ÇAĞIMIZIN KÂBUSU DEMANS VE YENİ GELİŞMELER

Yine, Yeniden: Ne Yiyoruz?

Yeni çalışmalar, yaşlanan bir beyni korumanın yolunun sağlıklı bir diyetten geçtiğini gösteriyor. 

Yaşamını yitiren yaşlılar üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmada, ölmeden yaklaşık 10 yıl önce DASH, MIND ve Akdeniz diyetlerini benimsemiş olanların otopsileri sırasında, beyinlerinde Alzheimer hastalığına yol açan Beta-amiloid birikiminin önemli ölçüde daha az olduğu gösterilmiş. Söz konusu diyetleri tercih edenlerin ölüm sırasında Alzheimer Hastalığı ya da Demans tanısı alma oranı %40 daha düşük bulunmuş. Bulgular, sağlıklı beslenmenin bilişi koruyan bir mekanizmayı desteklediğini ileri sürüyor.

Yeşil yapraklı sebzeler, bilişsel işlevi korumada anahtar rol oynuyor.  Haftada yedi veya daha fazla porsiyon yeşil yapraklı sebzeleri tüketenlerin beyinlerinde, haftada bir porsiyon yiyenlere kıyasla neredeyse 19 yaş daha genç olmaya karşılık gelen plak miktarları tespit edilmiş.

Daha fazla yeşil yapraklı sebze tüketmenin kendi başına beyinde daha az Alzheimer hastalığı belirtisi ile ilişkili olduğunun kanıtlanmış olması, insanların diyetlerine bu sebzeleri daha fazla eklemeyi düşünmeleri için yeterince ilgi çekici.

Her Yerde Bağırsak, Önce Bağırsak!

Laksatif ilaçların kronik kullanımı, özellikle birden fazla çeşit laksatif veya ozmotik laksatif kullanımı tercih ediliyorsa, önemli ölçüde artmış demans riski ile ilişkilendirilmiş.

Yetişkinler üzerindeki bir çalışma, düzenli olarak laksatif kullandığını bildirenlerin, kullanmayanlara kıyasla herhangi bir nedenle bunama riskinin %51 arttığını gösteriyor. Yalnızca ozmotik laksatif kullanan kişilerde, laksatif kullanmayan akranlarına kıyasla %64 daha fazla risk bulunurken, hacim oluşturucu, dışkı yumuşatıcı veya uyarıcı laksatif dahil bir veya daha fazla türde laksatif kullananlarda risk %90 daha fazla görünüyor. Araştırmacılar, laksatiflerin dozajı hakkında hiçbir veriye sahip olmadıkları için çeşitli laksatif dozları ile demans riski arasındaki ilişki şu anda merak konusu.

Kronik laksatif kullanımı bağırsak mikrobiyomunu değiştirebilir, muhtemelen bağırsaktan beyne giden sinir sinyallerini etkileyebilir veya beyni etkileyebilecek bağırsak toksinlerinin üretimini artırabilir. Uzmanlar uyarıyor ‘’Pek çok kabızlık vakası diyet lifini ve su tüketimini artırmak yoluyla çözüme kavuşturulabilir’’.

Antidiyabetikler Üzerine

Tip 2 diyabetli yetişkinlerde demans riski iki katına çıkıyor. Yeni araştırmalara göre tiyazolidindion (pioglitazon) tedavisi, yeni teşhis edilmiş Tip 2 diyabetli, inme veya  iskemik kalp hastalığı öyküsü olan yaşlı yetişkinler için demansa karşı büyük bir koruma sağlayabilir.

Büyük bir kohort çalışmasında, pioglitazon alan hastalarda, ilacı almayanlara göre ortalama 10 yıl içinde bunama gelişme olasılığı %16 daha azdı. Bununla birlikte, bunama riskinde azalma, iskemik kalp hastalığı olanlarda %54 ve inme öyküsü olanlarda %43 idi.

Araştırmacılar "Bu ilacın, kalp veya beyinde kan dolaşımı sorunları olan diyabetik hastalarda, bu tür sorunları olmayanlara göre daha etkili olduğunu bulduğumuz için, pioglitazonun antidemans etkisinin kan damarı sağlığını iyileştirmekle ilgili olabileceğini düşünüyoruz" şeklinde açıklamalarda bulunuyor. Pioglitazonun diyabetli bu hasta alt grubunda demansın önlenmesi için kişiselleştirilmiş bir tedavi yaklaşımı olarak kullanılabileceği öne sürülüyor.  Doz-yanıt ilişkisi ise açık; en yüksek kümülatif günlük dozu alan pioglitazon kullanıcıları daha düşük demans riski taşıyor.

Bununla birlikte, kemik kırıkları, kilo artışı, kalp yetmezliği ve mesane kanseri gibi ilişkili riskleri nedeniyle, tiyazolidindionlar şu anda diyabet yönetim kılavuzlarında tercih edilmemekte ve 2000'lerin ortalarından bugünlere kadar kullanımları önemli ölçüde azalmış durumda. Ek bulgular ortaya çıktıkça tip 2 diyabette pioglitazonun risk-fayda profilini yeniden değerlendirmek önemli olacak. Ayrıca, önemli kardiyovasküler ve renal faydaları ve minimum yan etkileri olan sodyum-glikoz kotransporter-2 inhibitörlerinin de demans riskini azaltabileceği belirtiliyor.

Uzmanlar "Hem pioglitazon hem de SGLT-2 inhibitörleri doktorlar için ikinci basamak seçenekler olduğundan, güvenlik profilleri göz önüne alındığında mevcut karar kolayca SGLT-2 inhibitörlerinin lehine olacaktır" şeklinde fikir belirtiyorlar ve ekliyorlar; ‘’Şimdilik, pioglitazon Tip 2 diyabetli hastalarda demansı önlemek için kullanılmamalıdır, daha fazla değerlendirmeye ihtiyacımız var’’.

D Vitaminine Odaklanmak

Yeni araştırmalar, D vitamini takviyesinin, özellikle erken başlatıldığında, uygulanabilir bir demans önleme stratejisi olma potansiyeline sahip olduğunu öne sürüyor.

Geniş bir prospektif kohort çalışmasında, D vitamini alan kişilerin, D vitamini almayanlara göre %40 daha az demans geliştirme olasılığı vardı. D vitamininin etkileri en çok kadınlarda, normal bilişsel işlevi olanlarda ve apolipoprotein E'de belirgindi.

Artık cevaplanması gereken soru, Normal D vitamini düzeylerine sahip hastalara takviye uygulamanın herhangi bir bilişsel yararı olup olmadığı. Ancak normal D vitamini seviyelerine sahip kişilerde ek olarak verilecek D vitamininin kalsiyum artışına neden olabileceğini ve bazı yan etkilere yol açabileceğini akılda tutmak oldukça önemli.

Dr. Ecz. Dyt. Neda TANER

neda.taner@gmail.com

 

Kaynaklar



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat