Ecz. Özcan KEKEÇ

 

Herkesin söyleyecek bol keseden lakırtısı bol ama ülkenin hali ortada. Taşlar yerinden oynamış,demokrasinin temel unsurları yok edilme hamlelerine boyun eğmek zorunda bırakılmıştır. Yakın tarih, buna benzer toplumsal bir iç kavganın örneklerini çok derin yaralarla savuştursa da, bedelleri çok ağır olmuştur. Hepsinin ortak yanı da; demokratik bir düzlemde payelenen iktidarların zaman içinde toplumda kendi yarattıkları iklimin, antidemokratik uygulamalarla sürdürme gayretidir.

Eğer bir ülkede;

Seçim de genel çoğunluğu perçinleyecek sandalye sayısı için her yolu mübah sayan bir anlayış yerleşmiş ve ayrıştırma en önemli yöntem olarak topluma kabul ettirilmiş ise,

TBMM de yasama yetkisi almış ve "milli irade" ulviyetine yetersiz olduğu aşikar bir vekil,arkasına aldığı "bindirilmiş" yığınlarla bir gazete binasını basabiliyorsa,
İktidar aleyhine doğruları söyleyen gazete ve gazetecileri hedef haline getirebiliyorsa;
Bu cesaret bir kaba güce dönüşüp, kapısının önünde "darp" ucuzluğuyla final yapıyorsa;

Ülkenin demokratik,laik bir hukuk devleti olma iddiasına Cumhuriyetin tüm kazanımları "can suyu" olmuş ve Ortadoğu coğrafyasından bakıldığında ışıl ışıl parlarken, bu gün kan gölünden canını kurtarma pahasına kaçan halk,ülkelerinin görkemli saraylarına ve içindeki saltanatlara göz yummasaydı IŞID zulmünden botlarla Yunanistan’a kaçarken, Bodrum sahiline vuran 3 yaşındaki Ayla’n bebeğin cesedini tüm dünyaya duyurmazdı. Ortadoğu’da emperyalizmin ayak oyunlarının bir maşası olduğunuz tüm insanlık tarihinin kara sayfalarında yeri çoktan doldu da; gün gelir o maşa kendi deyiminizle sizin elinizi de yakıp kavuracaktır hiç kuşkunuz olmasın.

Dün (1 Ekim)TBMM, 7 Haziranı iyi okuyamamış(!) seçilmişlerin, Meclis’i "aç-kapa" gündemiyle toplandı. Ülke,olağanüstü karanlık ve kaosun içinden geçerken, meclise hitap eden Cumhurbaşkanı, yine bildik polemik ve kavgayı öne çıkaran bilinen tarzı, tarafsızlık ve devlet adamı ilkeleriyle bağdaşmadığı gibi, aklı öne çıkaran sağduyu çabalarını da geri plana atıyor. Ülkenin acil çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazı bağımsız hukuk devleti olma yolundaki "ayarlarına"dönmesi elzemdir.
1 Kasım seçimleri yeni bir"umuda" yolculuk adına tünelin ucundaki ışığa ulaşmada çok iyimser bir tablo olarak görünmese de;

Ülkenin geleceği adına baş aşağı giden freni boşalmış bir kamyon misali karanlığa doğru kontörsüz giden ve bağımsız yargıyı ömrü boyunca sarayın kapısından uzak tutacak bir sandık gücünemi, yoksa toplumsal barış ve uzlaşmaya ve normalleşme yoluna mı kapı açacak?

Bu soru önce ülkenin uzaklaşan değerleri yerine konan saray,hava limanları, adliye binaları, duble yollarla avunan ülkedeki çoğunluğun geleceği adına önemlidir.

Bu şartlar içerisinde;

"Sen Kasımpaşalıysan, ben de Kelkitliyim!.."
babalanmalarına;

"BEN DE DEMOKRASİ ÇİZGİSİNİN TAM DA İÇİNDEYİM!.."

Haykırışının vakti gelmedi mi?..


Esenlikle..


Ecz. Özcan KEKEÇ

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat