İNAN Kİ NE İŞ OLSA YAPARIM ABİ!

 

Bir uçak yolculuğu esnasında hostes yolcuların yanına gelir, “Uçağımızda ani bir elektrik arızası oldu, içinizde elektrikten anlayan var mı acaba?” diye sorar. Orta sıralarda oturan biri elini kaldırır, hostes o adamı alır kokpite götürür, arızayı gideren adam dönüp koltuğuna oturur.

15 Dakika sonra hostes yine yolcuların yanına gelir, “Uçağımızda bir bilgisayar arızası meydana geldi, aranızda bilgisayar tamirinden anlayan var mı?” diye sorar. Yine aynı adam elini kaldırır, hostes o adamı kokpite götürür, arızayı gideren adam yine aynı şekilde koltuğuna geri dönüp oturur.

Aynı yolculuk boyunca hostesin yolcu fenalaşmasından tutun da lavabo arızasına kadar yolculardan yardım istediği her türlü sorunda hep aynı adam elini kaldırır ve sorunu çözerek koltuğuna geri döner.

En sonunda yanında oturan adam dayanamaz “Beyefendi, her türlü sorunda elinizi kaldırıyorsunuz, sorunu çözüp yoruldum, yeter falan diye de hiç şikâyette bulunmadan koltuğunuza gelip oturuyorsunuz. Allah aşkına mesleğiniz ne söyler misiniz?” diye sorar. Adam cevap verir:

“Eczacıyım!”

Yeni mezun meslektaşlarım bilmez; muayenehanelerde üç nüsha yazılan reçetelerin alt nüshalarını saklayıp listeleyerek maliyeye göndermekten tutun da gece nöbetlerinde kolluk kuvvetlerinin getirdiği narkotik maddeyi tek tek tartarak tutanak hazırlamaya kadar o kadar çok görevimiz dışında hizmet veriyor, üstümüze vazife olmayan işleri yapıyoruz ki, üstümüze yüklenmeye çalışılan angaryalara, angarya mefhumuna aşina olmadığımızdan mıdır nedir bilinmez; itiraz bile etmiyoruz.

Eczanelere ısı ve nemölçer cihazı takılacak, elektrik kesilip sistem uyarı verdi mi gece yarısı bile olsa müdahale edeceksin deniyor, elektrik kesilince devreye girecek jeneratörü ucuza nereden buluruz diye düşünüyoruz,        

Ekonomik açıdan zordayız diyoruz, görüntü kirliliği ortadan kalkmalı, en güzeli de Darçelik tabelası, herkes takacak deniyor, ucuza yapan tabelacı bulmaya çalışıyoruz,

Bu kadar fakülte açıldı, dünya kadar mezun var, herkes yardımcı eczacı almayacak, sadece cirosu yüksek olanlar alacak deniyor, “Oh iyi ben nasılsa almak zorunda değilmişim!” diyoruz ama iki tane kan ürünü reçetesi gelince ben de almak zorunda kalır mıyım diye sorgulamıyoruz.

E-arşiv fatura kesilecek dendi, “Nasıl?” dedik sadece, ona bile doğru dürüst cevap veren olmadı, kuruşu tutturun yeter dendi, o bile tutmadı, herkesin kafasına göre kıldığı bayram namazı gibi, kimi İstanbul’a, kimi İzmir’e, kimi kendine olmak üzere birbirine benzemeyen on binlerce fatura kestik iyi mi?

Hepsini bir kenara koyun; alelacele geçilen karekod uygulamasında ters basılan barkodları okutmak için ayna tutma yöntemiyle çözüm ürettik! Karekodu doğru bir açıyla aynaya tutup barkod okuyucuyu yine doğru açıyla aynaya tutup okutuyorduk. Ama “Böyle uygulama mı olur, düzeltin şu karekodları!” diye kimse isyan etmedi, isyan etmek aklına bile gelmedi!

Bu buluş için NASA ‘dan heyet gelecek diye bekledim o dönemde, ama bizde isyan çıkar mı diye düşünmek aklıma bile gelmedi!

Laf aramızda; bende hala karekod okutma aynası(!) var, ÜTS’de belki lazım eder diye saklıyorum!

Sahi ÜTS konusunda ne yaptık? Neyi kabul ettik, neye itiraz ettik, ya da bir şeylere itiraz etmeyi düşündük mü?

Yeni protokol görüşmeleri sanki yokmuş gibi, kâğıt reçete taramayı görüşmelere rağmen kimseden onay almadan zorunlu hale getiren duyuru var.

31 Martta efendilik bizde kalsın, tamam tarayalım mı diyeceğiz her zamanki gibi?

Bilmiyorum.

Beş yıl sonunda en az bir kamyonet dolusu evrak birikmiş olacak saklamamız gereken, Kurbanda danaya girer gibi yedi eczacı ortak kamyon mu alsak diye düşünmeye başladık şimdiden ciddi ciddi.

Eczaneler artık ekonomik açıdan da iş yükü açısından da işletilebilir olmaktan çıkıyor, yaprak dökümü hızlı bir şekilde devam edecek, ayakta kalan sayısı azalacak… Marketler gelir, falan diye de kimse hayale kapılmasın; büyük sermaye bu kadar angaryaya bedava evet diyecek kadar akıllı(!) değil!

Ford’un oğlu 1955’te araba fabrikasını gezdirdiği sendika başkanına yeni makineleri göstererek hava atmış, “Bunlardan aidat alamayacaksınız” demiş. Sendika başkanı da cevap olarak “Siz de bu makinelere araba satamayacaksınız ama!” demiş ya…

Eczacılar yerine kimi alternatif olarak görüyorsanız bilin ki kimse bu kadar angaryaya bedava evet demez, ama eczaneleri kapatsak bile angaryalar sayesinde edindiğimiz bilgilerle biz ne iş olsa yapar hayatımızı devam ettiririz.

Sahi, size ilacı kim verecek o zaman?

Hiç düşündünüz mü?

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat