Sağlık hizmeti mi, sağlık piyasası mı?   

Sosyal Güvenlik Yasası kabul edildi. Böylece 1990'lı yıllardan bu yana adım adım ilerleyen sağlık hizmetinin sosyal devletin kamusal hizmeti olmaktan çıkarılıp, piyasa koşullannca belirlenen bir tüketim metası haline getirilmesi sürecinin önemli bir aşaması tamamlanmış oldu.

Gün geçmiyor ki doktorların "ne kadar kötü!" olduğunu gösteren haberler medyada yer almasın. Hastaneye alınmayanlar, rehin kalanlar, yanlış tedavi edilenler vs vs ile bi dolu, aslında doktorları kötüler gibi yaparken var olan sağlık hizmetinin ne kadar kötü olduğunu gösteren haberler aracılığıyla toplum "ne gelirse bundan iyi olur" fikrine biraz daha çok kapılıyor.

Sağlık hizmetini sigorta ödeyecek, istediğin hastaneye gidip istediğin doktoru seçeceksin propagandası işe yarıyor ve toplum sağlık hizmetinden devletin çekilip özel sağlık hizmetinin yerine gelmesine sanki iyi bir şey olacakmış duygusuyla sıcak bakıyor. Gelen sistemin yarın parası olanın bile aldığı tedaviden emin olamayacağı, parası olmayanın ise kendi kaderine terk edileceği bir sistem olduğu gözlerden kaçırılıyor.

SAĞLIK HİZMETİ KAVRAMINDAKİ DEĞİŞİM

Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de 1980'li yıllardan başlayarak sağlık hizmeti bir "kamu hizmeti" olarak görülmemeye başlanmıştır. Bu değişimin ardında II. Dünya Savaşı sonrası "Sosyal Devlet" kavramından vazgeçilmesi ve neoliberal ekonomik yaklaşımın baskınlaşması rol oynamaktadır.

Sosyal Devlet ilkesinden vazgeçilmesi sağlığın da tıpkı eğitim gibi devletin üstlenmesi ve karşılaması gereken bir hizmet olmaktan çıkarılıp, bireyin kendi olanakları ve gücü oranında "satın aldığı" bir "tüketim metası" olarak değerlendirilmesine hız vermiştir.

Bu değişim sürecinde daha çok Avrupa merkezli olan, sağlık hizmetinin devlet bütçesi ya da devlet denetimindeki sigorta sistemlerinden karşılanması yerine daha çok ABD merkezli özel sağlık sigortası şirketlerince karşılanması uygulaması yaygınlaşmaya başlamıştır.

Bu politik değişim çok kolay, kendiliğinden ve toplumsal rıza ile olmamıştır. Anlayış ve yaklaşım değişikliği politik alanda süren mücadelenin dışında ve daha da önemli olarak sağlık, hastalık, tedavi, iyileşme gibi tıbbi kavramları ve sağlık hizmetinin kapsam, sınır ve uygulayıcılanyla ilgili ideolojik ve kültürel bir kargaşaya neden olmuştur.

Sağlık hizmetinin bireyin gücü oranında satın aldığı bir tüketim metası haline dönüşmesi tıp, hekim ve tanı-tedavi süreçlerinin sınırlarının bulanıklaşmasına yol açmıştır.

'GENÇ VE GÜZEL İDEOLOJİSİ'

Bir yandan tıp daha çok parası olanın satın alabileceği alanlarda gelişmeye başlarken, sağlık ve hastalık kavramlarının sınırları bulanıklaşmaya ve sağlık hizmetini satanın kim olduğu, eğitimi, yetkisi ve sınırları da belirsizleşmeye başlamıştır.

Örneğin, 'göz çevresindeki doğal yaşlanmaya bağlı kırışıklıkların giderilmesi'ni ele alalım. Bu uygulama;

» Bir sağlık/tıp hizmeti midir?

» Kim tarafından verilmelidir?

» Hizmetin bedelini kim ödemelidir?

Bu kavramsal kargaşanın bir ucunda 'tıpsallaş-tırma' yatmaktadır. Tıpsallaştırma, hayatın sorunlarını tıbbi sorunlar/hastalıklar/bozukluklar olarak tanımlama süreci olarak adlandırılmaktadır. Tıpsallaştırma geçkapitalist dönemin 'genç ve güzel ideolojisi'ni destekleyen/ sağlayan bir ekonomik süreç olarak görülmelidir.

Bu ideolojiye göre;

» Yüzde kırışıklık olmamalı,

» Saçlar dökülmemeli,

» Göğüsler sarkmamalı,

» Karın çevresinde yağ olmamalı,

» Kemikler sağlam olmalı,

» Cinsel performans azalmamahdır.

Genç ve güzel ideolojisi sağlıklı olmak için gerekli/zorunlu haline gelmiştir.

Bu süreç küreselleşmeyle birlikte çokuluslu yapıya dönüşen ilaç firmalarının da, parası olanın satın alabileceği ilaç ve tedavilere ağırlık vermelerine neden olmaktadır. Örneğin yoksul ya da az gelişmiş yani parası olmayan ülkelerde çok daha yaygın olan sıtma hastalığının tedavisi için yüz yıldır aynı ilaçlar kullanılmakta ve hiçbir çokuluslu ilaç firması yeni bir sıtma ilacının geliştirilmesine para yatır-mamaktadır.

SOSYAL DEVLETİN KALELERİ

Bir yandan tıbbın sınırlarının bulanıklaşması diğer yandan sağlık hizmetinin bireylerin satın aldığı bir meta haline gelmesi, hangi sağlık hizmetinin sigorta tarafından ödeneceği konusunun karmaşıklaşmasına neden olmuştur.

Özel sigorta şirketleri tıbbi hizmet tanımını daraltmaya çabalarken sağlık hizmetini satanlar ise genişletmeye çalışmaktadır. Bu çelişki bir yandan

sağlıklı olmak için gerekli olduğu iddia edilen uygulamaların sayısının artmasına, diğer yandan özel sigorta şirketlerinin karşıladıkları sağlık hizmetlerinin nitelik ve çeşitliliğinin azalmasına neden olmaktadır. Bu süreç sağlıklı olmak için gerekli/zorunlu olduğu kabul edilen çok çeşitli hizmet ve uygulamaların, daha çok bireylerin ödediği/satın aldığı metalar haline dönüşmesine yol açmaktadır. Örneğin;

» Kırışıklık için botoks,

» Kellik için ilaçlar,

» Bembeyaz dişler,

» Plastik cerrahi,

» Hormon tedavileri,

» Antioksidanlar,

» Vitaminler,

» Cinsel güç artırıcılar böylesi uygulamalardır.

Sosyal devlet ilkesinin iki temel kalesi sağlık ve eğitimin kamu hizmeti olmaktan çıkarılmasıyla zenginlerin daha sağlıklı, genç ve güzel olmaları için çalışacak bir tıp sistemi yavaş yavaş ortaya çıkarken yoksullara ise yüz yıl önce olduğu gibi kocakarı ilaçlarında şifa bulmaya çalışmaktan başka bir yol kalmayacağa benziyor.



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat