Kıymetli ve Pek Muhterem Paşa Hazretleri,

          Evvela mahsus selam eder hürmetlerimi zât-ı âlilerinize arz ederim. Nasılsınız? İyi misiniz? Bizi, yani memleketin ispençiyarlarını suâl edecek olursanız pek de iyi değiliz. Neden derseniz, derd-i âzâmlarımızı birkaç kelâm ile zât-ı âlilerinize arz eylemek isterim;

          İnanmayacaksınız belki ama ülkedeki her şeyin fiyatı artarken ilaç fiyatları hâlâ düşmeye devam ediyor. En son 18 Aralık’ta fiyatlar düştü ama Allah sizi inandırsın hiç kimseden ses seda çıkmadı. İşletme ve iktisat fakültelerinde muallimlerce okutulan tüm derslerde enflasyonun olduğu ülkelerde sabit fiyat sisteminin yürümeyeceği bilgisi yer alırken, bizde sabit kalması şöyle dursun, sürekli olarak her hafta cuma günleri ilaç fiyatları düşüyor.

          Cuma mübarek gün, bidâyette belki ondan düşüyor diye düşünüyorduk amma velâkin her fiyat düşüşünden sonra ecza depolarının cumartesi günleri sayıma girerek raflarında oluşan zararı firmalardan tahsil ettiği lakırdısını işittik fekat pek itibar etmedik. Zira firmalar eczanelerin zarar etmesini niye arzu etsin ki diye düşündük. Hem büyüklerimiz bize sadece stokçu ispençiyarların zarar ettiğini ve edeceğini söyledi. Biz de o günden bu yana sadece hastaların günlük ihtiyacını karşılayacak kadar ilaç bulundurmaya başladık amma velâkin yine de zarar ediyoruz.

          Hangi ilaçların fiyatlarının düşeceğini bilmediğimiz için mi zarar etmeye devam ediyoruz? Zararımızı karşılayın diye ısrar etmediğimiz için mi? El-ân, anlayabilmiş değiliz.

          Gerçi ilaç fiyatlandırılmasında kullanılan Avro hesabı (siz belki bilmezsiniz, Frenk icadı bir para birimidir kendileri) 2 lira 69 kuruşa sabitlendiği için ithalat ve müstahzarat yapan firmalar eczâhânelerimize ispençiyar sevkiyatı yapmadığından elimizde ilaç nâ-mevcud, bil-vesile zarar etmediğimiz için bir nebze de olsa mutluyuz. Fekat, bu sefer de akşama kadar hastalara aradığınız deva elimizde yok demekten hicap ediyor, ıstırap duyuyoruz. Bil-vesile kasamızda para da birikmiyor, ay sonu geldiğinde kirasıydı, vergisiydi nasıl tediye yapacağımızı da bilemiyoruz.

          Şubat ayının ortasına kadar fiyatların artmaması konusunda yetkililer ısrarcı, firmalar da ispençiyari vermemekte... Ne yapacağımızı bilemiyoruz... İspençiyarin derd-i firkatine bir çare irad eder misiniz?

          ...

          Derdimiz bununla kalsa iyi; hastaların devasına derman olmak için elimizde bulunmayan ilaçların takasını yapıyorduk, belirli adedin fevkinde olması zinhar yasaktır, fena tecziye edeceğiz diye emirnâmeler yayınlandı... Takas bize verilmiş bir yetkiydi, bu yetkiyi istismar edenleri tespit etmek istiyorlar belki amma sadece onlar değil, emirnâmeye göre bir iki kutu ilaçtan maadâ takas işlemi yapan herkese ceza gelecek kaygusu ile ne yapacağını bilemez bir haldeyiz. İlaç yoksa takasla meseleyi çözeriz dedik, onun da ucunu cezaya bağladılar. Zat-ı âlilerinizin anlayacağı, kırk katır mı, kırk satır mı tercihi mevkisinde, istikamet belirlemekte zorlanmaktayız. İlacı olmayan hastamıza cezadan sebep ilaç temin etmeyelim mi?

          ...

          Muvakkaten diye bize tevdi edilen muayene ücreti tahsilâtçılığı görevimiz ilâ nihaye devam edecekmiş gibi dururken masraflarımıza katkı olsun diye verilen 36 kuruşa enflasyon oranında artış yaparak 45 kuruşa yükseltmeleri gibi büyük bir artıştan endişe etmekteyiz. Mâmâfih, bu artış bizi bozar mı diye kara kara düşünmüyor da değiliz(!) Gerçi poşetlerden 25 kuruş alınması yönündeki karar bazı ispençiyarda “bir poşet kadar emeğimizin kıymet-i harbiyesi yok” diye infiâle neden oldu amma müsterih olunuz, nümâyiş olmaz, münferit olmaktan öteye gideceğine pek ihtimal vermiyoruz.

          Bangladeşli kâğıt toplayıcılarının bile yevmiyeleri 350 liradan aşağı düşmezken ispençiyara onların kazancının yarısı kadar bile verilmeyen hizmet bedelinin arttırılması için ne yapılması gerektiği yönündeki efkârınıza biçâre muhtacız.

          ...

          Muhterem Paşam;

          Kasaya giren para seyyar satıcıdan az, gelir gideri karşılamıyor amma velâkin çok büyük açık varmış da kapatmak istercesine ispençiyar yetiştirmek üzere her gün fakülte açılıyor. Bir de yeni mezun olanları zorla istihdam etme mecburiyeti getirildi ki eczâhânenin iş hacmine göre 3 bin, 4 bin ve 6 bin lira maaş verilmesi de zapt-u rapt altına alınmış durumda. Üçünü de çalıştırmak zorunda olan bir ispençiyar kabaca bir hesapla aylık 100 bin lira cironun kârını bu personele tahsis edecek. Aylık 100 bin ciro yapan kaç eczâhâne var düşünüldü mü bilemiyoruz. Fakülte sayısının azaltılması yerine devletin bile vermediği her mezuna iş ve maaş garantisini vermemiz, üstelik prim ve maaş desteği, stopaj indirimi gibi destekler olmadan destek olmamız konusundaki efkârınız da bizim için kıymete şâyândır.

          ...

          Tüm bunlar yetmezmiş gibi mekteb-i ibtidaiyyedeki meteoroloji kolu talebeleri gibi blister ambalajın içine, kilitli şişedeki şurubun içine nem girip girmediğini anlamak için yaptığımız ölçümleri elektronik sistem kurarak kayıt altına alacak sistem kurmamız ve bu sistemi kesintisiz çalıştırmamız isteniyor.

          Mamafih, kesintisiz çalıştırmak için jeneratör alan bir ispençiyar gece gürültü yapan cihaz yüzünden imza toplanarak apartmandan atılmak isteniyor ama olsun; emir demiri keser, uyacağız(!) Fil-hakika bu isteğin ilmi ve fenni gerekçesini hâlâ anlayabilmiş de değiliz. Himmetinize muhtacız.

          ...

          Kıymetli Paşa Hazretlerimiz;

          Bazı ticarethanelerin ispençiyara verdiği vadeyi geri çekmesi, kârların düşüklüğü, renkli reçete sisteminin eczâhâne sistemlerini kilitlemesi gibi say say bitmez dertlerimize girerek mevzuyu uzatmak, dallandırmak budaklandırmak niyetinde değilim.   

          Dar-ı bekadaki istirahatgâhınızda bu yazdıklarımdan haberdar olmanız imkân dâhilinde olmayabilir. Bu fani âlemde derdimize derman olacak zevâta derdimizi tam manasıyla anlatamamış veya arz edememiş olabiliriz ki bu satırları yazarken bile derdimizi duyan bir hayır sahibi çıkar mı diye bir ümmid içindeyim desem yalan olmaz muhterem paşam...

          ...

          Zira ne demiş Ziya Paşa;  

          Her derdin olur çaresi, her inleyen ölmez,
          Her mihnete bir âhir olur, her gama pâyân.

          ...

          Hiçbir dert bâki değil, 

           Bâki selam...

 

Ecz. Kadir Sedat SOFUGİL

Başar Eczanesi-İstanbul



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat