Hakan Gençosmanoğlu Sordu Berat Beran Yanıtladı

SUNUŞ

Yıllardır tanışırız ama ilk kez uzun uzun sohbet ettik…

Ofisimize bir sanayiciden çok “bizim mahalleden biri” gibi girdi, içtenlikliydi.

Söyleşi boyunca, gidinceye kadar da öyleydi.

Seslenişi doğup büyüdüğü toprakların, Diyarbakır’ ın özellikli aksanını taşıyor.

Hayata, olaylara mizahi bir bakışı var.

Ama bir yandan da “Yaşamayı ciddiye alacaksın” demiş ya şair aynen öyle.

Yaşamayı ciddiye aldığı kullandığı her sözcükten belli.

Oldukça dalgalı ve mücadele ile geçmiş olan bir yaşamın ince süzgecinden geçmiş özgüveni…

Söyleşi sırasında söylediği bazı sözler şöyle…

“Hayatı mücadele ile geçen Diyarbakır’ ın Suriçi’ nden parasız, pulsuz İstanbul’ a gelmiş bir varoş çocuğuyum”

“Korkmayın, korkaklar iki defa kaybederler… İnsanın içinde yaratıcılık varsa bir gün mutlaka ortaya çıkar”

“Bir insanın başarılı olması için 3 şeye ihtiyaç vardır. Bunlardan biri eksikse o adam bir yere gelemez. Bir, normalin üzerinde bir zeka. İki, normalin üzerinde bir çalışma. Üç, normalin üzerinde cesaret. Bunları elde edemezsin bunlarla doğarsın”

Diyarbakırlı bir eczane eczacısıyken ilaç üreticisi olmuş…

Ama ne mücadele, öyle böyle değil!

İlaç sanayimizde özel bir yeri olan Berko İlaç’ ı kurmuş ve bugünlere gelmiş.

“Üç defa iflas ettim, sıfır oldum ama asla vazgeçmedim” diyor.

Yetmemiş yazar olmuş…

Mizahi bir dille yazdığı kitapları, Henek, Henek2, Nenem Babam Ve Ben’ de anıları ve sevdikleri var. Güle Güle Sevgili Arkadaşım bir roman. Asmin ve Asmin2 de şiirlerini dökmüş kağıda.

Neşeli, deneyimlerden süzülmüş tecrübenin bilgilerin yüklü olduğu bir söyleşi oldu.

Yayına hazırlarken “iyi ki yapmışım bu söyleşiyi” dedim, kendi kendime.

Keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.

Söyleşi’ yi, okur için, okunma kolaylığını gözeterek iki bölümde yayımlamayı uygun bulduk.

Berko İlaç Kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Eczacı Berat Beran’ a bu güzel söyleşi için gönülden teşekkür ederim.

Söyleşide emeği olan Berko İlaç Kurumsal İletişim Yöneticisi Sayın Fidan Akur’ a, Eczacının Sesi e- Gazete Editörü sevgili arkadaşım Ecz. Özlem Demir’ e, fotoğraflar için sevgili Yusuf Bingöllü’ ye teşekkür ederim. (H.G.)

1. BÖLÜM

H. Gençosmanoğlu: Güncel bir soru ile başlamak isterim… İlaç zamları, kur güncellemesi dönemindeyiz. Birincisi, neler oluyor, ilaca ne kadar zam gelecek, bir bilginiz var mı? İkincisi, bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

B. Beran: Bir kere şunu söyleyeyim 15 verirler, 20 verirler, 25 verirler onu bilemem. Şunu bilirim, onlar kararlarını vermişler. Sanayicinin fikrini göstermelik olarak soruyorlar. Bakanlıkta eczacılık bölümünün fikrini alıyorlar ama tamamıyla maliyeye göre, paraya, bütçeye göre belirliyorlar fiyatları.

H. Gençosmanoğlu: Diyorsunuz ki, paranın durumuna bakıyorlar öyle karar veriyorlar…

B. Beran: Tamamıyla öyle. Bizden, yani ilaç sanayisinden yana değil de kendi hesaplamalarına göre yaparlar bu zammı, hep öyle yapıyorlar.

H. Gençosmanoğlu: Peki, sizin beklentiniz ne?

B. Beran: Beklentiyi siz daha iyi bilirsiniz, bizden iyi takip ediyorsunuz.

H. Gençosmanoğlu: Avro’ya bakarsak yüzde 40 civarında bir kayıp var…

 

“Yüzde 20’ye Razıyız”

B. Beran: E, biz onun yarısına razıyız. Yüzde 20 gibi filan verecekler.

H. Gençosmanoğlu: Bu enflasyon oranı. Ama dövize bakarsak yüzde 20 gibi bir kayıp var. Nasıl tolere edeceksiniz?

B. Beran: Bakın, ben bunu üç defa TV de canlı yayında anlattım, Sağlık Bakanlığı’nda anlattım, Cumhurbaşkanlığı’nda görevli Necdet Ünüvar Bey’e anlattım, hepsi de bu işte saygın bilinen insanlar, konuyu bilen insanlar.

 

“Zam İlaca Göre Olmalı”

Hiç kimsenin 5 liralık ilaçla 50 liralık ilaca aynı zammı verme hakkı yoktur. İlaçların yüzde 70 - 80 gideri aynıdır. Bin liralık bir ilacın gideri de beş liralık ilacın gideri de aynıdır. Kutuysa kutu, şişeyse şişe. Bir tek hammadde farkı var. Hammaddeler arasında en büyük fark yüzde 20 bile değil. Aynı zammı verdiğin zaman haksızlık oluyor. Yerli ilaçlar ucuz. Mesela ben Türkiye’de üretimde 27.’yim, TL bazında 47.’yim.

Bu neyi gösteriyor? Benim ilaçlarım ucuz. Benden az üretim yapıp benden çok ciro yapan firmalar var.

 

“Yerli İlaçlar Ucuz”

H. Gençosmanoğlu: Yani siz ucuz ilaç satıyorsunuz…

B. Beran: Evet. Ben ucuz ilaç satıyorum. Üç-beş firma hariç, yerli ilaçlar hep böyle.

Ben, istediğim gibi büyüyemiyorum. Fabrikam sürekli çalışıyor, gece vardiyası yapıyoruz. Eeee 5 TL. Şimdi grip salgını var. Bana ne iş yetiyor ne kutu yetiyor. Gören diyor ki, “Berat Bey daha nasıl kazanacaksın…”. Sattığım ilaç ciro tutmuyor ki. İmalatta büyüyorum, ama ciroda çok küçük büyüyorum. Benden çok az imalat yapan firmalar TL bazında benden fazla büyüyor.

“Derdimizi Açtın”

H. Gençosmanoğlu: Devlet bunu görmüyor mu?

B. Beran: Devletin aklına kimin kafası yetmiş ki benim kafam yetsin. “Haksızlık oluyor, buna bir çözüm bulalım” diyoruz. “Avrupa ilaçları ile ayrımcılık olur” diyorlar. Niye ayrımcılık olsun ki. İskontoları ayarlasınlar. Ucuz ilacın devlet iskontosu az olsun, pahalı ilacın çok olsun. Bak derdimizi açtın, derdimizi açma!

H. Gençosmanoğlu: Geçen sene de enflasyon yükselmesin diye az zam yapıldı, öyle değil mi?

 

“Hamallık Yapıyoruz”

B. Beran: Evet. Hamallık yapıyoruz. Benim fabrikam 21 bin metrekare kapalı alan, Sultanbeyli’de, merkezin içindeyiz. AVM olur, her şey olur. 15 yılda yaptım. Aslında süresi 2 yıldır, 2 yılda yapmam gerekirdi. Benim 13 senem nereye gitti?

Ben, Diyarbakır’dan gelmiş, Sur’da doğmuş bir eczacıyım…

H. Gençosmanoğlu: Sur’da mı doğdunuz?

B. Beran: Sur’un da Sur’un da doğdum. Ben varoş çocuğuyum. Şu anda benim ürettiğim ilaç ABD, Kanada ve Vietnam’da satılıyor. Oralara ulaştım. FDA kaydımı yaptırdım.

Yurt dışı ürün, teknolojik ürün diyerek kendi kendilerini kandırıyorlar. Yerli sanayi ayağa kalkana kadar Türkiye’de ilaç sektörü ayağa kalkamaz. İsteyenle tartışırım…

Ne Yapmalı?

H. Gençosmanoğlu: Ne istiyorsunuz, devlet ne yapmalı?

B. Beran: Fiyat verecek. Yüzde 41 faizli para kullanıyoruz. E, ne yapalım sihirbazlık mı yapalım? Sihirbazlık yapıyoruz zaten. Kokmayan balık yağı yaptık, içen inanamıyor. Bir de bu balık yağını kaşık formunda yaptık. Bunlar hep kişisel becerilerimiz.

Devletin politikasından kaynaklanmıyor. Geçen gün Cumhurbaşkanımız da söyledi. Yerli ilacın payını arttıracağız dedi, ama artmıyor.

 

“Okuyan Varsa Sayın Cumhurbaşkanı’na Söylesin”

Biz, Sayın Cumhurbaşkanı’na yoğunluğu sebebiyle ulaşamıyoruz. Yakınında olan ve bu röportajı okuyan birileri olursa, söylediklerimi kendilerine iletmesini rica ederim.

Ülkedeki üniversitelerle söylenilen teknolojiye geçemeyiz. İşin can alıcı noktası burası…

Tekirdağ’dan Erzincan’a, Erzurum’a kadar tüm üniversiteleri dolaştım. Hepsinde konuşma yaptım. O çocukların halini görseniz acırsınız. Yarı aç, yarı tok. Teknolojide dünyayı yakalayabilmek için, başarılı ilk 100- 150 çocuğa sahip çıkmak gerekli. Bu çocukların her türlü ihtiyaçları karşılanmalı, dünya üniversitelerine gönderilmeli. Dahi olup, dönüp Türkiye’ye hizmet etmeliler. Ancak bu şekilde bahsedilen teknolojiyi yakalayabiliriz. Tesislerimiz dünya standartlarındaki teknolojiye sahip, ancak bu standartta bilim üretecek nitelikli insan gücü zayıf.

 

“Yeniden Yapılanmak Lazım”

H. Gençosmanoğlu: Yeniden, sıfırdan bir yapılanma öneriyorsunuz…

B. Beran: Evet, her şeyi yeniden yapmak lazım.

H. Gençosmanoğlu: Başa dönüyorum ama ilaç fiyatlandırma yöntemi yanlış değil mi? Yılda bir olmaz ki, bunun yıla yayılması gerekmez mi? Dört ayda bir, altı ayda bir gibi. Hiç olmazsa şimdi yaşadığımız zam öncesi sıkıntılar yaşanmaz. Ne dersiniz?

B. Beran: Evet, öyle olmalı… Sen beni listeye sekiz ayda koyuyorsun, fiyatı yılda bir veriyorsun…

H. Gençosmanoğlu: Yerli ilaç sanayi ile ilgili söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?

“Anadolu’ya Nasıl Gideyim?”

B. Beran: Devlet bize destek olmalı. Para ve ucuz kredi vermeli.

Bize diyorlar ki gidin Anadolu’da ilaç yapın… Anadolu’da ilaççılık olmaz, olmaz, olmaz. Hiçbir kademeye eleman bulamazsın. Ben Diyarbakır’a nasıl buradan ilaç kalite kontrol müdürü göndereyim. Ar-Ge müdürü götüreyim. Bunların hepsi yetişmiş insanlar. 45- 50 yaşında insanlar. Hepsinin çocukları yetişmiş, kolejlere gidiyorlar. Adam nasıl gelir Diyarbakır’a, gelmiyor ki…

Şimdi diyorlar ki, biz teknolojik ilaca destek olacağız. Bizim ilk olarak teknolojik ilacın ekibini kurmamız lazım. Sen yalnız binayı kurmuşsan teknolojik ilaçta da fasoncu olursun. Yurt dışına gidin diyorlar. Bu işi yapan firmalar, yine ürün portföylerinin yarısı yabancı ilaç olan firmalar. Bunlar da 3-4 firma, 5 değildir.

Bize Etiyopya’dan, ülkelerinde fabrika kurma teklifi geldi. Ticari olarak o coğrafyada üretim yapmak riskli maalesef. Bu sebeple ilk adım olarak Türkiye’de üretim yapıp, o bölgeye ihracatla ulaşmak daha anlamlı olacaktır ya da fason üretim yoluyla bu coğrafyada var olmak, ülke ve sektör adına daha sağlıklı olacaktır.  

“Avrupa Yüzümüze Bakmıyor”

Avrupa yüzümüze bakmıyor. Ben yirmiden fazla yurt dışı fuara katıldım. Daha bugüne kadar bir Alman’ın, Fransız’ın, İngiliz’in benim standıma gelip “Siz de ne yapıyorsunuz?” dediğini görmedim. Yine biz Türkî Cumhuriyetleri, Arap ülkeleri, Afrika ülkeleri onlarla iş yapıyoruz.

H. Gençosmanoğlu: Avrupa ülkeleri bizim ilaç sanayimiz ile hiç ilgilenmiyorlar diyorsunuz…

B. Beran: Hiç. Aslında üretim kalitesi olarak Avrupa bizden çok iyi değil.

H. Gençosmanoğlu: Aslında bizde devlet yerli ilaç sanayine destek veriyor galiba ama sembolik mi kalıyor?

“Yemedim, İçmedim, Üst Üste Koydum”

B. Beran: Bakın, ben bir eczane eczacısıyım. Kazandım, yemedim, içmedim, üst üste koydum. TİTCK Başkanımız Hakkı Bey’e (TİTCK Başkanı Dr. Hakkı Gürsöz) bir sohbetim sırasında dedim ki, ben 53 senelik eczacıyım. Bunun 40- 45 yılı ilaç sanayinde geçti. Hanım bir şey istediğinde hep hanıma dedim ki, “Hanım, bu yılbaşı tamamdır”. 50 sene geçti. O yılbaşı gelmedi bir türlü. Hanım sonunda dedi ki “Ben seni 50 sene bekledim, geldim 70 yaşıma, bu yaştan sonra bana getirsen ne olur? Bundan sonra yapmasan da olur, ben vazgeçtim”. Hep kadıncağızı kandırdım ömrü billâh.

Devam edecek…



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat