Ecz. Neşe Köysüren

 

Müzelerin Geleceği: İyileşme ve Yeniden Düşleme

Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) kararıyla 18 Mayıs tarihi ‘Uluslararası Müze Günü’ olarak kutlanmaktadır. 18 Mayıs, UNESCO tarafından da tüm dünyada ’ Müzeler Günü’’ olarak ilan edilmiştir. Ülkemizde de 1982 yılından bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimleriyle 18-24 Mayıs her yıl ‘’Müzeler Haftası’’ olarak kutlanmaktadır.

Müzeler ve müze çalışanları pandemiden en çok olumsuz etkilenen gruplar arasında yer almaktadır. O nedenle ICOM bu yılın temasını “Müzelerin Geleceği: İyileşme ve Yeniden Düşleme” olarak belirledi.

Ülkemiz de coğrafyamızın tarihi ve kültürel zenginliğini yansıtan pek çok muhteşem müzeye sahip. En bilinen ve mutlaka görülmesi gereken müzelerden bazıları:

1- Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul

1453 yılında İstanbul’un fethi sonrasında Fatih Sultan Mehmet’in isteği üzerine 1460 yıllarında yapımına başlanan Topkapı Sarayı’nın inşası 1478 yılında tamamlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet’ten itibaren yaklaşık dört yüz yıl süreyle imparatorluğun idare, eğitim ve sanat merkezi; padişahların da evi olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, 3 Nisan 1924 yılında müze hâline getirilen Topkapı Sarayı, Cumhuriyet’in ilk müzesi olma özelliğini taşır. Bugün yaklaşık 300.000 metrekarelik bir alan kaplayan Topkapı Sarayı yapıları, mimarisi, koleksiyonları ve yaklaşık 300.000 arşiv belgesi ile dünyanın en büyük saray-müzelerinden biridir.

2-Mevlana Müzesi, Konya

Mevlana’nın dergahı olarak kullanılan yapı 1926 yılında müze olarak hizmete başlamıştır.  Mevlâna, babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söyleyenleri "gök kubbeden daha iyi türbe mi olur" diyerek bu isteği reddetmiştir. Fakat kendi ölümünden sonra oğlu Sultan Veled türbe yapılması isteklerini kabul etmiştir.

Mevlana Celaleddin Rumi'nin türbesinin de bulunduğu müzede dergâh eşyaları, değerli el yazmaları, musiki aletleri gibi pek çok kıymetli eser sergilenmektedir.

3- Zeugma Mozaik Müzesi, Gaziantep

Belkıs/ Zeugma Antik Kenti, Gaziantep İli, Nizip İlçesi, Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri'nin kıyısında yer alır. Zeugma Antik Kent döneminden kalan muhteşem mozaiklerin yanı sıra  heykeller, sütunlar, çeşmeler ve duvar resimleri de sergilenmektedir. Zeugma’nın tanınmasında en önemli unsurlardan olan muhteşem mozaikler arasında en ünlü eser ise üzerindeki çingene kızına benzeyen figür nedeniyle ‘Çingene Kızı Mozaiği’ ismi verilen parçadır.

4. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara

Ankara’nın Ulus semtinde bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde Paleolitik Çağ’dan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir sırayla sergilenmektedir. Tarihi yapıları, köklü geçmişi ile bugünlere gelen Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19 Nisan 1997 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde 68 Müze arasında birinci seçilerek "Avrupa'da Yılın Müzesi" unvanını elde etmiştir. 

Bunların dışında mutlaka görülmesi gereken İstanbul Arkeoloji Müzesi, Antalya Arkeoloji Müzesi, Çorum Müzesi, Mardin Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi gibi pek çok muhteşem müzemiz bulunmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü bu yıl koronavirüs pandemisi sebebiyle farklı illerden müzelerin sanal olarak gezilebilmesi için https://sanalmuze.gov.tr/ adresini oluşturmuştur.

Son yıllarda değişen müzecilik anlayışıyla birlikte ülkemizde de değişik konseptlerde, yeni müzeler açılmaktadır. Şair-Yazar Sunay Akın tarafından kurulan İstanbul Oyuncak Müzesi’nde 1700’lü yıllardan günümüze oyuncak tarihinin en güzel örneklerini bulunmaktadır. Ankara'nın ilk sanayi müzesi Çengelhan Rahmi M. Koç Müzesi’nde 1850'li yıllardan itibaren sanayide kullanılan araçlar, ilk daktilo, ilk televizyon gibi çeşitli elektronik araçlar; denizcilik, havacılık, karayolu taşımacılığı gibi alanların geçmişine ait objeler sergilenmektedir. Bayburtlu sanatçı Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın hayata geçirdiği Baksı Müzesi, çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarına aynı çatı altında yan yana, iç içe yer vermektedir.

 

Baksı Müzesi

Türkiye’nin ilk eczacılık müzesi olan ‘Türk Eczacılık Tarihi İhtisas Müzesi’ ise 1960 yılında Prof.Dr. Turhan Baytop tarafından kurulmuştur.  İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesindeki müzenin çekirdeğini Prof.Dr. Turhan Baytop’un kişisel koleksiyonu oluşturmuş, daha sonra eczacıların ve hekimlerin bağışladığı eşyalar ile müze zenginleşmiştir.

Türk Eczacılık Tarihi İhtisas Müzesi

1894 yılında İstanbul Sivil Tıp Mektebi’nden mezun olan Konstantin Sava’nın İstanbul’da açtığı Şehremini Merkez Eczanesi, son sahibi Ecz. İlhan Gezgin tarafından 1981 yılında, Prof. Dr. Ekrem Sezik’in kişisel girişimleriyle müze yapılmak kaydıyla Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne hibe edilmiştir. Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nin ikinci katında yeniden düzenlenmiş ve 23 Aralık 1983 tarihinde “Eski Türk Eczanesi Müzesi” adıyla açılmıştır.

İki kuşak eczacı tarafından işletilen Karabük Eczanesi Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde müze haline getirilmiştir. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Şifa Eczanesi, Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Tarihî Sıhhat Eczanesi, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Müze Eczanesi, , Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Müze Eczanesi gibi eczacılık fakültelerinin bünyelerinde eczacılık müzeleri yer almaya devam etmiştir.

Bunların dışında İstanbul ve Ankara’da Rahmi M. Koç müzelerinde yer alan Şifa ve Ali Rıza Eczaneleri gibi şahıs müzeleri, eczacı odaları bünyelerindeki gibi bazı kamu-vakıf müzeleri de bulunmaktadır.

Ali Rıza Eczanesi

Müzelerin önemini müzeleri gezerken hissettiğimiz o hem geçmişe götüren hem geleceğe bağlayan duyguların içindeyken anlamak çok daha rahat. Fakat anlatmak gerekirse ben bunu Sunay Akın’ın bir röportajında söylediği sözlerle aktararak bitirmek istiyorum.

“Toplumlar müzelerle ilerler, zenginleşir. Müzeler kurulur, her adımı bilgi dolu olan o müzelerin koridorlarından geçilerek demokrasiye ulaşılabilir. Bu nedenle bizim demokrat, daha aydın, geleceğe daha umutla bakan, barış içinde bir toplum olmamızı istiyorsak müzelerimizin sayısını artırmalıyız.Bir ülkenin gelişmişliği müzeleriyle belli olur. Bir Alman, Almanya’da her gün müzeye gitse ömrünün 16 yılını müzede harcar. Paris’teki Louvre Müzesi’nin eserlerinin önünden geçmek kaydıyla kat edilen mesafe 12 kilometredir. ABD’de 17 bin 500 müze var. Bu gerçekler, politika ve siyasetin üstündeki değerlerdir”.

 

Ecz. Neşe Köysüren

nesekutlu05@hotmail.com

 

Kaynakça



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat