17 Kasım 2011’den bu yana bir çok ilacı hastalarımıza zararına veya maliyetine veriyoruz. 372 ilaçta başlayan ilaç firmalarının kamu kurum iskontosunu uygulamama resti bugün itibarı ile 247 ilaçta devam ediyor.

Bazı Eczacı Odalarımız bu durumun giderilmesinin sağlanması amacı ile SGK’na noterden ihtarlar çektiler.

Ne yalan söyleyeyim. Bir an içimde bir umut ışığı yandı. "Tamam" dedim, "örgütlerimiz mücadeleye başladı".

Ardından bir araya gelip deklarasyon yayınladılar. Kamuoyu oluşturma yönünde bir çok eylemliliği de yaşama geçirdiler.

Ancak beklediğim hukuk mücadelesi ne yazık ki başlamadı.

Var sayalım ki, yarından itibaren ilaç firmaları tüm ilaçlarda kamu kurum iskontolarını SGK’nun belirlediği düzeye çıkardılar. Diğer sorunlarımız çözülmüş olacak mı?

Bu durum sadece artan taşıma zararlarımızın sebebi olacak.

İlaç firmaları fiyat farklarının, kamu kurum iskontosu farklarının ve ticari iskontoların üzerine yatmaya çalışıyor.

Hatırlarsınız geçmişte TEB ve Odalarımız "ticari iskonto vermeyen firmaların ilaçlarını almayın" dedi diye bazı firmalar örgütlerimizi Rekabet Kuruluna şikayet etmişti. Bildiğim kadarı ile de bu nedenle Rekabet Kurulu TEB’ne para cezası vermişti.

Peki şimdi aralarında anlaşarak ticari iskontoları sıfırlayan firmaları, örgütlerimiz neden Rekabet Kuruluna şikayet etmiyor?

SUT hükümleri gereği ilaç fiyat farklarını ve kamu kurum iskontosu fark bedellerini eczacılara ödemeleri gereken, ancak ödeme planlarını halen açıklamayan firmalar hakkında yine örgütlerimiz tarafından neden Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmuyor?

Çalışmayan Medula için neden örgütlerimiz tarafından tespit davaları açılmıyor?

Neden noterden çekilen ihtarların arkası getirilmiyor?

Neden örgüt yöneticilerimiz bu konuda çekingen davranıyor?

Tam bir muamma.

Evet, hukuk mücadelelerinden kısa sürelerde sonuç alınamıyor. Ama bu mücadeleler sorunların başladığı dönemlerde örgütlerimiz tarafından başlatılmış olsaydı bu gün ama öyle, ama böyle sonuçlanmış olacaktı.

Yasa ve mahkeme kararları ile güvence altına alınmamış haklarımız her an için elimizden uçup gidiverir.

Dışarıdan bakıldığında örgütlerimiz arasında bir düşünce ve eylemlilik birliği olmadığı açıkça görülmekte. Üstelik bir çok meslektaşımızın da başta TEB olmak üzere örgütlerimize karşı güvenini yitirdiği aşikar.

Tüm bu karmaşanın ortasında 2008 yılında TEB ile SGK arasında imzalanan 3 yıllık sözleşme sürecinin de sonuna geldik.

Yeni bir sözleşme tartışması yaşanırken mevcut kayıplarımızın telafisi istemlerimiz unutulmamalı, unutturulmamalı.

Bu konuda üst örgütümüz TEB Merkez Heyeti açık olmak, SGK ile yapılan görüşmeleri açıkça tüm Oda yöneticileri ve eczacı kamuoyu ile paylaşmak zorunda.

Hatta, geçen dönemlerde SGK yöneticilerinin ve bazı bakanların yaptığı istismarların önüne geçmek için "sözleşme bedellerinin minimum seviyede belirleneceğini" açıklamalı. Aksi halde görüşmeler sürecince SGK ve ilgili bakanların eczacının önüne devamlı "e-sözleşme", "bedava sözleşme" lafları ile çıkacaklarını bilmek için kahin olmaya gerek yok.

TEB sözleşme ile ilgili SGK ile yapacağı görüşmelerde önceden elini güçlendirmek istiyorsa bu açıklamayı bir an önce yapmalı.

Bu arada SGK’na ihtar çeken Eczacı Odalarının Yönetim Kurulları da başladıkları işin devamını getirmeli. Aksi durum hem güven yitirmelerine, hem de eczacının umudunun kırılmasına neden olur.

 

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat