“Simurg’un peşinde yola çıkan kuşlar gibi, biz de kendi hakikatimizin yolcusuyuz.”
Türk eczacılığı, yıllar içinde birçok vadiden geçti; her biri bir sınav, her biri bir arayış… Bugün geldiğimiz noktada dijital platformların kuşattığı, ticari baskıların arttığı bir düzlemde yeniden soruyoruz:
“Biz kimiz?”
“Gerçek gücümüz neydi, onu nasıl kaybettik?”
Bu yazı, bin yıl önce yazılmış bir mesnevinin ışığında, bugünün eczacılarına yöneltilmiş bir çağrıdır. Ferîdüddîn Attâr’ın Mantıku’t-Tayr adlı eserinde kuşlar Simurg’u, yani hakikati aramak için yola çıkar. Biz eczacılar da kendi Simurg’umuzu, yani mesleki kimliğimizi ve onurumuzu arıyoruz.
1. Talep Vadisi
“Ne istediğini bilmeyen, başkalarının istediğine razı olur.”
Eczacı bugün ne istiyor?
Fatura mı kessin, danışman mı olsun, influencer’la mı yarışsın, kronik hastayı mı yönetsin?
Kararsızlık yorar, belirsizlik bitirir.
Simurg’a giden yolun ilk durağı nettir:
“Ne istiyorum?”
Cevabın ‘daha fazla kazanç’ olması ayıp değil, ama eksik.
Bu mesleğin gerçek gücü, niyette gizlidir.
Yarım kalan niyet, yarım kalan meslek bırakır geride.
Mesleğin hak ettiği yere gelmesi için önce bu talep içten ve tutkulu olmalı. Yarım yamalak isteklerle büyük dönüşüm olmaz.
2. Aşk Vadisi
“Sevmeden bu meslek yapılmaz… ama çok seven de yanıyor!”
Eczacılık sadece banko arkasında geçirilen mesai değildir.
Bu iş biraz inat, biraz delilik, bolca gönül işidir.
Nöbette uyumazsın, reçeteye değil, hastanın gözünün içine bakarsın.
Ama bu aşk da yorar.
Aşk Vadisi, yeniden hatırlama vadisidir.
Neden başladığını…
Kimin için sürdürdüğünü…
Ve her şeye rağmen neden bırakmadığını…
Bu vadide “nöbetten yoruldum”, “hasta anlamıyor”, “sistem yıprattı” gibi sözler geride bırakılır. Aşkla yapılan hizmet, halkın kalbine işler.
3. Marifet Vadisi
“Marifet iltifata tabidir… ama bizde iltifat, hastadan gelir.”
Bilgi değişir, eczacı değişmezse silinir.
Google’dan hızlı olamayan, Instagram’dan güvenilir olmayan eczacı kaybolur.
Artık sadece ilacı değil, bilgiyi de danışan soruyor.
Marifet, sadece diploma değil; sürekli yenilenmektir.
Fitoterapi, kişisel bakım, diyabet yönetimi…
Ürüne değil, danışana yatırım yapan kazanır.
Bilgiyi güncelleyen, mesleği günceller.
Eczacı sadece ilaç veren değil, danışanının sağlık rehberi olmalıdır. Bitkisel ilaçtan kişisel bakıma, kronik hastalık yönetiminden koruyucu sağlığa kadar marifetini arttırmayan eczacı, zamanla silinir.
4. Kanaat Vadisi
“Kısa yoldan kazanmak isteyen, uzun yoldan kaybeder.”
Eczacı olmak; güven sunmak, etik durmak, ilke korumaktır.
Broşürle değil, bakışla güven vermek zorundasın.
İndirim değil, itibar biriktirmek gerek.
Kanaat Vadisi, tok gözlülerin vadisidir.
Müşteri değil, danışan görenlerin…
Etik duruşun, kampanyadan daha güçlü olduğunu bilenlerin…
Burada baş eğilmez, omuz düşmez, duruş satılmaz.
Gerçek zenginlik, güvenilir olmaktan, danışanın gözünde sarsılmaz bir sağlık otoritesi olmaktan geçer.
Kısa vadeli kazançlar, uzun vadeli itibarı gölgelememeli.
Meslek onuru; kampanya broşürlerinden, indirim raflarından değil, güvenle kurulan bağdan beslenir.
Kanaat, yalnızca mala değil; övgüye, rekabete, kıyaslamaya da mesafeli durmayı gerektirir.
Bu vadide duruş sağlamdır, gönül tok, baş diktir.
5. Birlik Vadisi
“Birlikten kuvvet doğar” derlerdi, biz tartışmadan doğuramadık.
Aynı dertleri taşıyan on binlerce eczacı, aynı dili konuşamıyor artık.
Oda seçimlerinde görüş ayrılığı, kooperatifte rekabet, sosyal medyada linç kültürü...
Simurg’a giden yolda biz birbirimize çelme takıyoruz.
Ama hâlâ geç değil.
2025 geliyor. Sadece sandık değil, bir milat geliyor.
Sadece yönetici değil, temsil gücü, omurga, umut seçilecek.
Artık kişisel hırslar, eski hesaplar, bölük pörçük klikler bir kenara bırakılmalı.
Birlik, aynı logoyu taşımak değil; aynı yükü sırtlanmaktır.
Simurg’un kanatları biziz diyoruz ya hani…
O hâlde artık uçmayı öğrenmeliyiz.
Birlik; sadece aynı çatı altında olmak değil, aynı duyguyla hareket edebilmektir.
Bugün eczacılar olarak en çok ihtiyaç duyduğumuz şey; birbirimizi yeniden duymak, görmek ve sahiplenmektir.
Kooperatifler, odalar, dernekler, platformlar, tüm meslektaşlarımız … Her biri kendi doğrusunu savunurken ortak aklı kaybettik.
Bu da mesleğimizi zayıflattı, sesimizi kısmış oldu.
Ancak şimdi çok kritik bir eşikteyiz:
2025 yılının sonunda tüm eczacı odalarında ve Türk Eczacıları Birliği’nde seçimler var.
Bu sadece yöneticileri değil, geleceğimizi seçmek anlamına geliyor.
Artık kişisel hesaplardan, küçük ayrılıklardan sıyrılmalı;
Mesleğimizi en yüksek seviyede temsil edecek, güven duyacağımız isimleri omuzlayarak bu birliği yeniden inşa etmeliyiz.
Birlik vadisinden geçmeden Simurg’a ulaşılamaz.
Çünkü ancak birlikte yürüyenler, gerçeğe varabilir.
6. Hayret Vadisi
“Yok artık” dediklerimiz, artık sabah rutini oldu.
İlaç yok. Hasta var. Eczacı suçlu.
Kur, tedarik zinciri, ekonomik kriz… Peki çözüm?
Cevap: “Siz not alın, biz bildiriyoruz.”
Ve biz şaşırıyoruz, hâlâ…
Ama işin en korkutucu tarafı şu: Bu hayret duygusunu da kaybedersek, hiçbir şey değişmez.
Çünkü hayret, direnişin ilk kıvılcımıdır.
Alışmamak, kabullenmemek, baş eğmemektir.
Bu hayret bizde oldukça, hâlâ bir umut vardır.
Ama dikkat:
Hayrete alışan, felaketi normalleştirir.
Ve bu meslek artık daha fazla normalmiş gibi davranmayı kaldıramaz.
Ama bu hayret bizi durdurmasın. Çünkü bu şaşkınlık, içten bir silkinişin, uyanışın habercisidir.
7. Yokluk ve Hiçlik Vadisi
Egosunu bırakan, omzuna mesleği alır.
Burada ne sosyal medya takipçin konuşur, ne sattığın dermokozmetik sayısı.
Burada sadece vicdan konuşur.
“Ben bilirim” diyen susar, “biz birlikte öğreniyoruz” öne çıkar.
Yokluk, aslında bir fırsattır:
Kendinle, özünle, niyetinle yüzleşme fırsatı.
“Ben sattım” dönemi biter, “biz iyileştirdik” devri başlar.
Reçeteyi değil, ruhu tamamlayan bir meslek ahlakı doğar burada.
Simurg, gökte değil; omuz omuza yürüyenlerin kalbindedir.
Benliklerden sıyrılmış, “ben yaptım” değil, “biz başardık” diyen bir eczacı topluluğu…
Kendi varlığını halk sağlığına adayan, özveriyi ilke edinmiş meslektaşlar…
Son Söz:
Simurg’un aslında kendileri olduğunu gören kuşlar gibi, biz de fark etmeliyiz:
Aradığımız güç, özümüzdeydi.
Çare biziz.
Umut biziz.
Simurg biziz.