Fıkra bu ya; Hitler soracağı sorulara doğru cevap verecek olan idam mahkûmu üç kişiyi affedeceğini söylüyor, hemen üç idam mahkûmunu getiriyorlar karşısına... Getirilen kişilerden biri İngiliz, biri Fransız, diğeri ise Yahudi… “Adaletli olup hepinize aynı konudan soru soracağım diyor” ve İngiliz’e ilk sorusunu soruyor “Titanik kaç yılında battı?”… İngiliz sevinçle “1912” diye cevaplayınca “Kurtuldun, serbest bırakın bunu” diyor, İngiliz’i salıveriyorlar… Sıra Fransız’a geliyor, ona da “Titanik batınca kaç kişi öldü?” diye sorunca Fransız sevinçle “1514 kişi öldü” diye cevaplıyor… Hitler “Sen de kurtuldun, serbest bırakın bunu da” diyor, hemen Fransız’ı da salıyorlar… Sıra geliyor Yahudi’ye… Hitler Yahudi’nin karşısına geçip sorusunu soruyor: “Say bakayım ölenlerin isimlerini !!!”

         …

         Aklımızın almadığı ama bize göre artık normal olan reçete kesintilerini duyunca aklıma bu fıkra gelir nedense... Raporu çıkarana hesap sorulmaz, reçete yazanın hatası olmaz, varsa da eczacı bilmeli, bulmalı ve uzmanının bile bilmediği eksiği gidermeli!

“Nasıl bir sorun yaşıyorsunuz ki?” derseniz LDL’lerden birinin ölçülmemiş olması ya da 20.00 ile çıkan raporda gerekli teşhisin olmaması değil, bunları kulağımıza damlatırız… Çok değişik… Mesela; rapor SUT kurallarına uygun olarak çıkmış, hastaya organ nakli gibi büyük ve önemli bir operasyon gerçekleştirilmiş, kontrol edilecek her türlü bilgi kontrol edilmiş, raporda bir eksik yok, reçeteyi nakil yapan doktor reçete etmiş ve aradan dokuz yıl geçtikten sonra (yanlış okumadınız rakamla yazayım ‘9’ ve hatta Romen rakamı ile yazayım sağlam olsun IX sene sonra) “Bu verdiğiniz ilaç ödenmez, çünkü prospektüsünde 100 güne kadar şu şekilde kullanılır yazıyor” gerekçesi ile yasal faizi ile birlikte kesinti yapılıyor… Bu arada prospektüste 100 günden sonra kullanılmaz yazmıyor, 100 güne kadar kullanılması gereken dozaj miktarı belirtiliyor, ama hatalı Türkçe kullanımından kaynaklanan bir ifade eksikliği var,  rapor da 100 günlük değil bir yıllık, ama olsun keselim biz, n’ooolur, n’ooolmaz! …

         Bu çok uç bir örnek diyenler olabilir, tamam daha çok yaşanılanı var, sayfalarca  örnek yazabilirim ama bu en çarpıcılarından; madde bağımlılarının dadandığı pregabalin veya gabapentin etken maddeli ilaçlar için sahte kâğıt reçeteler üretiliyor, bunları yapanlar organize bir yapı, elektronik rapor çıkartıyorlar, hastaneden barkod alıyorlar, kaşe imza tamam, görünürde dört dörtlük eksiği olmayan bir reçete… Ülkenin çeşitli illerine dağılıyorlar, yüzlerce eczaneden bu reçetelerle ilaçları alıyorlar, verdikleri telefon numaraları kullan at telefon hatları, kimlikler orijinali gibi ama sahte… Polis operasyonu ile aylar ya da yıllar sonra yakalanıyorlar, bu arada yazılmış reçeteler kontrolden de geçiyor, ödeniyor, hiçbir problem yok. Ama yakalanan reçetelerden elde edilen bilgilerle bir araştırma yapılıyor, geriye dönük sadece bir ilde yüzlerce eczane bu reçeteleri karşılamış, “hah tamam suçlu bulundu” kabilinden bu eczanelere kuruma sahte reçete etmekten ceza kesiliyor…

         Hukuki tanım olarak “iğfal kabiliyeti yüksek olan” bu tip sahte evrakın orijinalinden ayrılması mümkün değilken ve de bu sahte evrakı üretenin eczacılar olmadığı gün gibi ortadayken, Mecelleden  bu yana geçerli olan suçun şahsiliği ilkesine aykırı olarak yapılan bu işlemi hukuken ve vicdanen nereye koyacağız???

         …

         Yazılı olan kuralları motamot uygulayınca bu çıkıyor ortaya, onlar da ne yapsın diyebilirsiniz.

         Ülkemizde en çok mevzuatı olan buna karşılık bürokratik uygulamalarda en az sorun yaşanan kurum Maliye Bakanlığı’dır. Örneğin yeni bir vergi türündeki beyannamenin nasıl dolduracağı, nasıl verileceği vb. birçok detay gerektiğinde örneklenerek izah edilir ve tüm ülkede uygulama birliği sağlanır. Yani Ardahan Vergi Dairesi de Edirne Vergi Dairesi de hangi beyannameyi nasıl kabul edeceğini, nasıl tahsil edeceğini bilir, hiçbir muhasebeci eyvah bunu nasıl yapacağız diye paniklemez! “Sirküler çıksın yaparız” derler…

         Biz de SUT dediğimiz çok ağdalı bir dille yazılmış, baştan sona, sondan ortaya sonra oradan da eklere göndermeler yapan bir metin var elimizde, nasıl uygulanacağı konusunda çoğu zaman aramızda bile mutabakat sağlayamıyoruz, Medulada “mesajınız var” uyarısını görünce namaz surelerinden başlayarak Felak ve Nas surelerini üçer kez okuyup mesaja tıklıyoruz, çünkü karşıladığımız reçetede kesinti yemeyeceğimizden emin değiliz… Hadi biz eczacıları geçtim; aynı masada karşılıklı olarak oturanlardan biri kontrol ettiği reçeteyi kabul edip ödemeye gönderiyor, diğeri kesinti ya da iade yapıyor… Onlar da çoğu zaman tedirgin, ya yanlış bir iş yapar da ödeme yaparsam, sonra bana ya zimmet çıkarsa korkusu var…

         Hiç mi çözülemez bu sorun???

         SUT hakkında uygulama birliği sağlayacak bir sirküler yayınlamak çok mu zor???

         …   

            Psikolojik taciz, daha yaygın bilinen adı ile mobbing,  “İşyerlerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer kişi ya da kişilere yönelik gerçekleştirilen, belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan;  mağdur ya da mağdurların kişilik değerlerine, mesleki durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren; kötü niyetli, kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünüdür şeklinde tanımlanmış ve “Davranışsal Belirtileri” arasında; kişilerin işle ilgili önemli gelişmeler ve haberlerin dışında bırakılması, hakkında çeşitli söylentilerin çıkarılması; kulaktan kulağa fısıltılar yayılması, yetenek ve becerilerinin dışında veya uzmanlık alanına girmeyen sorumluluklar yüklenmesi sayılmakta…

Ruhsal Ve Fiziksel Belirtilerini ise aşağıda size mini bir test olarak bırakıyorum.

(Bakalım kaçımız 50 ‘nin altında alacak? Her evet cevabı on puan) :

  • Sıkıntı, panik atak, depresyon, tükenmişlik, öfke kontrol sorunları, yarım baş ağrısı, baş dönmesi, dikkat sorunları, ilişkisel problemler ve uykusuzluk.
  • Kaşınma, kızarma, pullanma, egzama veya döküntü gibi deri hastalıkları.
  • Ağrılar
  • Hızlı ve düzensiz çarpıntılar, kalp krizi.
  • Titreme, terleme, bacaklarda halsizlik hissetme, kas ağrıları.
  • Midede yanma hissi, hazım zorluğu gibi mide rahatsızlıkları, ülser.
  • Kilo kaybı ya da aşırı kilo alma.
  • Organizmanın savunma yapılarında zayıflama, hastalıklara çok çabuk yakalanabilme.

Sıkıntıların kaynağının adeta bir mobbing halini alan düzenlemeler ve uygulamalar olduğunu temel tanımlar bile ortaya koymakta… 

İlaç tanıtım sloganı gibi olacak ama “Sut’sal sorunların çözümü için Sirküler şart!”

Herkese sağlıklı günler…

 

Ecz. Kadir Sedat Sofugil

basareczanesi@gmail.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat