Aşağıdaki satırlar bir bildiriye (çağrıya) ait…

“Bu kriz bize ne öğretti?”…

“En temelde, çalışan insanların sıradan bir "kaynak” tan çok daha fazlası olduğunu.”…

“Doktorlar, hemşireler, eczacılar, tıbbi personel, kargo çalışanları, kasiyerler, kısaca COVID-19 salgını ve karantina süresince yaşamlarımıza devam etmemizi sağlayan tüm insanlar, emekçiler, bunun yaşayan kanıtı.”…

“Bu salgın, bize çalışma eyleminin kendisinin bir "meta"ya indirgenemeyeceğini gösterdi.”…

“Özellikle sağlık hizmetlerinin sağlanmasını ve toplumun en savunmasız kesimlerinin temel ihtiyaçlarının karşılanmasını, tümüyle pazar şartlarına, piyasa koşullarına bırakamayacağımız konusunda bizi uyardı.”…

“Bırakmamız, toplumsal eşitsizlikleri daha da artıracak.”…

“Ve bunun en yıkıcı sonuçlarını, hal-i hazırda zaten zor durumda olan toplumun en dezavantajlı kesimleri yaşayacak.”…

Satırların yer aldığı bildiri, “Krizden Çıkış Manifestosu” başlığını taşıyor.

Dünyada 650 üniversiteden 3 binden fazla araştırmacı, bütün dünyada salgının ardından “demokratik toplum ve sürdürülebilir bir ekonomi için” sistemin kurallarının yeniden yazılmasını talep ettiler!..

***

Ülkemizde salgının başlamasıyla birlikte, ilk yapılan işlerden birisi, kronik (raporlu) hastaların ilaç tedarik ve kullanımlarının tümüyle eczacılara emanet edilmesi oldu.

Kronik hastalar emin ellere teslim edildi.

Diğer yandan, sağlık sistemi (hekimler ve sağlık kuruluşları) de önemli ölçüde rahatlatıldı.

Eczacılar, hızla gereken hazırlıkları yaptılar…

Gerçek şu; hiçbir yerden “yardım almadan”, tümüyle kendi dinamikleriyle, canla başla üzerlerine ne düşüyorsa, ne yapmaları gerekiyorsa hepsini yaptılar…

Yapmaya da devam ediyorlar.

Bu “kırmızı alarm” döneminde, bu dünyanın hengamesinde şu ana dek ilaç hizmeti, hiç ama hiç aksamadı.

Bunun ne denli kıymetli bir şey olduğunu herkesin iyice bir anlayabilmesi gerekli.

Ülkemizde, ilaç ve eczacılık hizmetinin alt yapısının “sağlam” olduğu açık bir biçimde görüldü.

***

İlaç ve eczacılık hizmetinin sıradan bir “meta” olmadığı iyice bir anlaşılmış mıdır?

Nedense bu konuda çok umutlu olamıyorum…

Bakalım göreceğiz.

Öteden beri, ilacı eczacıdan “kopartma” tasarılarının olduğunu hepimiz biliyoruz…

Çok net söyleyelim…

Bu salgın herkese gösterdi ki, eczacı, kimilerinin sandığı gibi sıradan bir “ilaç tedarikçisi” değil…

Donanımlı, eğitimli bir ilaç ve toplum sağlığı hizmetçisi.

***

Sağlık Bakanımız Sayın Dr. Fahrettin Koca, 14 Mayıs mesajında şu paylaşımı yaptı:

“Hekimle başlayan şifa süreci eczacıyla devam eder. Onlarca soru vardır ki, eczacıya sorulur. Muayene odasıyla eczane arasındaki mesafe çok kısadır. Hasta ve hekim bilir ki, tanı “ecza” ile şifaya döner. Eczacılarımıza sevgilerimi sunuyorum. 14 Mayıs Eczacılar Gününüz Kutlu olsun.”

Kendisine teşekkür ederiz.

Sağlık otoritesinin, bu anlayışının, uçak türbülanstan çıkıp sağ salim havaalanına indiğinde de bu tavrının sürmesini umut ediyoruz.

Öncelikle de, “eczacıların 1. basamak sağlık çalışanı” olduğu gerçeğinin, bir genelgedeki kuru bir cümle olmaktan çıkartılıp kanunlaşmasını ve tüm gereklerinin yapılmasını istiyoruz.

O gerekler nedir?

Detayları bir başka yazıda tartışırız, şimdilik şunu söyleyelim, “eczacıların sağlık otoritesinin güvencesi altında olması” gerekir.

Ne yazık ki bugüne dek, bu güvenceyi hissedemedik.

***

Salgınla birlikte tüm dünya, dünyanın düzenini ve “insanı” yeniden tartışmaya başladı.

Görünen o ki, biz de daha çok tartışacağız…

İnsanı, dünyayı ve eczacılığı…

 

İLETİŞİM İÇİN:

h.gencosmanoglu@eczacininsesi.com

gencosmanogluhakan@gmail.com

https://www.facebook.com/HakanGencosmanoglu



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat