Seçimlere çok az bir zaman kalmasına rağmen ortalıkta hiç seçim havası yok. Herkeste "Böyle gelmiş, böyle gider" düşüncesi hakim gibi...

Demokrasinin en büyük hediyesi seçimlere en çok sahip çıkması gereken topluluk sanki “Çok da Tınnn!” havasında.

Oysa seçimler hayatımızın dönemeç noktalarıdır. Ailemiz dışında herşeyi seçeriz. Okulumuzu, arkadaşlarımızı, mesleğimizi, yöneticilerimizi...

Kendi hayatımızdaki beğenmediğimiz seçimlerimizi yeri geldiğinde değiştiririz.

Tıpkı demokrasilerdeki gibi...

Demokrasinin bir çok tanımı vardır ancak benim en çok hoşuma gideni “demokrasi en iyiyi seçmenizi garanti etmez ama beğenmediğinizi değiştirmeyi garanti eder” şeklinde olanı.

Ama niyeyse bu tanım bizim ülkemizde pek geçerli değil... Seçilen bir daha seçilmek, bir daha seçilmek, hep seçilmek için mücadele eder.

Seçimlere bu kadar ilgisiziz de, çevremizde olan bitenle, yakın geçmişimizle çok mu alakalıyız???

Ters köşeden bakalım;

Mesleğimize çeşitli zamanlarda, çok çeşitli çevrelerden tehlikeler, tehditler geldi.

Bunlardan bazıları çok fütursuzca olabiliyordu. Örneğin;

İzmir Bakkallar Odası Başkanı Musa Özherek, 1954’te çıkan yasa ile bakkalların aspirin, gripin satmasının yasaklanmış olduğunu ifade ederek, eczanelerde terlikten topa kadar her türlü ilaç dışı mamullerin satıldığını örnek göstererek kendilerinin de bu tür ağrı kesici türünden ilaç satabilmeleri gerektiğini belirtiyorlar. İzmir Bakkallar ve Bayiler Odası Başkanvekili Selami Yoket ise, kendilerinin bu tür ilaç satmalarının vatandaşa kolaylık olduğunu söyleyerek, "Vatandaşın gece saat 12.00’de 5-10 kilometre ötedeki nöbetçi eczaneye gitmesini istemek insafsızlık. 30-40 yıl önce çıkarılmış kanunla işlerin düzenlenmesi de mantıksız" diye konuştu. (2 Mart 1996)

...

Zaman içerisinde türlü haksızlıklara maruz kalan eczacılar artık bıçak kemiğe dayandığı için uğradıkları haksızlığa karşı mücadele ederken şöyle bir tehdit de aldılar:

Başbakan açıkladı: Markette ilaç satışı için düğmeye basıldı.                              DEİK Genel Kurulu’nda konuşan Başbakan , “ABD’de olduğu gibi marketlerde ecza ile ilgili stantlar kurulmasına yönelik çalışma yürütüyoruz” dedi. (28 Aralık 2009)

...

Gel zaman git zaman bakkallar ilaç satmayı o kadar içselleştirdiler ki, aleni olarak ilaç satma hakları olduğunu ifade etmeye başladılar. Bunu ifade ederken çok da etik (!) davrandıklarının altını çizelim:

 

Bakkallar Reçete Gerekmeyen İlaçları Satabilir

Adapazarı Bakkallar ve Bayiler Esnaf Odası Başkanı Ahmet Akdardağan, hiçbir bakkalın reçete gerekmeyen ilaçları amaç dışında satmadığını, böyle bir duruma da izin vermeyeceklerini söyledi.

Adapazarı Bakkallar ve Bayiler Esnaf Odası Başkanı Ahmet Akdardağan yaptığı açıklamada, “Herkes bilir ki yıllardır bakkallarımız Aspirin, Gripin gibi reçetesiz satılan ilaçları halkımıza ulaştırmaktadır. Bu bir hizmettir. Hiçbir bakkalın bu ilaçları hizmet dışında uyuşturucu amacıyla sattığına inanmıyorum. Eczane bulunmayan yerlerde reçetesiz satılabilen ilaçlar bakkallarda satılabilir.” dedi. (5 Ocak 2011)

...

Ülkemin bakkalı böyle konuşur da, her kanala koşup çıkmaktan konu sıkıntısı çekmeye başlayan koskoca profesör cahilliğin magmasına giderken bizi cahillikle suçlamaktan geri kalır mı?

Sağlık Bakanlığının bitkisel ilaçların sadece eczanelerde satılması kararı çok doğru da, eczacılar bu konuda yeterli bilgiye sahip değiller ki!(1 Nisan 2012)

...

Ya “Katkı Payı” almadan ilaç verecek eczane açmayı düşünen Konyalı  vatandaşlara ne demeli? Açık açık eczane açmaktan ilaç katılım payı almamaktan bahsediyorlar. Hepsini geçtim, o kadar rahatlar ki; “Açarız da, satarız da, eczane de bizim, ilaç da bizim kime ne” havasındalar:

Türkiye Emekliler Derneği Konya Şubesi Başkanı Gülhan ÇAĞLAR  basın mensuplarına “Pasaj içerisinde bir eczane açacakları, üyelerine katkı payı almadan ilaç verecekleri” şeklinde açıklamalarda bulundu. (17 Mart  2015)

...

Bütün bunlar olurken hiç mi iyi şey olmadı derseniz, oldu.

Hatta dışarıdan onca saldırı olurken geçenlerde şöyle bir haber okudum, adeta yüreğime su serpildi:

Türk Eczacılar Birliği Genel Sekreteri Harun Kızılay, “Eğer hastanın dışarıda eczane eczane ilaç aramasını engellemek istiyoruz diyorlarsa, biz TEB olarak kanser tedavisi veren bütün hastaneler içinde birimler kurarak eczanelerin o birimler aracılığı ile hastalara ilaçlarını ulaştırmasını sağlayabiliriz” dedi. (10 Ağustos 2015)

Tek kelimeyle müthiş bir formül, yorum yapacak kelime bulamıyorum.

...

Yeri gelmişken Bakkallar Odası üyelerini de buradan kınadığımı belirtmek istiyorum.

Ne biçim başkanlar seçmişler öyle?

“Satabiliriz” falan gibi ikircikli laflar, “amacı dışında satmıyoruz” gibi etik cümleler!

...

Konyalılar gibi yapsınlar; açarız da satarız da desinler...

Yapamıyorlarsa;

İlk seçimde, seçimlerini değiştirsinler, göndersinler o başkanları!

Yazık oluyor Bakkallara!!!

...

Saygılarımla...

 

s.sofugil@eczacininsesi.com   

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat