Aslında yazının başlığı şöyle olmalıydı: “İştirak Etmediği Sahtecilik Fiili Nedeniyle Hakkında İlaçları Hasta veya Yakınına Teslim Etmeme Durumuna Düşen ve Yaptırım Uygulanan Eczacının Durumu

Bu başlık, son günlerde hiçbir iştiraki olmadığı halde, şekil olarak tam, ancak içerik bakımından yanıltıcı ve sahte olan reçetelerdeki ilaçları veren ve örneğin sadece bir reçeteden ötürü kırk-elli bin TL civarında parasal yaptırıma maruz kalan çok sayıda eczacıyı ilgilendirmektedir.

Peki sahte reçeteyle hiçbir ilgisi olmadığı saptandığı ve sözleşmenin sahte reçete ve sahte rapor maddesinden işlem yapılmadığı halde eczacı hakkında sözleşmenin “hasta veya hasta yakınına teslim edilmeyen ilaçlara” ilişkin 5.3.5. maddesine göre yaptırım uygulanabilir mi?

Bir iki istisnai hali ihmal ederek hemen yanıtlayalım; kesinlikle hayır.

Şekil olarak tam olmakla birlikte, ilk anda sahte olduğu anlaşılamayan fakat içerik olarak sahte olan reçete ya da sahte rapora dayalı reçete ile eczacı aldatılabilir. Nitekim bu aralar sıklıkla karşılaşılan durum budur.

Ancak olay bir sahtecilik fiili olmakla birlikte burada eczacının iştiraki saptanamadığı sürece eczacı hakkında sözleşmenin “sahte reçete” maddesinden işlem yapılamadığı gibi, ceza yargılaması bakımından da eczacının bir sorumluluğu yoktur.

Buna karşın, son zamanlarda Kurum, eczacı tarafından verilen ilaçların hasta veya yakınına ulaşmadığı gerekçesiyle sözleşmenin 5.3.5 maddesi uyarınca işlem yapmaktadır. Hemen belirtelim ki sahte reçeteyle eczacının yanıltılarak ilaç alınması durumunda, bu maddenin yani hastaya veya yakınına teslim edilmeyen ilaç maddesinin de uygulanması mümkün değildir.

Çünkü eczacı reçetenin sahte olduğunu bilmemekte ve verdiği ilacın hasta veya yakınına ulaştığını sanmaktadır. Reçetenin sahte olduğunu ilacın verilme anında anlayamamıştır. Reçeteyle ilgili işlemleri tam yapmış, medula sisteminde bir engelleme ile karşılaşmamıştır. Başka bir deyişle sözleşmenin, ilacın hastaya veya yakınına teslim edilmesine ilişkin prosedürünü tam olarak yerine getirmiştir.

Nitekim Kurum yaptığı araştırmada da, eczacının sahte reçeteye iştirak etmediğini, kusursuz olduğunu saptamıştır. Bu nedenle suç duyurusunda bulunmamakta ve sözleşmenin sahte reçete maddesinden işlem yapmamaktadır.

Dolayısıyla eczacı hakkında, sahtecilikten kusurlu bulunmadığı bir fiilden dolayı sözleşmenin hasta ve yakınına ilaç verme prosedürünü tam olarak yerine getirmesine karşın, yazılı uyarı ve cezai şart uygulanması ve bundan da önemlisi fiile ilişkin reçete bedelinin alınması hatalı bir işlem haline gelmektedir.

Buna göre sahte reçete fiiline iştirak ettiği saptanamayan eczacı hakkında, sözleşmenin hasta veya yakınına ilaç verilmesi prosedürüne uygun hareket ettiği tespit edildiği takdirde hiçbir işlem yapılmaması, mali olarak da reçete bedelinin ödenmesi gerekmektedir.

Öte yandan eczacının her reçeteyi doktora sormak veya başka türlü inceleme yapmak suretiyle sahteciliğini saptamak şeklinde bir yükümlülüğü yoktur.

Sözleşmenin hasta veya yakınına ilaçların teslim edilmemesine ilişkin 5.3.5. maddesi incelendiğinde, bu maddenin aslında sahtecilikle irtibatlı olmadığı, sadece hasta, reçete ve işlemler bakımından herşeyin doğru ve gerçek olduğu bir süreçte eczacıların hasta ve yakınlarına ait ilaçları eksiksiz vermelerini sağlamaya dönük olduğu görülecektir. Nitekim ilaçların en fazla 60 gün tutulabilmesi istisnai hükmü de bu durumu teyit etmektedir.

Son zamanlarda yaygınlaşan bu türden olaylarda, eczacının yükümlülüğünün; kendisi dışında düzenlenen ve şekil olarak tam olan sahte reçete veya sahte rapora dayalı reçete eczaneye geldiğinde, genel sağlık mevzuatı ile SGK geri ödeme mevzuatı uyarınca gerekenleri yerine getirmek ve ilaçları tam olarak vermekle sınırlı olduğunu bir kez daha belirtmek gerekir.

 

f.cakmak@eczacininsesi.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat