Eczacılık sadece teknik bir meslek değildir.

Bu epeyce büyük bir yutturmacadır.

Böyle düşündüğünüzde 35 metrekareye sıkıştırmak kolaylaşır. Laboratuvarda kıstırmak rahat olur… Büyük kimlikler vererek, aslansın kaplansın demenin yolu açılır.

Bütün bunlar etliye sütlüye karışma, söyleyecek sözünüz size kalsın, siz işinize bakın “hayırlı kazançlar, bol müşteriler” taktikleridir.

Özellikle serbest eczacılık sözkonusu olduğunda iki eğilim göze çarpmaktadır... Doğal olarak iki eğilimin temsilcileri de.

Eczacılığın son derece politik bir meslek olduğunun bilincinde olup buna göre davrananlar birinci gruptadır. Bu grup kendi içinde ikiye ayrılır: Bir yanda, sayıca az olmalarına karşın, toplumsal ve mesleki duyarlılığı olup, mesleki dayanışmayı esas alarak hareket edenler, diğer yanda ise kendileri son derece politik oldukları halde diğer eczacılara mesleğin “teknik ve ticari bir meslek olduğunu” yutturmaya çalışanlar vardır. İkincileri, bazen bir sıçrama tahtası olarak kullandıkları bu yönelimi, çoğunlukla eczacının “eczane sınırları içinde kalması” gerektiği zokasını hep yanlarında taşıyarak zinde tutarlar.

İkinci grubu ise daha çok politik süreç ve tartışmaların dışında kalıp, sadece teknik konularla uğraşan ve “neyin”, “neden”, “nasıl”, “kimin için” olduğunu ancak her şey olup bittikten, tekerlek kırıldıktan sonra kavrayabilenler oluşturmaktadır. Bu grupta bazen gönüllü depolitize olanları, bazen para kazanma/kazanamama veya başka türlü oyalanma nesneleriyle meşgul edilenleri, bazen kendisi dışında gelişen kimi durumlar nedeniyle oyun dışında kalanları ve bazen de politik ve örgütsel süreçlere katılma konusundaki bilinç ve deneyim eksikliği olanları görüyoruz.

Buna karşın serbest eczacılık hiçbir meslek grubunda olmadığı kadar halkla içiçedir ve politik süreçleri yakından hisseder. Başka bir deyişle her politik kımıldanış, ilaç ve eczacılıkta umulmadık rüzgarlara yol açabilir.

Politika formel bir çıkar savunma yöntemidir. Kurumsallaşmış yapılar eliyle yürür. Yani politika yapmayalım, uyalım, büyüklerimize bırakalım, eczanede işimize gücümüze bakalım dediğiniz an kaybettiğinizin resmidir.

Ancak eczacıların oransal olarak, halkla ve devletle doğrudan ve bitmek bilmez biçimde içiçe olmasına karşın, eğitimli serbest meslek grupları arasında seçimle gelinen görevlerde sayılarının az olduğu görülmektedir.

Serbest eczacıların hal-i pür melali ortadadır. İşler son derece kötüye gitmektedir.

Serbest eczacılığın yapısı değişime zorlanmakta, bir yandan da o beklenen şey sessiz bir gemi gibi limana yaklaşmaktadır. Ekonomik baskılar ve sıkıntılar sonucu her şey bozulmakta ve eczacılar -söylemek üzücü de olsa- serbest meslek mensupluğundan başkasının yanında çalışmaya, başka bir deyişle işçileşmeye, başka bir deyişle zincirin dişlisi olmaya, başka bir deyişle sayıları azaltılarak yok olmaya doğru evrilmektedir.

Siz istediğiniz kadar “biz yasa çıkardık, bu tartışmaları bitirdik” deyin, nesnel koşullar ve zorlamalar hal ve gidişi böyle göstermektedir. Bunu eczacıların, artık eczaneyi nasıl kapatabilirim, nasıl askıya alabilirim, nasıl yer değiştirebilirim sorularının çokluğundan anlayabilirsiniz. Eczacıların ortalama bir maaşa eczanelerini kapatma konusundaki eğilimlerinden görebiliriz. Bunu senelerin eczacılarının bile büyük mali sıkıntılar sonucu pes etmek üzere olmalarından sezebilirsiniz.

Kural basittir; geleni ve gideni anlamaya çalışmak, sonra öyle kolayından razı olmamak ve mesleğin etkinlik alanının 35 metrekarelik eczaneden daha geniş olduğunun bilincine varmak.

Buna bisiklet dengesi denir; yürümezsen düşersin.

 

f.cakmak@eczacininsesi.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat