Derler ya;

"Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı".

17 Eylül’de yapılan İstanbul Eczacı Odası Olağan Kongresi’nin ilk günkü oturumuna katılıp etrafı gözlemlediğimde aklıma bu deyim takıldı. Bozuk plağın takılması gibi devamlı tekrarlayıp durdu.

Kongre İstanbul Eczacı Odası’nın tarihindeki en sakin, en heyecansız kongrelerinden biri. Belki de en sakini, en heyecansızı.

İstanbul Eczacıları ilk defa tek listelik adaylar ile seçime gitti.

Etrafıma bakıyorum, çoğu katılımcı kongrelerin gediklisi. Genç meslektaşlarım tek tük.

Kürsü alıp konuşanlar da eski gedikliler (ben dahil). Geleceğimizin umudu olarak gördüğümüz genç meslektaşlarım konuşmuyor. Nasıl bir eczacılık mesleği yapmak istediklerini, sivil toplum kuruluşu olan eczacı odalarının günümüz demokrasisine nasıl bir katkısının olmasını istediklerini, iktidarın, kurumların, sermayenin mesleğimiz üzerine uyguladığı baskılara nasıl karşı durulması gerektiği konusunda bir fikir söylemiyorlar.

Listelere girerek seçilen genç meslektaşlarım da devamını getirmiyorlar. Çoğu bir dönem sonra bırakıp gidiyor.

Sadece İstanbul’da mı?

Genelde diğer Eczacı Odalarında da aynı tablo izlenmekte.

Peki neden?

Umursamazlık mı, mesleğine karşı ilgisizlik mi, bezginlik mi, iktidarın-kurumların korkusu mu, "birileri işleri halletsin, ben kazancıma bakayım" düşüncesi mi, vs. vs...?

Ben bir yanıt verme hakkını kendimde görmüyorum. Bu yanıtı her meslektaşım kendi kendine vermeli.

Eski kongreleri düşündüğümde...

Birbirini kıyasıya eleştiren, ilaç-eczacılıkla ilgili düşüncelerini açıkça söyleyen, iktidarı (hatta 12 Eylül faşizmini) eleştirmekten korkmayan onlarca konuşmacı.

Türk Eczacıları Birliği Büyük Kongreleri için de aynı şeyleri söyleyeceğim.

Özellikle İstanbul Eczacı Odası hazırladığı raporlarla, ateşli konuşmalarla gündeme damgasını vururdu, ilgi ile izlenirdi.

Şimdi İstanbul Eczacı Odası kurullarına seçilen meslektaşlarımın çoğunluğu eskilerden, o günleri yaşamış kişiler. Bedenleri yerlerinde duruyor. Ama ruhları o bedenleri çoktan terk edip yitip gitmiş.

Kendilerini düzenin akışına bırakmışlar, liberal ekonomik sisteme adapte olmuşlar. Ürkekleşmişler.

Yitirdikleri ruhlarını tekrar bedenleri ile buluşturabilirler mi?

Kim bilir.

Ne diyelim.

"Ey ruuuh, geldiysen tahtaya üç kere vuuurrr"!!!

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat