 2006;15(1):26-8.

6. Zegarra-Valdivia JA, Chino-Vilca BN, Tairo-Cerron T, Munive V, Lastarria-Perez C, Ames-Guerrero RJ. Neurological components in coronavirus induced disease: A Review of the literature related to SARS, MERS, and COVID-19. Neurology Research International 2020;2020:6587875.

7. Lechien JR, Chiesa-Estomba CM, De Siati DR, Horoi M, Le Bon SD, Rodriguez A, et al. Olfactory and gustatory dysfunctions as a clinical presentation of mild-to-moderate forms of the coronavirus disease (COVID-19): A multicenter European study. Eur Arch Otorhinolaryngol 2020;277(8):2251-61.

8. Gane SB, Kelly C, Hopkins C. Isolated sudden onset anosmia in COVID-19 infection. A novel syndrome? Rhinology 2020;1;58(3):299-301.

9. Altundag A, Saatci O, Sanli DET, Duz OA, Sanli AN, Olmuscelik O, et al. The temporal course of COVID-19 anosmia and relation to other clinical symptoms. Eur Arch Otorhinolaryngol 2020:1-7.

10. Von Bartheld CS, Hagen MM, Butowt R. Prevalence of chemosensory dysfunction in COVID-19 patients: A systematic review and meta-analysis reveals signi cant ethnic di erences. ACS Chem Neurosci 2020;11(19):2944-61.

11. Whitcroft KL, Hummel T. Olfactory dysfunction in COVID-19: Diagnosis and management. JAMA 2020;323(24):2512-4.

12. Lechien JR, Chiesa-Estomba CM, Hans S, Barillari MR, Jou e L, Saussez S. Loss of smell and taste in 2013 european patients with mild to moderate COVID-19. Ann Intern Med 2020;173(8):672-5.

13. Hopkins C, Lechien JR, Saussez S. More that ACE2? NRP1 may play a central role in the underlying pathophysiological mechanism of olfactory dysfunction in COVID-19 and its association with enhanced survival. Med Hypotheses 2021;146:110406.

14. Brann JH, Firestein SJ. A lifetime of neurogenesis in the olfactory system. Front Neurosci 2014;8:182.

15. Liang F. Sustentacular Cell Enwrapment of Olfactory Receptor Neuronal Dendrites: An Update. Genes (Basel) 2020;30;11(5):493.

16. Eliezer M, Hautefort C, Hamel A-L, Verillaud B, Herman P, Houdart E, et al. Sudden and complete olfactory loss of function as a possible symptom of COVID-

17. JAMA Otolaryngol Head Neck Surg 2020;146(7):674- 5.

18. Schrödter S, Biermann E, Halata Z. Histological evaluation of age-related changes in human respiratory mucosa of the middle turbinate. Anat Embryol (Berl) 2003;207(1):19- 27.

19. Attems J, Walker L, Jellinger KA. Olfaction and aging: A mini-review. Gerontology 2015;61(6):485-90.

20. Gaining Back What Is Lost: Recovering the Sense of Smell in Mild to Moderate Patients After COVID-19  Lucia IannuzziAnna Eugenia SalzoGioacchino AngaranoVincenzo Ostilio PalmieriPiero PortincasaAnnalisa SaracinoMatteo GelardiMichele DibattistaNicola Quaranta Chemical Senses, Volume 45, Issue 9, November 2020, Pages 875–881

21.de Silva, J. K. R. (2020) Essential Oils as Antiviral Agents, Potential of Essential Oils to Treat SARS-CoV-2 Infection: An In-Silico Investigation.   International Journal of Molecular Science 21(10)

22.Nazaro, F., Fratianni, F., Martino, L. D., Coppola, F., De Feo, V., (2013) Effects of Essential Oils of Pathogenic Bacteria.  Pharmacueticals (Basel) 6(12): 1451-1474.

23.Venkatesan, P. (2021) Nice Guideline on Long COVD.  The Lancet, Respiratory Medicine, vol. 9 issue 2. 

24.Rebholz, H., Braun, R. J., Ladage, D., Knol, W., Kleber, C., Hassell, A. W. (2020 Loss of Olfactory Function – Early Indicator for COVID-19, Other Viral Infections and Neurodegenerative Disorders. Frontiers in Neurology.  Dementia and Neurodegenerative Diseases.

25.Damm, M., Pickart, L. K., Reimann, H., Burkert, S., Goktas, O., Haxel, B., Frey, S., Charalampakis, I., Beule, A., Renner, B., Hummel, T., Huttenbrink, K-B. (2014) Olfactory Training is helpful in post-infectious olfactory loss: a randomized controlled multicenter study.  Laryngoscope 124(4):826-851



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat