6197 sayılı yasayı değiştiren 6308 sayılı yasa ve bu değişikliğin yapılmasından 2 yıl sonra çıkarılan Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmelik’le bağcı yeterince dövülmüş, bununla kalınmamış üzüm de yeterince yenilmiştir.

Bu kanun ve yönetmeliğin çıkarılması öncesinde ya da çıkarılması esnasında çalışmış olan bazı kimseler, hâla bu iki metnin çok uzun teknik çalışma ve araştırmalar sonucunda oluştuğu görüntüsünü vermeye devam ediyor.

Aslında bunu herkes gayet iyi biliyor ve bir yerde işin içinde olunduğu için tamamen teknik belgelermiş havası vermek herkesin işine geliyor.

Tavşana kaç tazıya tut hesabıdır, bu hesap…

Kimi değişiklikler, geçmişte eczacı örgütlerinde düşünülmek ve içerikleriyle ilgili çalışmalar yapılmakla birlikte, bu iki yasal metin çok açık biçimde bugünün ürünü olduğunu gösteriyor.

Bu değişiklikler; üzerinde önceden yeterince çalışılmadığı, ülkemizin en büyük ayakbağlarından olan “kervan yolda düzülür” ya da “istim arkadan gelir” ilkesiyle hareket edildiği için, eczacılık dünyasının derdine deva olması bir yana, başına bela olacaktır.

Bu nedenle uzun uzun bu madde böyle olsaydı şöyle olurdu, şöyle olsaydı böyle olurdu, halbuki benim önerim buydu şeklindeki belki de iyi niyetli yaklaşımların bir sonuç getirmeyeceğini, her iki hukuksal metinle ilgili itiraz, dava ve değişikliklerinin bitmeyeceğini söylemek hiç de zor değil.

Örneğin hesaplama metodunun en kritik yeri olan “yerleştirme puanında” nüfusa göre eczane uygulaması başlamadan değişiklik yapıldı.  Bu hesaplama yönteminin akıbetinin ne olacağı belli değil. Uygulama konusunda açıklık yok.

Yine Eczaneler ve Eczacılar Hakkında Yönetmelik’te de daha 12.04.2014 tarihinde çıkmasına karşın, dört ay geçmeden 23.08.2014 tarihinde değişiklik yapıldı. Ancak sade mevcut maddelerin değil, değişikliklerin de değişikliğe ihtiyacı var.

İkinci eczacılık uygulaması ise gülünç bir iş haline geldi. Yapılan ciro ilanına göre bir eczanede, eczanenin sahibi ve mesul müdürü olan eczacı dışında tam 12 tane, 8 tane, 7 tane eczacı çalıştırmak da neyin nesi… Gazete ilanıyla diploma arayanlara(!), eczacılar da katılacak galiba.

Bir de bunlara yasada olmadığı halde yönetmelikle yardımcı eczacı çalıştırma zorunluluğunu eklerseniz, neredeyse 35 metrekare bir eczanede ortalama 15-20 eczacı görmeniz mümkün olabilecek. Yönetmeliği yapanlar yasaya aykırı olarak, eczacılık fakültesini bitirenler için getirilen yardımcı eczacı olarak çalışma zorunluluğunu, “eczacılar için yardımcı eczacı çalıştırma zorunluluğu” olarak algılamışlar.

Eczacılık fakülteleri pıtrak gibi çoğalırken ve her sene ortalama 2000 mezun verirken açıklanan toplam 330 ikinci eczacıyla mı istihdam sorunu çözülecek?

Yasa’da yazdığı halde ne yönetmeliğin çıkarılması, ne kazanılmış hakların kullanılması, ne de ikinci eczacı çalıştırılmasıyla ilgili sürelere Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu uymazken, iş eczacıları bu sürelere, örneğin ikinci eczacı çalıştırmaya gelince adet olduğu üzre bağcı dövülmeye devam olunuyor.

Eski yönetmeliğin, maddelerini değiştirmek ve eklemeler yapmak yerine, baştan sona yönetmeliği değiştirmek istenmesinden böyle durumlar çıkacağı belliydi.

Yönetmelik; tamamen eczanelerin dışında, bulunulan yerin imar işleriyle ilgili olan ve çözülemeyen eczane ruhsat yeri sorunundan başlayarak, ilaç reklamı ve satışı yapmasa dahi internet sitesi kurma yasağına, oradan ilaç takasındaki coğrafi sınırlamaya kadar hem bağcıyı dövmeye, hem üzüm yemeye dönük yasaklamalarla geldi.

Bu arada hem üzüm yenmeye hem bağcı dövülmeye devam ederken, ister istemez “ensenin büyüklüğü ve tokat atanın çokluğu üzerine” kurgulanmış bir başka atalar sözüne kayıp kayıp duruyor insan zihni…



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat