EN FAZLA BULMACA ÇÖZEN SEKTÖR DEMANS OLUR MU?

 

          Çok fazla dillendirilmese de sağlık alanındaki özellikle de ilaç sektöründeki gelişmeler sayesinde insan ömrü 20 yıl öncesine göre hatırı sayılır derecede uzadı. Eskiden yaşlı sayılan 60’lı yaşlar artık orta yaş gurubu olarak, 40’lı yaşlar ise neredeyse genç kuşak olarak adlandırılıyor. İnsan ömrünü uzatan tüm gelişmelere rağmen sağlık sektörünün hala çözemediği sorunların başında ise kanserden sonra ikinci sırada “Demans” yer alıyor.

          İnsan ömrü uzuyor ama insanoğlu o yaşadığı sürenin bilincinde olamıyor...

          Bilim adamları ileri yaşlarda demans olmamak için zihni sürekli meşgul etmenin, örneğin bulmaca ya da sudoku çözmenin yararı olduğunu ileri sürüyorlar. Atalarımızın “işleyen demir ışıldar” sözünü teyit eden bu görüşe katılmamak mümkün değil. Hele hele neredeyse hergün değişen SUT kurallarına, indirim, ıskonto oranlarına hemen adapte olup, bilgisayarların bile tek bir programla yapamadığı analizleri yapan başta eczane eczacıları olmak üzere tüm ilaç sektörü çalışanlarının içinde demansa yakalanan kimse var mıdır?

          Pek sanmıyorum...

          Öyle ya, her gün sudoku çözseniz bile belli bir aşamadan sonra rakamları otomatik olarak vermeye başlar, boru sesinin “ti”, mısır tanrısının “ra” olduğunu siz okumadan kaleminiz yazar. Ama eczacılar “klopidrogel için ASA intoleransı lazım mıydı değil miydi?” diye şöyle bir düşünmek zorunda kalır, ilaç firmasındakiler kamu ıskontosunun yıllık ciroya ve karlılığa oranını saniyeler içinde hesaplarlar. O düşünmek zorunda kalınan saniyelerin bizim gri hücrelerimizi diğer yaşıtlarımızdan daha dayanıklı hale getirdiği bir gerçek.

          Beynimizi bu kadar aktif halde tutan yüzlerce uyaranın olduğu bir ortamda nasıl oluyor da sektör olarak bu kadar açmazın içinde kalıyoruz, buna cevap bulmak oldukça güç.

          Geçen gün bir yerlerde bizim yöneticilerimizden birinin eczacıların artık ilaçtan para kazanma devrinin bittiğine yönelik bir söylemini okudum. Daha önce de benzer söylemleri değişik kişilerden duyduğum için yadırgamadım. Zira bu söylemi o kadar içselleştirdik ki senelerdir hepimiz ilaç dışı ürünler başta olmak üzere hangi ürünlerle nasıl ciromuzu arttırırız, karlılığımızı nasıl yükseltiriz hesapları içinde boğuşup duruyoruz. Artık kimse “ilaçtan para kazanırız, diğer mecralara gerek yok” demiyor. İlaç firmaları da aynı görüşü benimsemiş durumda. İlaç firmalarına da bakıyorsunuz; ya ilaç dışı ürünlerle ciro ve karlılığı arttırmaya çalışıyor ya da ihracattan elde ettiği karla buradaki karsızlığı telafi etmeye çalışıyor veyahutta her ikisini birlikte yapıyor. Yabancı firmaların merkezleri bile bu coğrafyada diğer ülkelere yaptıkları satışların ortalaması üzerinden karlılıklarını hesaplıyorlar.

          Eczaneler ilaç dışı ürünleri satmasın mı?

          Tabi ki değil!

          Onlar da mutlaka bizim ürün gamımız içinde olmalı, onları da en iyi ve en doğru şekilde insanımıza yine biz sunmalıyız. Ama ilaç bizim tartışmasız yetkinliğimizin olduğu asli ve de asıl alanımız değil mi?

          Hiçbir meslek gurubunun kendi asli alanını terk ettiğini gördük mü? Mesela yan gelir olsun diye mangal kömürü satan kasabın etten “artık para kazanma devri bitti” dediğini, ya da manavların “sebze meyve artık para kazandırmıyor, taze sıkma meyve suyuna ağırlık verelim” dediğini duyduk mu? Eğitim seviyesi en düşük insanların yer aldığı sektörlerde bile hiç kimse mesleğindeki kazancın sıfırlanmasına ya da başkalarına devrine sessiz kalmıyor. “UBER geldi biz taksiciliği bırakalım artık” diyen bir taksici tanıyor musunuz?

          Hayır...

          Pekiii, her gün yüzlerce geri ödeme şartını, karlılık hesabını sürekli değişen kurallara göre yapan koskoca bir sektör neden bu konuda genel bir kabulleniş içinde ve adeta demanslı hastalar gibi sadece içinde bulunduğu anı yaşıyor?

          Burada bir terslik yok mu?

          ...

          İnsanların demansı sadece kendini ve yakınındaki insanları etkiler ama bir sektörün demansı tüm toplumu etkiler. Sektörlerin hafızası bu demansa karşı en kuvvetli ilaç olmasına rağmen her ilaç gibi kullanılmadıkça hiçbir tesiri olmaz.

          “Kültür antibiyograma gerek yoktur” kaşesine seneler sonra gerek yok denildiğini unutursanız, “sistem çalışmadığı için elektronik reçete yazılamamıştır” kaşesini seneler boyunca arattırdıktan sonra artık gerek yok diyebilirler.

          Aksak rekabet piyasasında yıkıcı rekabetin eninde sonunda herkesi vurduğunu derece ile bitirdiği yüksek lisansta, ‘master’da unutan yöneticiler nerede hata yapıyoruz da kar elde edemiyoruz diye kara kara düşünebilirler.

          1984 fiyat kararnamesine göre kendini yapılandırmış bir sektörün 2004 fiyat kararnamesine göre yeniden yepyeni bir şekilde yapılandırılması bir fırsat mı yoksa bir kayıp mıydı?

          Yoksa bu duruma karşı biz de sektörün her kesimini koruyacak düzenlemeler istemeliyiz mi denilmeli?

          ...

          Ya da;

          Neydi konu?

          Klopidrogel için ASA şartı aranır mıyı mı soruyorduk?

          Yoksa ihracattan gelecek gelir bizi bu sene de kurtarır mıyı mı?

          ...

          Sudoku, bulmaca falan çözmek değil de, eski ders notlarını bir daha karıştırsa mı bizim sektör?

           Ne dersiniz?

          ...

          



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat