İki yıl kadar önce, arkadaşlarla evinde ziyarete gitmiştik…

İlk fırçayı eve girişte yedim.

“Sana terlik vereyim” deyip yere eğilince, refleksle ellerini tuttum “aman hocam ben alırım, siz bırakın” dedim…

“Sen nereden bileceksin terliğin yerini çekil şöyle” dedi, eğildi dolaptan terlik alıp verdi.

İkincisi, yemek öncesi…

İkindi vakitleriydi, biraz sohbetten sonra, evdeki yardımcılarına dönüp, “yiyecek bir şeyler hazırlayın çocuklarla yiyelim” dedi.

Ben yine, “aman hocam zahmet etmeyin” diye ısrar edince, “yiyeceğiz yiyeceğiz dur sen karışma” dedi sertçe…

Yemeği yedik tabi.

***

Sohbeti, anlattıkları, edası, enerjisi inanılmazdı gerçekten de…

Hayran kaldık, nutkumuz tutuldu.

Doksanını aşmış bir bilim insanı…

Hâlâ çalışıyordu.

Çalışma masasının üzerinde kendi el yazısıyla yazdığı notlar, kağıtlar, defterler, kitaplar…

Çalışmalarını anlatırken coşkuyla kendinden geçiyordu.

Ancak hayatını adamış bir insan böyle konuşabilirdi.

Tıbbi Formüler’ in yeni baskısı baskıdan henüz çıkmıştı, onu gösterdi, imzaladı verdi.

***

Farmasötik Teknoloji’ de ürettikleriyle, çalışmalarıyla, kitaplarıyla nasıl devasa bir bilim insanı olduğunu anlatabilmek benim boyumu aşar, oraya hiç girmeyeceğim.

1980’ in Eylül ayıydı İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ ne ayak bastığımda.

Çok zor zamanlardı…

Darbe yeni olmuş, her yer asker doluydu…

Ellerinde silahları öyle dolaşırlardı fakültenin önünde, içinde, arkasında.

Hele bir sesini yükselt ya da üç- beş kişi birlikte dolaş…

Anında azarı yerdin.

Ve YÖK (Yükseköğretim Kurulu) kuruldu sonra.

Fiili baskı sistematik zulme dönüşmüştü…

Bitmeyen vizeler, sınavlar, kılık kıyafet yönetmeliği, baskılar, sağa döndün yasak, sola döndün ceza vs.vs.vs.

Kasım Hoca, adeta YÖK’ ü tanımadı, hiç kâle bile almadı.

Öğrenciye baskı uygulamalarını yalnızca göstermelik olarak uyguladı.

Onun için bir şey değişmemişti.

Ben ağzından duymadım ama söylediği söylenen şu söz de aramızda kendisi gibi efsane oldu:

“Ben öğrencilerimi size ezdirmem…”

***

Sert ve otoriter bir adamdı ama severdik, sayardık…

Boş yere sevgi olmaz demek ki o da bizi seviyordu.

Yaşamını yitirdiğinde öğrencileri ardından sosyal medyada neler yazdı…

Sevgi, saygı, minnet…

Okumuşsunuzdur.

***

12 Eylül askeri darbesini yapanlar şimdilerde nasıl anılıyor, hepimiz biliyoruz…

Ya o yıllarda hoca kisvesiyle fakültelerde dolaşan darbenin, YÖK’ ün jandarmaları?..

Onlar nasıl anılıyorlar?

***

O, benim de hocamdı.

Yaşadıkça onur duyacağım.

25 Eylül 2020 tarihinde, iz bırakan bir büyük insanı, “hocaların hocasını” sonsuzluğa uğurladık…

Prof. Dr. Kasım Cemal Güven…

Ayakta alkışlarla!..

 

İLETİŞİM İÇİN:

h.gencosmanoglu@eczacininsesi.com

gencosmanogluhakan@gmail.com

https://www.facebook.com/HakanGencosmanoglu



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat