Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK

Laboratuvarda ilaç hazırlamak için önümüzde föy bulunurdu. Föye bakarak ve takılınca asistana danışarak hazırlardık ilaçları.
Yaklaşık %10'umuz süper hazırlıyordu; %80' imiz geçer alıyordu; %10'umuz da her şeyi önünde yazılı olan ilacı hazırlayamayarak teorik sınavına sıra gelmeden çakıp dönem kaybediyordu.
Benzer puanlarla fakülteye giren öğrenciler arasında, aynı laboratuvar, aynı asistanlar ve aynı föye karşın neden çok farklı sonuçlar çıkıyordu?
Ciddiyet, ciddiyetsizlik, beceri, beceriksizlik, dalgacılık, dikkatsizlik, kafanın başka yerde olması, vurdumduymazlık.
Prof. Dr. İsmail Üstel Eczacılığa “Yeni Tas, Yeni Hamam” Gerek” yazısında:
“Durum iç açıcı değil iç karartıcı.
Rehavete kapılmış, kriz yönetiminde gündemi belirleyemeyen, geçerli ve gerçekçi çözüm adımlarını atamayan bir meslek”; dedi.
Beş adımda “çözüm yol haritasını” da açıkladı.
Yazısı bana önümüze konmuş bir laboratuvar föyü gibi geldi.
Bilim adamlarından bu föy eksiktir, fazladır, yanlıştır, uygulanamaz diyen, veya katkı koyan olmadığı gibi, “haydin bu föyden ilaç hazırlayalım” diyen milletvekili, TEB üyesi, oda başkanı, etkili, yetkili de kendini göstermedi.
Bu föyden hangi laboratuvarda ilaç üretebiliriz?
“TEB yönetim kurulunda olsam, oda başkanı olsam, milletvekili olsam, etkili, yetkili olsam bir şey yapamam; kesin dönem kaybeder sınıfta kalırım.
ÜSTEL yazısını bitirirken de eczacılara “en önemlisi sizin rolünüz” dedi.
“Etkilileri etkileyiniz” dedi; sırtıma çok ağır bir yük yükledi.

Eyvah ki Eyvah, Ne Yapabilirim?
Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK Soma maden faciası ve felaketini anlatırken, yazarken zalimlere, “mazlumları Allah ile aldatıyorsunuz” dedi.
Beklerdim ki Bartın maden faciasından sonra bütün TV kanalları ÖZTÜRK’ÜN Soma maden faciası konulu videosunu günlerce tekrar tekrar versinler.
Kimse oralı bile olmadı.
Toplumda yeterli bilinç ve bilimsel kültür oluşturmaya Öztürk’ün ömrü yetmedi ve beklediği umduğu değişimi, ilgiyi partilerden ve toplumdan bulamadı, göremedi. 
Demek ki doğruyu anlatmak, bilmek, bulmak, söylemek, yazmak yetmiyor. Doğru göz önünde olsa bile kabullenilmesi, uygulanması, piyasaya yayılması emeklerle, eylemlerle, uğraşlarla işe yarar hale gelmesi hiç de kolay olmuyor.
Adalet, hak, hukuk aramada, paylaşımda arkadaşlar, kardeşler, meslektaşlar arasında tartışma bitmez, bitmiyor. Toplumsal düzeni yasa, yönetmelik, genelge ateş çemberi, ticareti de sözler ve sözleşmeler hendeği yönetiyor, yönlendiriyor.
Olumsuzlukların kökü, yasada yönetmelikte genelgede gizli.
Günlük iyileştirme, kötüleştirme ve sıkıntıları da kar oranları, sözleşmeler, denetimler, kesintiler yönlendiriyor.
Bir şey yapmak isteyen sahipler önce plan proje yaptırıyorlar sonra da başına bir müdür buluyorlar.
Eczacı ve eczane olarak 50 yıllık geçmişimizde işin doğrusunu, doğru yönü, doğru yolu, bize yön yol tarif edecek föyü hazırlayamadığımız gibi doğru, verimli, yararlı eczacılık eğitimi, eczacı ve eczane sahibi de bulunamadı.
50 yıldır merak ederim. Milletvekili, TEB, oda başkanı, etkili tam yetkili olsa eczacılık eğitimini, eczacıyı, eczaneyi hangi yasa, hangi yönetmelik, hangi genelge, hangi sözleşme ile nasıl düzenleyecekler ve yoldakiler ile birlikte elli bin eczacıyı nasıl memnun edecekler?
Daha teoriği bile yazılmamış bir föyü, yönü, yolu belirlenmemiş konumun o kadar uzun ince yolu var ki kimin ömrü yeter bilemiyorum.

Bir Ütopyam Var:
Bütçelerini ve çalışma şartlarını kendileri hazırlamak üzere gönüllülerden bir eğitim, bir eczane, bir de eczane ekonomisi kümesi kursak ve kendimizi eğitimin, eczacının, eczanenin sahibi, tam yetkilisi varsaysak, bir yasa, bir yönetmelik, bir genelge, bir sözleşme hazırlasak ve büyük harflerle duvara assak. Sonra da eyyy TEB, eyyy oda başkanları, eyyy milletvekilleri, eyyy etkililer, ey yetkililer “Sizlerden bunları yerine getirmenizi bekliyoruz, istiyoruz” diyebilsek…
Özetle ne istediğimizi bir bilsek, bir bulsak, bir yazsak.
Uygulamak ayrı bir hikaye. Sıra oraya bir gelse…
Bilimcilere, eylemcilere, kültürcülere, odalara, TEB’E, politikacılara föy yapmak, yön bulmak, yol yapmak için çok ciddi sorumluluklar var.
Bilgiyi eyleme, kültüre dönüştürebilmek, doğru, olumlu yönde kullanabilmektir marifet.
Gerçeği ortaya çıkarmak için çalışan bilimcilerden, adalet, hak, hukuk, paylaşım düzenlemeye çalışan sözde demokratlar yüzünden 50 yıldır bütünlemeye kalıyoruz.
Aristoteles “bilginin umarı, bilgi bile değildir, “EYLEMDİR” demiş.

 

                   Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK KUŞADASI 22 Ekim 2022.



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat