GUT HASTALARI İÇİN BESLENME ÖNERİLERİ

 

 

Gut Hastalığı, inflamatuvar eklem hastalıkları arasında en yaygın olarak görülen hastalık tipidir ve binlerce yıldır bilinmektedir. Eklemlerde ve çeşitli dokularda monosodyum ürat kristallerinin birikmesi ve kronik hiperürisemi ile ilişkilidir. Pürin metabolizması bozukluğu sonucunda oluşan kalıtsal yatkınlığı olan bir romatizmal hastalıktır. Sağlıklı bir bireyde pürin idrarla atılırken Gut hastalarında kandaki ürik asit düzeyi yükselmiştir. Böbreklerden atılımının gerektiği şekilde gerçekleştirilememesi ya da vücut tarafından ürik aside dönüştürülen pürin içerikli gıdaların fazla tüketilmesi ana sebepler olarak gösterilebilir.

 

Normal serum ürik asit seviyesinin üst sınırı erkeklerde 7 mg/dl, kadınlarda 6 mg/dl olarak kabul edilmektedir, 6,8 mg/dl’yi aşan miktarlar ürat kristallerinin oluşumu için risk faktörüdür. Erkeklerde kadınlara oranla 4-9 kat daha sık görülen bir hastalıktır.

Sodyum ürat kristalleri sıklıkla ayak baş parmağı olmak üzere diz ve diğer yumuşak dokulara yerleşerek eklemlerde hasar meydana getirirler, şiddetli ağrılara sebep olurlar. Gut atakları ağrı, kızarıklık, şişlik ve ısı artışı ile çok hızlı gelişebilir. Gut Hastalığı, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, böbrek hastalıkları, diyabet gibi pek çok hastalık için risk faktörüdür. Görülme sıklığı son yıllarda birçok ülkede iki ila üç katına kadar çıkmıştır. Tayvan dünyadaki gut insidans ve prevalansının en yüksek olduğu ülkelerin başında gelmektedir.

Tarih boyunca Gut Hastalığı genellikle pürinden zengin gıdalar ve aşırı alkol tüketimi ile ilişkilendirilmiştir ve bu hastalığa yönelik uzun süredir beslenme önerileri bulunmaktadır. Gut yönetimi için ideal diyet, Gut ile ilişkili komorbiditeleri önlerken aynı zamanda hem kanda ürik asit seviyelerini hem de inflamasyonu azaltmalıdır  Gut hastalığının tedavisi çok yönlüdür, çünkü bu hasta popülasyonu obezite, diabetes mellitus, dislipidemi ve hipertansiyon gibi diğer komorbiditeler gösterir. Toplu olarak, bu risk faktörleri diyete bağlıdır ve kişinin beslenme ve beslenme davranışlarını değiştirmeye odaklanan bir tedavi stratejisi gerektirir.

Gut hastalığı ve yüksek ürik asit değerleri ile kalp-damar hastalıkları, fazla kilo, metabolik sendrom ve şeker hastalığı arasında bağlantılar mevcuttur. Bu yüzden düzenli olarak hareket etmek ve haftada 2-3 defa 20-30 dakikalık egzersizler tavsiye edilir. Kilo alımı ve fazla kilo ürik asit düzeyini yükseltebilir, Gut hastalığının ilerlemesinde ve atakların gelişmesinde bir faktör olabilir. Özellikle fazla kilolu hastalara kilo kaybetmesi yönünde destek verilmelidir. Fakat kilo verirken düşük kalorili diyetlerden kaçınmak önemlidir zira çok düşük kalorili beslenme kas proteinlerinin yıkımına neden olacağından kandaki ürik asit seviyelerini artıracaktır.

Bu şartları sağlayan bir beslenme düzeni için Akdeniz diyetine dayanan dengeli bir diyet uygundur. Vejetaryen diyetlerine benzer beslenme biçimi, Gut patojenezinde birden fazla yolağı hedefleyerek umut vadetmektedir. Vejetaryenler ağırlıklı olarak sebze, tam tahıl ve tohumlar tüketirken pürin bakımından zengin et ve deniz ürünlerinden kaçınırlar. Bitkisel besinlerin içeriğindeki polifenoller ürik asit düzeylerini düşürmeye yardımcı olurlar ayrıca Gut ile ilişkili hipertansiyon, diyabet gibi komorbiditeleri de azalttığı açıktır. Düşük oranda doymuş yağ , yüksek oranda doymamış yağ ve fitokimyasal açısından zengin bitkisel gıdalar Gut ataklarına yol açan inflamatuvar yanıtları baskılar. Tüm bu sebeplere dayanarak literatürde Vejetaryen diyetlerin Gut riskini azalttığı kabul görmekte olan bir yaklaşımdır.

Serum ürik asit seviyelerini de düşürebilen kardiyovasküler metabolik durumlar için etkili diyet yaklaşımları vardır. Örneğin DASH diyeti kan basıncını önemli ölçüde azaltır ve kardiyovasküler hastalık gelişimini önlemede başarılıdır. DASH diyeti; ağırlıklı olarak meyve, sebze, az yağlı süt ürünleri tüketimi ve düşük miktarlarda doymuş yağ ve toplam yağ alımı temelli bir diyettir. Çalışmalar DASH diyetinin serum ürik asit seviyelerini kayda değer şekilde düşürdüğünü göstermektedir. Bu özelliklere sahip olması bakımından Gut’un ortak bir komorbiditesi olan hipertansiyonlu hastalar için tercih edilebilir olduğu söylenebilir. Ayrıca DASH diyetiyle beslenen bireylerin kalp hastalığı, felç ve böbrek taşı oluşumu açısından daha düşük risk altında oldukları açıktır. Sadece Gut gelişiminin önlenmesi ya da komorbiditelerden korunmak amaçlı değil, tedavi altında olup ilaç kullanan hastalarda da aynı yararlı etkilere sahiptir ve tedaviye yardımcı olması bakımından önerilmektedir.

Beslenme önerilerine yönelik olarak kılavuzlarda ve yayınlarda en çok rastlanan tavsiyeler; Alkol alımının sınırlandırılması, yüksek oranda pürin içermelerinden dolayı et, sakatat, deniz ürünleri tüketiminin minimuma indirilmesi, fruktoz ve fruktoz içeren ürünlerin, meyve sularının tüketilmemesi, şeker ve tatlandırıcı içeren her türlü besinin alımının kısıtlanması, az yağlı ve yağsız süt ve süt ürünlerinin tüketiminin artırılması, C vitamininden zengin beslenme olarak özetlenebilir.

Yüksek oranda pürin içeren, özellikle kırmızı et ürünlerinin tüketiminin sınırlandırılması mecburi olmasına rağmen pürin içerikli sebzelerin tüketiminin Gut hastalığında gelişimini ya da ilerlemesini tetikleyici hiçbir etkisinin görülmemiş olması nedeniyle tüketimleri kısıtlanmaz.

Sağlıklı bir kalp-damar sistemine sahip olabilmek açısından haftada 1-2 defa balık tüketimi elzemdir. Balık tüketirken Alabalık, Levrek, Morina, Mavi mezgit, Çipura gibi yüksek miktarda pürin içeren çeşitlerinden kaçınmak gerekmektedir. Özellikle kabuklu deniz ürünleri Gut hastalarının diyet listelerinden çıkarılmalıdır.

Genellikle alkol tüketimi, dozla ilişkili olarak Gut nöbeti riskini arttırır. Özellikle biradan ve sert içkilerden kaçınılmalıdır, bira ürik asidin metabolize edilmesine giden süreci bozarak kan seviyelerini artırır, enflamatuvar yolakları da etkileyerek hareket zorluğu ve katılık hissini artırır. Şarap ise en düşük riskle ilişkili alkollü içecektir.

Fruktozun metabolizmasıyla yan ürün olarak ürat meydana geldiği için hiperüriseminin potansiyel bir nedeni olarak kabul görmektedir. Günümüzde fruktoz, gıda tedarikinde kullanılan tatlandırıcıların birincil kaynağı ve sofra şekeri olan sükrozun ana bileşenidir. Ketçap gibi çeşitli soslar, protein-enerji barları ve içecekleri, pastane ürünleri gibi günlük yaşamımızda kullandığımız pek çok ürünün içeriğinde bulunmaktadır. Bu besinlerin tüketimini yaşamdan çıkartmak zaruridir. Taze meyvelerin fruktoz içermesi, Gut hastaları ya da hiperürisemisi olanlar için tüketiminden kaçınılması gerektiğini düşündürebilir fakat şimdiye kadar yapılan araştırmalar Gut riskini artırdıklarına dair bir sonuca ulaşmamıştır. Bunun sebebi olarak meyvede bulunan lif, C vitamini gibi bazı ikincil metabolitlerin fruktozun emilimini yavaşlatması öne sürülebilir, ayrıca bir porsiyon meyvedeki fruktoz miktarı nispeten az miktardadır.

Soya ürünleri üzerine yapılan çalışmalar ise çok yüksek miktarda alınmalarının ürik asit seviyelerini yükselttiğini fakat diyet yoluyla alınan soyanın bu kadar yüksek miktarlarda olamayacağı için herhangi bir risk yaratmadığını göstermektedir.

Mantar, lezzetli ve düşük kalorili bir besin olması açısından tüketimi sevilen bir besin olmakla beraber eklemlerde ürat kristallerinin birikimini artırdığı için tercih edilmemesi uygundur.

Düzenli kahve tüketimi ürik asit düzeyini düşürmeye yardımcı olmaktadır ve bu nedenle diyete ve ilaçlara ek olarak tavsiye edilir. Kahvenin serumdaki ürik asidi nasıl düşürdüğü ve gut riskini nasıl azalttığı ile ilgili mekanizmalar net değildir, ancak kahvede bol miktarda bulunan bir polifenol olan klorojenik asidin rol oynadığı düşünülmektedir.

C vitamininin ürik asit atılımını destekleyerek serum ürik asit seviyesini önemli ölçüde düşürdüğü çalışmalarla gösterilmiştir. C vitamini alımının daha yüksek olduğu bireylerin daha düşük riskli olduğunu bulmuşlardır. 1g/gün üzerindeki yüksek dozların uzun süreli alımının böbrek taşı oluşumu gibi olumsuz etkileri olabilir bu yüzden tavsiye edilmez. Klinik araştırmalara göre günlük 500 g C vitamini alımı serum ürik asit düzeylerini düşürmektedir.

Çalışmalar, 80 gram proteine ​​karşılık gelen sütün içilmesi ile serum ürik asit konsantrasyonunda yaklaşık %10 oranında azalma meydana geldiğini göstermektedir.  Ayrıca, sıklıkla yağsız süt tüketen gut hastalarının gut alevlenmelerinde azalma ve daha ağrılarında iyileşme olduğu da bulgular arasındadır.

 

KAYNAKLAR

·       Nutritional recommendations for gout: An update from clinical epidemiology.

·       Vegetarian diet and risk of gout in two separate prospective cohort studies.

·       Dietary Approaches to Stop Hypertension (DASH) diet, Western diet, and risk of gout in men: prospective cohort study.

·       Nonpharmacological Management of Gout and: Hints for Better Lifestyle.

·       Uric Acid and Plant-Based Nutrition.

 

Ecz. Dyt. Neda TANER

neda.taner@gmail.com

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat