Homeostasis veya dengeleşim olarak adlandırılan homeostaz, çevresinde gerçekleşen olumsuzluklar karşısında hücrenin kendi dengesini koruma çabasıdır.

Fransız bilim insanı Claude Bernard’ın tanımlandığı hemostaz; fiziksel ve kimyasal tüm dengelerin yerinde olduğu dingin durumun korumasıdır.

Dengede miyiz?

Bu kavram, fizyolojiye 1926 yılında Cannot tarafından ortaya atılmış.

Daha sonraları Lorenz, Tinbergen ve Hull gibi bilim adamları bu konu üzerinde çalışmışlar.

Onlara göre; homeostatik dengenin bozulması canlıda birtakım içgüdüsel davranışlara yol açar.

1939 yılında Bellows, 1952 yılında da Miller, köpekler üzerinde bu konuyla ilgili çeşitli deneyler yaptılar ve homeostazi eğilimini kanıtlamaya çalıştılar.

Denge, hücreden başlıyor tüm bedene oradan düşünceye yeniden dönüp dolaşıp hücreye varıyor.

Ya dengeyi buluyor ya kanserleşiyor.

Son günlerde eczacılığın da bir homeostaziye ihtiyacı var sanırım.

Bu dönüşüme yanlış yerlerden başlarsak vardığı nokta hiçte iç açıcı olmayacak.

Sosyal medyadan, digital dünyadan kaçamayacağımızı biliyoruz evet,

İnternetten ilaç değil bilgi verilir evet, bu mecra şarlatanların eline bırakılmadan doğru ellerde eczacının denetiminde olmalı evet.

Yaptık mı?

Hayır!

Geç kaldık mı?

Evet!

Konumuza dönelim.

Homeostazın bozulmasındaki en önemli etmenler ekzojen (dış) ya da endojen (iç) kaynaklı olumsuz etkileridir.

Bilmem anlatabildim mi?

Nereye gidiyor bu eczacılık cümlesini yıllardır aramızda kullandık.

AMA NE YAPTIK?

Canlı organizma, homeostaz durumunu bozan tüm etkileri savaşarak yok etmek ya da yeni koşullara uyum sağlamak zorundadır.

Bununla birlikte homeostaz sadece insanın değil, gezegenimizdeki tüm canlı yaşamın devamlılığını sağlar. Gezegenimizdeki binlerce sistem ve süreç, homeostaz sayesinde varlığını sürdürür.

Homeostazın anlamanın en kolay yolu, sentezleme sürecimizin temel dört yapısına bakmaktır:

 -Değişim;

Örneğin ısı değişimde hücre kendi sabit halini korumak için homoestatik tepkide bulunur.

 -Reseptör,

 -Kontrol merkezi;

Reseptörler, vücudumuzdaki belli organlar ve bölgeler için beynimizdeki kontrol merkezine sinyal gönderirler. Kontrol merkezinin homeostaz ile ilgili olan kısmı, hipotalamusta yer alır. Reseptörler yolu ile iletilen mesaj, beynimiz tarafından yanıtlanır. Beynimiz organlara ya da dokulara bozulan dengeyi düzeltme emri verir.

-Efektör (dengeleyici-etkileyici);

Bu emir, hücrelerin yaşadığı değişimi telafi etmek üzere efektör tarafından alınır. Efektör, sinir sisteminde oluşan sinyalleri yerine getiren bezler, kaslar veya kalp vb. bir organ olabilir. O kadar hızlı bir süreçtir ki sinir dürtülerinin bazılarının hızı saniyede 3.500 metre (saatte 12.874 km)’dir.

Doğamızda değişim var değişirken korunacağız özümüzü kaybetmeden dengede kalacağız.

Eczacılık, ticaret savaşlarının arasındaki süren oyunlarla yok edilemez.

Bu süreci meslek örgütlerimiz ve kendi bilgi gücümüz ile yönetmeliyiz.

Evrimin dışında değil bizzat içinde olarak hücrelerimizi korumalıyız.

Dengede ve sağlıkla kalın.

 

Uzm.Ecz. Gül Kara

hurriyeteczanesi@ttmail.com

05325814059- Hürriyet Eczanesi

Rıhtım caddesi No:64 Kadıköy -İstanbul

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat