Büyük usta Aziz Nesin’in ilk kez 1977 yılında yayınlanan romanının adıdır; "Yaşar Ne Yaşar, Ne Yaşamaz"

Nüfus memurluğundaki hata nedeni ile kendisine nüfus kağıdı verilmeyen romanın ana karakteri Yaşar’ın yaşadıkları komedi dram tipinde okuyucuya sunulur. Nüfus kağıdı olmadığı için Yaşar okula kayıt ettirilemez ama kendisine askerlik yaptırılır. Ölmüş babasının borçlarını ödemek zorunda bırakılır ama baba mirasından yararlandırılmaz. Birisi ile iş yapar, devlete vergilerini verir ama kendisini dolandıran ortağını mahkemeye veremez.

Mesleğimizin getirildiği hali gördükçe her seferinde aklıma bu roman gelir.

Bizler, önceden dört sonradan yapılan düzenleme ile beş yıllık akademik bir eğitimi başarı ile tamamlayarak "eczacı" unvanına sahip olan kişileriz. Bu unvan tüm dünya ülkelerinde kabul edilir ve bu unvana sahip kişiler ilacın uzmanı olarak kabul görür. Eğitimimiz süresince halk sağlığı, kozmetik ve medikal ürünler hakkında da bilgi sahibi oluruz.

Tüm bu zorlu eğitim ve bilgi birikimine karşın en temel haklarımız yok sayılır, en insancıl taleplerimiz kabul görmez.

Örnek mi?

İlaç, tartışmasız sağlık sisteminin en önemli tamamlayıcı unsurudur. İlacın uzmanı da eczacıdır.

Gel gör ki, eczaneler resmi kayıtlarda "sağlık hizmeti verilen yerler" olarak değil, perakendeci satış mağazası olarak nitelendirilirler. Hastanelerde görev yapan meslektaşlarıma da hiç üstlerine vazife olmamasına karşın bila ücret ambar sorumluluğu, ayniyat memurluğu angaryaları da yüklenir. Aynı doğrultuda eğitim alan diğer sağlık mensubu çalışanlarına oranla özlük hakları tırpanlanır. Yani statü eczacıdır ama çoğu kez yaptırılan uygulama ve hak veriş eczacılık değildir.

En insani talep olarak dile getirilen eczanelerin çok uzun çalışma saatlerinin ülkemiz yasalarınca belirlenmiş sürelere yaklaştırılması talebi, kendisi yasal çalışma saatleri içinde çalışan bir devlet yetkilisi tarafından "hastaların ilaca ulaşması önünde ciddi bir engel oluşturulacağı" gerekçesi ile reddedilir ve hatta bu süreyi daha da uzatır. Ama bir başka devlet yetkilisi "eczane çalışanları yasal çalışma sürelerinin üzerinde çalışıyorlar" gerekçesi ile eczanelere yüksek cezalar uygulayabilir.

Eczacı ilacın uzmanıdır, ancak ülkenin ilaç politikaları oluşturulurken eczacı, eczacılık hizmeti yok sayılır.

Ülkede tüketilen antibiyotiğin yüzde yetmişi besi hayvanlarının hızlı gelişmesi için kullanılırken, eczanelerimizde satılan antibiyotiğin ise yüzde doksanı kamu kurum reçeteleri karşılığı hastaya verilirken, antibiyotik direncinin oluşumunda baş sorumlu olarak gösterilebiliriz.

Ülkemizin bulunduğu iklim kuşağından bihaber olanlar eczanelerimizde ısı ve nem standardizasyonu şartı getirirler ama bir başka bihaber olanlar eczacısız ilaç sunumu için bir kargo şirketi ile anlaşma imzalayabilirler.

İnternet sitelerinde, zincir marketlerde açık açık ve denetimsiz bir şekilde  satılan etil alkol için eczanelerimize satış yasağı getirilebilinir.

Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Ancak yazıyı gereksiz uzatmanın bir anlamı yok.

Birileri bizim ekmeğimize göz koyabilir, mesleğimizi yapmamızı istemeyebilir. Kendilerine destekçi de bulabilirler.

Ancak şu bilinmelidir ki, bizler eczacıyız. Tüm mücadelemiz mesleğimizi gereğince yapabilmek üzerine kuruludur ve biz bu işi yapacağız.

Yani, yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğiz.

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

https://twitter.com/#!/ECiftci1

https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat