Ecz.Özcan Kekeç

Yıllar önce yazmışım buraya alıntıladım :

ORADA KİMSE VARMI..

Sonsuz bir acı..
tarifi imkansız.
Kor bir ateş sanki
Her Ağustos'un 17 si 
Gecenin en derin yalnızlığında 

Hiç bitmeyecek bir kabustu
O derin uykunun kırkbeş saniyesi
Kimi uyandı
Daha uyuyamadı,
Kimi de uyanamadı,adı bile konamadı
Bilimden,Mühendislikten ve ille de
Ahlaktan yana 
SESIMI DUYAN
Hiç olmadı..

Ecz.Özcan Kekeç

(17 Ağustos 2015 Saat:03:02)

O kahredici Ağustos depreminin insan ruhunda,bedeninde,hayallerindeki “artçıların” silinmeği
acı günlerin altıncı yılında ve felaketin tam da yıkım saatinde sormuştum
yüreğimde biriktirdiklerimi..
-İlle de AHLAHTAN yana sesimi duyan hiç olmadı..

O günlerden bu güne 
Depremler,sel baskınları heyelanlar yaşadı bu ülke 
Çok bedeller ödedi çok..
Evet canlar kaybettik haftasında unutuldu gitti
Kalan sağlar kaldığı yerden tutundular hayata..

Bu felaketleri “kaderimiz” olmaktan çıkaracak akıl bilim ve denetim mekanizmaları masamızın üstünde dururken hemen her gün ekranlarda ezberlediğimiz isimlerin feryadındaydı üstelik Dinlemedik kardeşim dinlemedik..

ENKAZ ALTINDA KALDIK..

2-3 yıl önce o kahredici sabaha uyandığımızda en son Elazığ felaketinden sonra deprem ve yerbilimcilerin çok belirgin şekilde tarih merkez ve şiddetini işaret ettikleri yerde on şehrimizde iki ayrı depremle yine yıkıldık Bu gün itibarıyla resmî rakamların kırk bir bin şeklinde açıkladıkları insan kaybı,yüzbinlerce yaralı,on binlerce yıkılan bina hala enkaz altında bekleyen cesetler yerle bir olan geçim kapıları yok olan yaşanmışlıklar,üzerine titrenen hatıralar,silinen gelecek planları ..

Sadece bunlar kalmadı enkaz altında  
Planlamadan koordinasyondan,zamanlamadan yoksun anlayış kaldı o soğuk enkazın altında..

Felaketten 48 saat sonra ulaşıldı o çaresiz bekleyen insanların yanına Bu acizlik kaldı enkaz altında..

Bildik alışılagelmiş hemen herkesin güveniyle güçlenmiş afet bölgesinde çadırıyla seyyar mutfağıyla sıcak yemek çıkaran yaralar saran KIZILAY 
kaldı o enkazın altında..

Tüm insanlık birleşti elinde avcundaki ne varsa yardım tırlarına elden ele yükledi de,
il ilçe belediyelerinin iş makinaları ve insan gücüyle birbiriyle dayanışma ve eşgüdüm yerine birbirleriyle mücadele ettiği ayrışmanın en derinleştiği umarsızlık pervazlığı kaldı o enkazların altında..

Yıkılan Yapı Denetim binalarındaki evrakların ivedilikle harfiyatlara karılması telaşı kaldı enkaz altında..

Bir çok emeğe kendi amblemini asan,bir çok emeğe “çöken” kameralar önünde şov amaçlı ucuz aktörler kaldı o enkazın altında..

Toplumun güvenini kazanmış,arkasında teveccühleri ve tercihleri biriktirmiş gönül birlikteliği içindeki insanlar itibarsızlaştırılmaya çalışıldı ya!.
İşte onlar oturdukları yerde enkaz altında kaldılar..

Bir de hiç hafızalarda silinmeyecek “imar barışı” şovları kaldı enkaz altında..

Şimdilerde dillendirilen olası bir İstanbul depreminden önce işte bu enkazda “ulaşamadıklarımız” yer yüzüne çıkarılmalı ve hasar tespitinden önce yüzleşilmelidir..

İÇİMİZE SU SERPEN ŞEYLER OLMADI MI?

Eczacılık mesleğimin çatı örgütü Türk Eczacıları Birliği nin koordinasyonunda Pandemi döneminde olduğu gibi 
Tüm Eczacı Odaları,Ecza Kooperatifleri Majistral Eczacı Derneği,Eczacı Çözüm Birlikteliği,Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği,Etkin Eczacılar Derneği gibi ve adını sayamadığım onlarca Eczacı Dernekleri çok hızlı bir şekilde acil ve tıbbi malzemeleri tüm bölgelere ulaştırdılar 20 ye yakın merkezde Sahra çadır eczaneleri,konteynır eczaneler gezici eczaneler kurdular ve ücretsiz ilaç hizmeti ve danışmanlık hizmeti verdiler..
Her bölgeden gelen eczacılar soğuk ve fiziksel şartların yetersizliğinde üçer günlük nöbet ve devir teslimlerle bu onurlu hizmeti vermeye devam ediyorlar.

Şu ana kadar arama çalışmalarının dışında deprem bölgesinde yaşayan 47 meslektaşımızı yitirdik Sonsuzlukta ışıklar içinde uyusunlar..
ve onlarca tamamen yıkılmış hasarlı ve yağmalanmış eczaneler..

Doktorlarımız yine pandemi şartlarını en önde göğüslemiş,vefakâr özverili ettiği yeminin en sadık en güzel örnekleri Hanl blr zamanlar glderse gltslnler” denilen gönül yorgunları.
İşte o bölgeye gittiler
Gönüllülükleriyle sıraya girdiler Sahra çadır hastaneleri kurdular Çaresiz yaralara “merhem” oldular..
Türk Tabipler Birliğinin verilerine göre 85 hekimimizi depremde,9 hekimimizi de görev sırasında kaybettik
malesef..

Türkiye Barolar Birliği tüm illerdeki geniş kadrolarıyla hasar tespit ve hukuki denetimler ve veriler için orada çalışmalarıyla tam bir “hukuk devleti” inancıyla sürdürüyorlar..

Ve 100 ün üzerinde yakın komşu ve uzak ülkelerden ekipmanlarıyla,eğitimli köpekleriyle gelen güzel insanlar..
Yunan’ından,İsraillisine Türki Cumhuriyetlerinden,Tayvan’ından,Meksikalısına..
Türkçe öğrendiler Enkazda bir el bekleyene ismiyle seslendiler,kurtardıklarında sevinçten,kurtaramadıklarında hüzünlenip sarılıp göz yaşlarına boğuldular..
Göz renklerimiz farklı olsa da,göz yaşlarımız aynıydı..
Bir çoğunu çok üzdük Böyle olmamalıydı..

He minik kocaman yürekli görüntüler kaldı yürek hafızalarında silinmeyecek nemli gözlerle hatırlanacak..

 
55 saat uyumadan,avcundaki muhabbet kuşunu sıkmadan koruyan çocuğu..

88 saat sonra kurtarıldıktan sonra önce kedimi kurtarın diyen çocuğu..

90 saat sonra kurtarıldıktan sonra uzatılan suyu Ama daha muayene olmadım diyen çocuğu..

78 saat sonra ulaşılan çıkarsam babam sıkışır diyen merhametli çocuğu..

61 saat sonra ulaşılan önce anneme bakın sesi kesildi diyen çocuğu..

Tüm televizyon kanallarında birbirleriyle reklam yarışına giren kamu bankalarının,diyanetin,ihale arsızlarının,doyumsuz kasaların yarıştığı samimiyetsiz kifayetsizlerin yanında kumbarasındaki harçlıklarını gönderen koca yürekli çocukları..

Daha onlarca yürekli akıllı hikayelerin öznesi çocukları..

Yas tutan insanlar ve toplumlar için 5 aşamalı teoriden söz eder bilim adamları:

1.aşama:

İnkar dönemi..

Genellikle ilk tepki
Felaketin boyutuna ve kendi başına geldiğine inanmama dönemi..

2.Aşama

Öfke dönemi..

Acıyla başetmenin yöntemi tam da şu an ki ruh hali 
Yukarıda saydığım “enkaz altında” kalan faktörlere kaçak yapılaşmaya,denetimsiz rant kokuşmuşluğuna duyulan çürük binaları yapıp satana,af çıkaranlara yapmacılara,sığınmacılara duyulan öfke..

Zamanla bu öfke bitecek,yaralar sarılacak başka bir hayata tutunmanın evrelerini yaşayacak insanlar dün olduğu gibi..

3.Aşama..

Depresyon..

İnkarın bittiği,öfkenin dindiği ağır şartların önüne geldiği yapayalnız bir çaresizliğin hissedildiği dönem Artık eski şehriniz,yakınlarınız eviniz ve umudunuz yok.
İşte felaketin yaşandığı en ağır dönem..
Dönüş umudunuz da yok..

Ve son aşama:

Kabullenme..

Yeniden ayağa kalkma hayata dönüş ve yeni bir çevreyle yeniden iletişim ve hayata tutunma..

İşte şimdi önemli olan bu süreçleri kolayca atlatabilecek ülke çapında yeni bir uzun soluklu toplumsal dayanışma seferberliği..

İşte bu seferberliğin en önemli ayağı da çocukları gençleri okuldan uzaklaştırmamak Her konumda ve yapıda önceliği barınma ve her bacası tüten yere eğitimi taşımak..

Bu ülke savaş halinde ateş altında istiklal mücadelesinde dahi cephede planlanmış bir Eğitim Şurasını toplamış büyük bir kurtarıcının ülkesidir 
Unutmayalım,unutturmayalım..

Bu ülkenin yüce gönüllü insanlarının gayretleriyle bu yaralar da sarılır 

Ekonominin bu zor süreçlerinde,sofrasından,restoran keyfinden,giyiyiminden,süsünden,ayakkabısından,sinemasından,seyahatinden keser ve alacağı şeylerinden vicdanıyla hesaplaşır iki yerine bir hatta yarım koyar ve şu sesi dinler:

-OLMASA DA OLUR!..

Yazıma bir arkadaşıma yazdığım yüreğimden gelen bir karalamayla son vereyim:

Güzel günler geri gelecek mi hep sorup ezberledik..

Üzerimize ölüm yağdı beton olup enkaz altında bir nefes ödünç istedik..

Lazımız her daim birbirimize yüreğimizden yüreklere yol eyledik..

Ağladık yutkunduk gece ayazında bir yudum su bekledik..

Yaralı yüreğim hiç susmaz dolup taşar avunurum hep sen ben elele verdik..

Esenlik dileklerimle..

Ecz.Özcan Kekeç



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat