Yardımcı eczacılık konusundaki tartışmalar başladığından beri “En Büyük Başkan” ın topa ne zaman gireceğini merak edip duruyordum.

        Ama açıkçası 90 artı 1 ’de oyuna giren futbolcu gibi taktiksiz, düzensiz “Allah’ını seven hücuma gelsin” mantığı ile çalakalem bir şeyler yazacağını hiç beklemiyordum. Eskiden beri tüm yazdıklarını okuduğum, zaman zaman istifade ettiğim dolu dolu yazan birinin bu şekilde imla hataları ve cümle düşüklükleri içeren bir yazı kaleme alması gerçekten üzücü.

         “Senelerce adamı yenmek için uğraştın, ne bu methiye?” diyebilirsiniz. En Büyük Başkan; bilerek ya da bilmeyerek, mesleki siyasetle ilgili bir çok konuda geçmişte yazdıklarıyla bende etki bırakmış olan birisi. Onun için son yazısını okuyunca gerçekten büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntü yaşadığımı öncelikle ifade etmek istedim.

        Yani Sezar’ın hakkı Sezar’a durumu, yaptıklarına muhalefetim baki!

        ...

        En Büyük Başkan da ben de eski tip okuyucuyuz. Yani kendi yazdığımız bile olsa bilgisayar ekranından okumayı sevmiyoruz; kitapsa kitabın kokusunu alacağız, gazete ise hışırtısını duyacağız. Onun için yazdıklarını göndermek için “enter” lamadan önce bir çıktı alsa iyi olur. Naçizane önerimdir. Çünkü Şimdilerde bu konuda yazanlar ve konuşanlar var çok mu değil onlara daha önceleri nerelerdeydiniz demeyeceğim” gibi cümle düşüklükleri ekranda gözükmez, pek anlaşılmaz. Böyle cümleler de peş peşe gelince yazılanları anlamakta insan bir hayli zorlanıyor.

        Laf aramızda yazmaya yazmaya paslanma da oluşmuş galiba En Büyük Başkanda!

        Neyse...

        ...

        Gelelim sorduğunuz sorulara;

        Jet Sosyete dizisinin fenomen karakteri “Demiyom Şennur“ tarzı “daha önceleri nerelerdeydiniz demeyeceğim” şeklindeki sorunuzun bana yönelik olduğunu sanmıyorum ama yine de cevaplayayım.

        Şöyle üstün körü bir tarama ile bulduğum yazıya göre hiç yazmadıysam 6 sene önce, 9 Nisan 2012 tarihinde konuya ilişkin çekincelerimi yazmışım. İnanmayan linki tıklar. (https://www.istanbuleczaciodasi.org.tr/_forum/viewtopic.php?f=9&t=7681&p=35631#p35631 ) (İsterseniz bu konudaki yayınlanmış yazı arşivini toparlayıp dosya olarak da size iletebilirim ama sizde vardır, gerek yok sanırım.)

         ...

        Maddeler halindeki sorulara gelince;

        1.ve 2. maddede eczacılık fakültelerindeki eğitim ile eczane çalışanları hakkında ciddi bir araştırma olup olmadığını sormuşsunuz ama daha önce sık sık böyle araştırmalar yapan biri olarak seleflerinize bu soruyu yöneltmeniz daha doğru olur sanırım. Zira ciddi araştırma ciddi bir bütçe ister, o da maalesef bizde yok.

        (Yazarın bu soruyu bize yöneltmesindeki amaç “bir araştırma yapılsa ne sonuçlar çıkar şaşarsınız” havası vermekse, o hava bana geçmedi açıkçası. Sürprizi yok çünkü.)

          3. ve 4. maddede yer alan eczanede çalışan kişilerin yaptıkları işle hastaya, halk sağlığına bir katkı sağlayıp sağlamadığı ve ilaç önerme yetkileri var mı sorularına gelince… Eczane çalışanları, yani resmi tanımıyla eczane teknikerlerinin ve teknisyenlerinin “Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmeliğin Ek-1” inde yer alan tanıma göre görevleri arasında eczacının gözetimi, sorumluluğu ve denetiminde, eczanede sunulan reçeteli ve reçetesiz ilaç, tıbbi ürün, kozmetik müstahzar, tıbbi malzeme ve sağlıkla ilgili diğer ürünlerin temininde, saklanmasında ve sunulmasında görev almak var.

         Yani mesleki açıdan yeterli ve yetkili.

        Bu sorudan hastaya ilaç önerip önerememeyi sorduğunuzu anlamamız gerekiyorsa, mevzuatımıza göre hastaya eczacı da teşhis ve tedavi uygulayıcı olarak, yani doktor gibi hareket ederek ilaç öneremiyor. 

        Yok; teknisyenlerin ilaç kullanımını yeterli ya da doğru anlatıp anlatmadıklarını sorguluyorsanız buna da SGK’dan önce ve sonra şeklinde cevap vermek gerekir.

        Şöyle ki; SGK’dan önce eczanede hastalarımıza teknisyenlerimiz dahil ilaç kullanımını doğru ve yeterli olarak anlatabiliyorduk ama başımıza birilerinin musallat ettiği fiyat farkı ve muayene ücretini anlatmaktan eskisi gibi yeterli süre kalmıyor maalesef.

        Bu durum da sertifikalı eğitimli teknikerlerin yeterliliğinin sorgulanacağı bir eksiklik olmasa gerek.

        ....

         Yardımcı Eczacılığa ekonomik yönden bakanlara yöneltilen sorulara gelince;

             1.ve 3. sorularınıza ortak sorularla cevap vermek istiyorum Başkan…

        Eczanenizde 2012 yılından beri kaç tane yardımcı eczacı çalıştırdınız?        Çalıştırmadıysanız neden?

        Eczacının verdiği hizmetle niteliği bilinmeyen herhangi bir elemanın eczanenin ekonomisine katkısı arasında iddia ettiğiniz kadar fark olmadığına mı inanıyorsunuz yoksa? Neden yapmadığınız bir uygulamanın başkalarına zorla yaptırılmasını savunuyorsunuz?

        ...

        Şahsen yardımcı eczacı da olsa bir eczacının her zaman her yerde en yüksek maaşı almasını isterim, ama benim imkanlarım buna müsait değil, keşke olsa...

        Ama bu uygulamayı hararetle savunan mesela siz; herkese örnek olması açısından asgari ücretin 3 katı maaşla bir yardımcı eczacı istihdam etmez misiniz?

        Neden asgari ücretin bir buçuk katıyla kendinizi sınırlıyorsunuz?

        ...

        2. Soruya gelince; İş-Kur yeni istihdam, Kadın- genç istihdam destekleri (KOSGEP değil) KOSGEB -ki yolunu hepimiz kredi çekmek için su yolu yaptık- destekleri her ne olursa olsun yeni bir personelin maaşının getireceği yükü ortadan tamamen kaldırmıyor.

         Eczane ekonomileri çok ciddi anlamda kan kaybetti. Sizin bu dediğiniz ise kan ihtiyacı olan hastaya “Bir ünite değil canııım, yarım ünite de buraya kan ver ne olacak?” demekle aynı şey...

        ...

        Yaptığımız sağlık hizmeti yönünden sorulara gelince:

        Resmi rakamlar üzerinden yapılan hesaba göre faaliyette olan 25 bin eczanenin 5 bininin aylık net kazancı 1500 TL, 7 bin eczanenin 2500 TL. Sadece 1150 eczanenin aylık net kazancı 12.000 TL.

        Bu 12.000TL ’nin aslında ciroya oranla ne kadar düşük bir gelir olduğunu anlatmak için şöyle bir örnek vereyim; 

        Bir filin günlük su ihtiyacı 40 litredir, bir koyunun ise ortalama 3-4 litre. Bir file günde 10 litre su verip koyunlarla mukayese ederek çok fazla su içiyorlar, susuzluk çekmezler, hatta suyun fazlasını da alalım demek neyse 12.000TL kazancın da yüksek olduğunu, başka yerlere harcanması gerektiğini söylemek de aynı mantıktır. Buradan yola çıkarak, ayda 2500 TL kazanan eczanenin daha iyi hizmet vermeyi istemediğini, ilaç ve eczacılık hizmetlerinin nitelikli sunulmasını düşünmediğini söylemek ya da ima etmek de merhum Demirel’in deyimiyle “abesle iştigaldir”.

        Bir başka deyişle, daha çok hasat isteyenlerin harmanda yüzü olması için tarlada izi olması lazım. 

        Oysa tarlalar bozkır oldu saye-i devletlerinizde...

        ...

        Diğer sorular beni muhatap almadığı için başkalarına saygısızlık olmasın diye cevaplamayacağım. Ama verdiğim cevaplara ek olarak konuya genel bir bakış açısı ortaya koymak gerekirse;

        1992 Yılında hatırlayacağınız üzere İstanbul Eczacı Odası Başkanıyken Taksimde yaptığınız toplantıda 7 eczacılık fakültesi varken kontenjanların azaltılması gerektiği deklare edilmişti ama aradan geçen onca senede azalma olacağına tam tersine geometrik bir artış oldu.

        Bu artışın sorumlusu eczacılar olmadığı gibi bu artıştan kaynaklanan istihdam sorununun çözüm yeri de eczaneler değildir.

        Özel sektör halinde çalışan hiçbir sektöre yanında çalıştıracağı personel sayısı ve vereceği maaş, yaptığı ciroya göre yasal zorunluluk olarak, hele hele atama sistemiyle personel yerleştirme şeklinde gerçekleştirilemez.      

        Madem yasal düzenleme yapılabiliyor, yine yasal düzenleme ile birçoğunda hiç eczacı bulunmayan Sağlık Bakanlığı dahil tüm yataklı resmi ve özel hastanelerden en az ikişer eczacı istihdamı istenebilir, sağlık müdürlüklerine verilecek kadro ile sağlık memuru ve hemşireler nezaretinde yapılan denetimlerin eczacılardan oluşan ekiple yapılması sağlanabilir.

        Sizin savunduğunuz bu düzenleme 90’lı yılların çalışmasıydı ve 90’lı yılların eczane ekonomileri için belki zor değildi ama 2004 İlaç Fiyatlandırma Kararı sonrası imkansız hale geldi.       

        Kazançları eskisi gibi zannedip eskiye göre yapılan planlamaları bugün hayata geçirmeye çalışmak, dünün güneşinde bugün çamaşır kurutmaya çalışmaya benzer.

        Kurumaz!

        Önce eczane ekonomilerinin onarılması gerekli.

        ...

        Bir de; Eczacı Teknisyenlerimiz de eczacılar da mesleklerinde yetkin insanlardır. Lütfen mesleki yetkinliğimizi olur olmadık şekilde tartışmaya açmayın. Eczacı olduğunuz için bu sizin de yetkinliğinizin sorgulanmasına yol açıyor zira...

        Soracağınız sorunuz, vereceğiniz cevabınız varsa cevap hakkım saklı kalmak kaydıyla her zaman kapım da, sütunlarım da size açıktır.

        E-posta adreslerim(Olur da birinde sıkıntı çıkarsa diye)

        basareczanesi@gmail.com

         s.sofugil@eczacininsesi.com

       

        Saygılarımla...



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat