Uzm.Dr. Erkut Coşkun
Sağlık sistemlerinin ve uygulanan politikaların giderek karmaşıklaştığı günümüzde, hasta merkezli ve bütüncül yaklaşımlar büyük önem taşımaktadır.
Sağlık hizmetlerinin iki temel aktörü olan doktor ve eczacılar, aslında tek hedefe odaklanır: hastanın sağlığını korumak ve yaşam kalitesini yükseltmek. Ancak, zaman zaman bu iki meslek grubunun görev tanımları, sorumluluk alanları ya da iletişim biçimleri sağlık sistemi ve politikalar doğrultusunda tartışma alanları açabilmektedir.
Peki, gerçekten doktor ve eczacı aynı gemide mi?
Bunu bir gemi metaforu üzerinden düşündüğümüzde; hasta bir gemi ise doktor, geminin rotasını belirleyen kaptan rolündedir. Hastalığı tespit eder, tedavi planını belirler ve reçetesi ile yol gösterir. Eczacı ise bu geminin rotadan çıkmadan güvenli yolculuğunu sağlayan olmazsa olmaz mürettebattır. İlacın doğru dozda, uygun şekilde ve güvenle hastaya ulaşmasını sağlar. Bununla da kalmaz, ilaç-ilaç etkileşimleri, yan etkiler, hastanın tedaviye uyumu gibi konularda kritik katkılar sunar.
Doktor günümüz koşullarında ve ağır çalışma şartları altında maalesef hastaya danışmanlık noktasında yeteri düzeyde bilgi verememektedir. Eczacının rolü tam da bu noktada daha önem arz etmektedir. Eczacı sadece ilacın lojistiğinin sağlanmasından mükellef değildir, aynı zamanda doktordan yeterince alamadığı akılcı ilaç kullanımını ve hastanın bilinçlendirilmesi gibi danışmanlık hizmetine ulaştığı ana merkezdir.
Doktor ve eczacının birlikte çalışması, sağlık hizmetinin kalitesini artırır ve hata payını en aza indirir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 2010 yılında yayımladığı “Interprofessional Education and Collaborative Practice” adlı raporunda, sağlık profesyonelleri arasındaki etkili iş birliğinin hasta güvenliğini ve tedavi başarısını ciddi oranda artırabileceğini vurgular. Aynı rapora göre, sağlık çalışanları arasındaki iletişim eksiklikleri tıbbi hataların başlıca nedenlerinden biridir. Benzer şekilde, The Lancet dergisinde yayımlanan bir çalışmada, klinik eczacıların tedavi sürecine aktif olarak dahil edilmesinin ilaç kaynaklı hataları %30 oranında azalttığı ortaya konmuştur (The Lancet, 2013).
Elbette bu iş birliğinin güçlenmesi karşılıklı saygı, etkili iletişim ve güncel bilimsel bilgi paylaşımı ile mümkün olacaktır ve oluşan bu sinerji sayesinde hem hasta güvenliğini hem de tedavi başarısını doğrudan artıracaktır. Çünkü aynı gemide olmak yalnızca aynı rotada gitmekle değil; uyum içinde, birbirini destekleyerek hareket etmekle mümkündür. Bu uyum ve iş birliği sadece hastaya katkı sunmakla kalmayacak tüm geminin de daha güvenli daha huzurlu ve müreffeh bir hayata ulaşmasına aracılık edecektir.
Sonuç olarak; günümüz koşullarında doktorlar performans kaygısı sürekli değişen uygulamalar ile poliklinik odalarında yalnızlaşırken, eczacılar SUT uygulamalarının değişimleri, reçete sayı ve karlılığında ki düşüşler ile ayakta kalabilme çabasında iken özveri ile gemiyi yürütmeyi çok zor şartlarda başarmaktadır. Çözüm ortak platformlarda etkileşimi ve iletişimi artırmak üzerine olmalıdır.
uzm.dr.erkutcoskun@gmail.com