Günümüzde de uygulamaları değişime uğramış şekilde devam eden kölelik sisteminde köle; taşınır her hangi bir mal gibi görüldükleri, hiç bir hak ve özgürlüklerinin olmadığı için istenilen her işi yapmakla yükümlüydüler.

Köleliğin tarihi eski çağlara dek uzanmasına karşın, Amerika kıtasında gelişen pamuk, tütün  ve şeker kamışı tarımında insan gücünü ucuz yoldan karşılamak amacı ile Afrika kıtasında yaşayan insanların esir edilerek, kaçırılarak Amerika kıtasına getirilmeleri, para karşılığı satılmaları ve hiç bir hak sahibi olmadan ölene dek zorla boğaz tokluğuna çalıştırılmaları nedeni ile kölelik "zenci" kelimesi ile eş anlamlı kullanılagelmiştir.

Yazımın başlığını da lütfen ırkçılıkla, bir insanı sırf derisinin rengi nedeni ile hakir görmek gibi bir anlayışla düşünmeyin.

Bir kaç haftadır sosyal medyada SGK Adana İl Müdürlüğü tarafından bağlı Bölge Eczacı Odasına yazılan bir yazı dolanıyor.

Yazıda; SGK Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen bir yazıya dayanarak kısaca "eczanelerin bilfiil eczanelerinin başında bulunmaları, eğer ki yapılacak bir tespitte eczacının eczanesinde bulunmadığı tespit edilirse o gün için eczaneden karşılanan SGK reçete bedellerinin kurum tarafından ödenmeyeceği" ifade ediliyor.

Yine aynı tarihlerde TC Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından İl Valiliklerine gönderilen bir yazıda da eczacıların yasa gereği bilfiil görevi başında bulunmaları, yapılan denetimlerde eczanesinin başında bulunmayan eczacılar için "muvazaa şüphesi" ile araştırmalar yapılmasını istemekte.

Şimdi,  eskiden Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış bir muhterem SGK İl Müdürlüğünün yazısı için fikri sorulsa "abesle iştigal" diye bir yorum getirirdi.

Zira SGK ile yapılan protokole dayalı sözleşme bir alım satım sözleşmesidir. Bu sözleşmenin dayandığı protokol hükümlerinde SGK’nun "sen şu gün eczanende yokmuşsun" nedenine dayalı bir kesinti yapabileceğine dair bir madde yoktur. Dayanağı olmayan uygulama da hukuka aykırıdır.

Gelelim TİTCK’nun yazısına ...

Yasalarımız gereği eczacı bilfiil eczanesinin başında bulunmalıdır. Doğrusu da tartışmasız budur. İlaç ve eczacılık hizmeti eczacı eli ile ve/veya eczacı kontrolünde verilmelidir.

Gelgelelim bizler de insanız. Etten, kemikten ve sinirden müteşekkiliz.

Eczanemin bulunduğu İstanbul ili için Eczacı Odamın belirlediği çalışma saatleri kesintisiz 09.00-19.00 yani günde 10, haftada 60 saat, valiliğin belirlediği çalışma saatleri ise kesintisiz  08.30-19.00 yani günde onbuçuk, haftada ise 63 saat. Bu sürelere tutulan nöbetler dahil değil.

Bu mesai saatlerini hangi insani anlayışın içinde ya da vicdanın sınırlarında değerlendireceğiz. Bize ahkam kesenler bu sürelerde çalışmayı kendileri için göze alabilirler mi?

Hangi canlı türü haftanın 6 günü bu kadar saat hem bedensel, hem de düşünsel çalışmayı aralıksız ne kadar süre ile devam ettirebilir.

Nerede ise 35 yıla varan meslek yaşamımda eczane içinde bir gün bile bir tabak yemeği henüz soğumadan bitirebildiğim olmamıştır.

Acaba bize ahkam kesenler, meslek hayatlarında böyle bir durumla kaç kez karşılaşmışlardır? Merak ediyorum.

Yaklaşık 20 gündür şiddetli  bel ağrısından müzdaribim, her oturup kalkmam büyük ızdırap. Ama eczanemin başından ayrılamıyorum. Adım gibi eminim ki, bize ahkam kesenler bu ağrıyı bir gün bile çekmez, gider rapor alır istirahata çekilirler.

Yeni verileri bilmiyorum. Ama birkaç yıl öncesinin SGK iskonto limitleri verilerine göre eczanelerin yarıdan fazlası en alt seviyede yani sıfır ıskonto oranında. Bir üstteki ıskonto oranına giren eczaneleri de katarsak, mevcut eczane sayısının yüzde sekseni ediyor. Zaten bu eczacılar işinin başında olmak zorunda, yeterli elemanı yok. İpin ucunu kaçırdılar mı tutabilene aşkolsun.

Yani lafın tercümesi; eczacıların yüzde sekseni yardımcı eczacı, ikinci eczacı çalıştırabilecek durumda değil. Bahşettiğiniz ilaç karlılığı buna elvermiyor.

Beyler, eczaneler aynı zamanda ticari bir işletme. Her ticari işletme gibi ekonomik giderleri (eleman, kira, genel giderler), ekonomik ilişkileri (banka) var. Bunlar için de zaman ayırmaları gerekiyor. Ayrıca ailesine de zaman ayırması (çocuğun okulu, anne babanın sağlık sorunları ile ilgilenmesi) insani zorunluluk. Bu işler de mesai saatleri dahilinde yapılabiliyor.

İyi eczacılık uygulamalarından, eczacının mesleki ve işletme bilgilerini geliştirmesi gerektiğinden bahsediyoruz. Olmalı da zaten. Peki, eczacı bunlara kendi temel ihtiyaçları için ayırması gereken süre haricinde nasıl zaman ayıracak? Uykusunda mı?

Getirilen tüm düzenlemeler eczacıya ekonomik ve zamansal yük yüklüyor. Bunların karşılığında bir ekonomik iyileştirme var mı? YOK!!!

Sağlıkla ilgili hangi açıdan bakarsanız bakın, eczacılar sistemin zencisi olarak görülmeye çalışılıyor. Taşıdığı sürece daha çok yük yükleniyor.

Eğer ki; iyi eczacılık diyorsanız, eczacının da sizler gibi bir insan olduğunu algılamanız gerek. Eczacı da sizler gibi normal mesai saatleri içinde çalışabilmeli, ailesi ve sevdikleri ile birlikte senede bir kez olsun tatil yapabilmeli, "çalışamazsam gelir kaybımı nasıl telafi ederim, çekimi nasıl öderim" diye düşünmemeli.

Bunlar için yapılması gerekenler bence şunlardır;

- Medula sistemi tarafından onay alan her reçete içeriği SGK tarafından geri  ödenmesi yapılmalıdır. Eczacı ve eczane çalışanı hatası haricinde oluşan eksikliklerin (rapor eksikliği, teşhis eksikliği, doktorun e-imza şifresini çaldırması) cezai müeyyidesi eczaneden olmamalıdır.

- Öncelikle mesleki çalışma saatleri insani bir seviyeye çekilmelidir. (Yönetmelikte yapılacak bir düzenleme ile isteyen eczacılar eczanelerinde ilaçtan ayrılabilir bir bölüm oluşturarak -reçeteli, reçetesiz-  ilaç dışı ürün satışlarına belirlenen çalışma saatlerinin haricinde devam edebilirler. Bu ürünler için yasalarımız gereği eczacı çalışması gerekmiyor.)

- Öğle dinlencesi eczaneler için de uygulanır olmalıdır.

- Eczacının senelik belli süreli izin hakkı yasal hale gelmelidir. Eğer ki, eczacı bu izin kullanımı için eczanesini kapatmak zorunda kalırsa beyan ettiği kazanç matrahı oranında bir meblağı ödeyeceği gelir vergisinden düşebilmelidir.

- Eczacının sağlık sorunları nedeni ile eczanesinden ayrılması gereken günler için gerekli olan mesul müdür atamasındaki formaliteler kaldırılmalı, "mesul müdürlüğe uygunluğu" taahhüt eden bir dilekçe yeterli sayılmalıdır. Hastalığı nedeni ile eczanesini kapatmak zorunda kalan eczacının, vergisini ödediği matrah kadar bir gelir ilgili devlet kurumunca karşılanmalıdır. (Aynen işçinin, memurun raporlu olduğu süre için yapılan ücret uygulaması gibi).

- Bizler de düzenli prim ödüyoruz. Emeklilik zamanı gelen eczacılara aynen çalışanlarda olduğu gibi emeklilik tazminatı devletin ilgili kurumunca ödenmelidir.

- Madem ki ürün satışı haricinde danışmanlık hizmeti veriyoruz. Ürün karlılığı haricinde bir meslek hakkı ürün fiyatının belli bir oranı değerinde eczacıya verilmelidir.

- Eczane teknisyenliği, meslek lisesi seviyesinde oluşturulmalıdır.

Bu söylediklerim olanaksız mı? Israrla dile getirmeden sonucu bilemezsiniz.

Bizim Malcom X’lere, Spartacus’lere ihtiyacımız var.

Bir işi eğer ki inanmazsanız yapamazsınız.

"Gerçekçi ol, imkansızı iste". Che Guavera

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

https://twitter.com/#!/ECiftci1

https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat