Eski Türk sineması filmlerinde sıklıkla işlenen tema idi.

Verdiği veresiyeyi kesen, alacağını talep eden mahalle bakkalı, kasabı, manavı "hain", "gaddar" olarak lanse edilirdi. Eczane ise saygın bir kurum, eczacı saygın bir kişilikti. Hasta eşine ya da çocuğuna parasızlık nedeniyle ilaçlarını alamayan film karakteri kişi, bunun için eczacıyı kesinlikle suçlamazdı.

Tabi, filmlere konu o dönemlerde süpermarketler yoktu. Yeni yeni bakkal irisi marketler açılmaya başlamıştı.

Günümüzde özellikle büyük şehirlerde, mahalle bakkallarının, kasaplarının, manavlarının sayısı her geçen gün azalmaya, yok olmaya başladı. Bu kurumların yerini kocaman kocaman AVM’ler, "mega", "süper" olarak tanımlanan büyük marketler aldı. Bizler de arabalarımıza binip bu kocaman marketlerden etimizi, sebzemizi, meyvemizi ve diğer ihtiyaçlarımızı alıyoruz. Semtimizdeki esnafı anca gazete ve sigara alırken ziyaret eder olduk. Yani semt esnafını bizler de unutuyoruz.

Konuyu şuraya getirmek istiyorum ...

Mevcut iktidarın senelerdir uygulamaya çalıştığı "Sağlıkta Dönüşüm Politikası" her geçen gün bir yerinden deliniyor. Yamamaya çalıştıkları yerler de sökülüyor, dikiş tutmuyor.

Asıl yapmak istedikleri sağlığı özelleştirme, ticarileştirme girişimleri de istedikleri hızla gitmiyor. Aile Hekimliği uygulaması ayakta sallanmaya başladı, üflesen yıkılacak.  İktidarda olmalarında en büyük pay oranına sahip olan "sağlık" olgusunu bir türlü üstlerinden atamıyor, ellerinden bırakamıyorlar.

Sağlıkta harcamalar arttıkça, artan bu harcamalardan özel sağlık hizmeti girişimcilerine daha çok pay aktardıkça, açılan deliği ilaç harcamalarını kısarak kapatmaya çalışıyorlar.

Mevcut iktidar önceden kamu ilaç alımını serbest eczanelere açmakla övünürken, şimdi kurum mensuplarına verdiği ilacı hastanelerden vermeye başladı. "Günübirlik tedavi" adı altında başlayan uygulamaya, kanser ilaçlarının devlet hastaneleri tarafından verilmeye başlanması ile devam ediliyor.

Bunun bir nedeni de özelleştirilme düşüncesinde olan hastanelerin karlılıklarını yüksek gösterebilmek.

Bu süreçte, iktidar tarafında yer alan yandaş basında da uzun süredir eczanelerin ve ecza depolarının ilaçlardan fahiş ölçüde çok kazandıkları, devleti zarara uğrattıkları yönünde ısmarlama haberler yapılıyor.

Halkın gözünde vatandaşın hakkını yiyen, devleti soyan "çakal eczacı" imajı yaratılmaya çalışılıyor.

Yandaş basında, koca koca marketlerin alış veriş yapanlarca dolup dolup boşalması, yeni yeni AVM’lerin, özel sağlık sunucusu hastanelerin açılması övünçle haber yapılıyor.

Sanki buralarda bedava ya da zararına hizmet sunuluyor...

Eczaneler üzerine tüm bu yalan, yanlış, iftira dolu haberler yayınlanırken başta üst örgütümüz olmak üzere, bir kaç cılız ses haricinde örgütlerimizden bir ses, seda ne yazık ki çıkmıyor. Eczacılık mesleğine yapılan saldırılara karşı "tık" yok.

Tam bir kabulleniş, teslimiyet durumu söz konusu.  

Bizler sessiz kaldıkça, hakkımızı yasal yollardan aramayı savsakladıkça, inanın bu yalan haberler, iftiralar daha da çoğalacak, daha bir mesleğimizi karalayacaklardır.

Hem meslektaşlarıma, hem de örgüt yöneticilerime seslenerek soruyorum.

"Sizleri harekete geçirmek için daha ne yapılmalı" ?

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

https://twitter.com/#!/ECiftci1

https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat