Bir önceki yazımda hukuk mahkemelerinde açmış olduğum davalardan dört tanesinin özetin özeti sayılabilecek kısa hikayelerini anlatmış, bunları neden anlattığımı da bu yazımda açıklayacağımı belirtmiştim.

Nedeni şu;

Ne yazık ki ülkemizde toplumsal nitelik arz eden olaylarda tek şahıs tarafından açılan/açılacak davaların, kurumlar tarafından açılan/açılacak davalara oranla kazanılabilirlik oranı düşük oluyor. Haksızlık olarak düşündüğümüz ve geneli ilgilendiren bir uygulamadan sanki herkes memnun da sadece bir kişi huzursuz izlenimi oluşuyor.

Anlattığım davaların kaybedilme temellerinde de bu öngörü yatmakta.

Ayrıca bireysel açılan her dava kişiye -burada kişi ben oluyorum- ekonomik bir yük (mahkeme-dosya harçları, bilirkişi ücretleri, avukatlık ücretleri, posta masrafları vs) getirmekte.

Bu nedenle biz eczacıların hak kaybına neden olan olaylarda mevcut girişimlerin yanı sıra açılacak hukuk davalarının örgütlerimiz tarafından ya da örgütlerimizin desteği ve müdahilliği ile çok sayıda (onlarca, yüzlerce) eczacı tarafından açılması, mahkemelerde kanaat ve sonuç oluşturması açısından büyük önem arz ediyor.  

İşte bu yüzden gerek Eczacı Odalarımızın, gerek Türk Eczacıları Birliği’nin ve hatta Eczacı Kooperatiflerimizin yöneticilerini oluşturan ve bundan sonra oluşturacak olan meslektaşlarımızın nitelikleri çok önemli.

Yönetici meslektaşlarımızın kişi ve kurumlarla iletişim kurabilmeyi becerebilecekleri oranda hak aramayı ve mücadele edebilmeyi de benimsemeleri, ilke edinmeleri gereklidir. Bunları da sağlıklı öngörü sahibi olmaları ile gerçekleştirebilirler.

Bahsettiğim davalarımdan çoğu yöneticimizin haberi var. Ancak genel olarak eczacı hak kazanımlarını ilgilendirmesine karşın bu güne kadar her hangi bir örgüt yöneticimizden her hangi bir destek almadım. Gönlüm isterdi ki hiç değilse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sürmekte olan davama müdahil olsunlar, destek versinler.

Halk arasında yaygın kullanılan bir deyim vardır.

"Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir" diye.

Bizim işimiz de o hesap. Bugüne, dün gösterdiğimiz aymazlıklar yüzünden geldik.

Görmemiz gerekenleri çoğumuzun görmediği, duymamız gerekenleri çoğumuzun duymadığı için.

2007 yılının Şubat ayında Eczacının Sesi üyesi olan 10 İstanbul Eczacı Odası TEB Büyük Kongre Delegesi bir açıklama yayınladı.*

Kısaca, mevcut durumun analizi yapılıp gelecekteki tehlikelere dikkat çekilerek, sağlıklı bir eczacılık mesleğinin yapılabilmesi amacıyla yeni bir TEB Merkez Heyeti, TEB Denetleme Heyeti ve TEB Yüksek Haysiyet Divanı oluşumu için Seçimli Olağanüstü Büyük Kongre talebinde bulunuyorduk. Bu talebimizi içeren dilekçeleri de noter kanalı ile Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti’ne ilettik. **

Bu açıklama ve çağrı metni 280 TEB Büyük Kongre Delegesi’nden adresi belirlenebilen 252 delegeye posta ile gönderildi. Bu çağrı bizlerin haricinde sadece bir delegeden yanıt bulabildi. Ankara Eczacı Odası TEB Büyük Kongre Delegesi Ecz. Nihat Atik.

2007 Eczacı Odası seçimleri sonrası oluşturduğumuz Eczacının Sesi Meclisinde de gelecek bugünlerin öngörüsünde bulunularak bir eylemlilik yaşama geçirildi.

"SES VERİYORUZ...SÜRESİZ ECZACI DİRENİŞİNE HAZIRIZ..." imza kampanyası. ***

O günlerden bu günlere geldik.

Eczacının Sesi e-gazete yayın kurulu üyeleri ve Eczacının Sesi Meclisi üyeleri tüm gelişmeleri objektif olarak inceledi, tespitlerini doğru yapıp her zaman doğru önerilerde bulundu.

Bu güne kadar bir kez bile yanlış tespit, yanlış önerimiz olmadı.

Ama yine ne yazık ki eczacı, kendi kaderini yaşadığı ülkedeki insanların kaderinden soyutlayamıyor.

Yaşam her şeye rağmen devam ediyor. Yaşam devam ettiği sürece hak aramalar ve mücadeleler sürecektir.

Biz sürdüreceğiz...

Her şeye rağmen...

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

 

* http://www.eczacininsesi.com/index.php?yon=haber&id=557

** http://www.eczacininsesi.com/index.php?yon=haber&id=610

*** http://www.eczacininsesi.com/index.php?yon=haber&id=1192

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat