Ülkemizde her alanda hukuksuzluğu en üst seviyelerde yaşıyoruz.

Kimi insanlar ne ile suçlandıklarını dahi bilmeden aylarca hatta yıllarca dört duvar arasında ve demir parmaklıklar arkasında hürriyetlerinden esirgenirken, mahkemelerin iptal ve yürütmeyi durdurma kararlarına karşın ağaçlar kesilerek, bitki örtüsü ve yaşam alanları yok edilerek HES’ler, maden arama faaliyetleri tam gaz sürüyor.

Bu hukuksuzluk ve "ben yaparım olur" zihniyetinden biz eczacılar olarak da sonuna kadar nasipleniyoruz.

İlaç Fiyat Kararnamesinde ve SUT’ta yer almasına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in TEB Kongresinde eczacıların gözünün içine baka baka "kefiliniz benim, gerekirse biz öderiz" diye teminat vermesine karşın ilaç fiyat indirimleri ve KKİ artışlarından dolayı oluşan zararlarımızın tazmininden eser yok.

Her ne kadar TEB, "kesin faturaları, depolara gönderin, ödemelerinizden düşsünler" diye bir kelam etti ise de, bu kelamın zerrece kıymet-i harbiyesinin olmadığı bizzat geçmişte yaşadıklarımızla görüldü. O zamanlar da kestiğimiz faturalar depolar tarafından iade edilmişti.

Tüm bunları yaşarken;

22 Haziran 2012 tarih ve 28331sayılı Resmi Gazetede -yine tek taraflı olarak- "Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ" yayımlandı.

Yeni değişikliğin en ilgi çekici özelliği önceki dönemlerde yayımlanan Tebliğ ve Tebliğ değişikliklerinde yer alan bazı maddelerin TC Mahkemelerine açılan davalarla iptal ettirilmesine karşın, tekrar iptal edilmeden önceki şekilleri ile yürürlüğe sokulması olmuş.

İlk bakışta görülenler; bir reçetede en fazla dört kalem ilaç yazılabilmesi, bir aylık dozun "28", "29" ve "30" günlük süreleri ifade etmesi.

Ayrıca Antalya Eczacı Odamızın açtığı davada "medula sisteminin onay verdiği reçetelerin kurumca geri ödemesi yapılır" kararı çıkmasına karşın, iletilen şikayetlerden anlaşılıyor ki, bir çok bölgede medula sisteminden onay almasına karşın SGK kontrolörlerince reçetelerde kesintiler yapılmakta.

Devletin hukukunu koruması ve en başta uygulaması gereken devlet kurumlarının, o hukuku ve sonuçlarını en başta delen ve uygulamayan unsurlar olmasının, sür giden bu durumun olağan, kabullenir hale gelmesine uluslararası hukuk terminolojisinde acaba ne ad verilir? Bu şekil bir uygulama hangi isim altında tanımlanır?

Tüm bunlara karşın demokrasiye inanıyorsak, hukukun üstünlüğü ilkesine inanıyorsak gideceğimiz yön her şeye rağmen yine de umutsuzluk değil, mücadeledir. Hukuk mücadelesi de, bu genel mücadele kavramının önemli bir öğesidir.

Örgütlerimizin öncelikle yapması gereken, geçmişte kazanılan hakların devamlılığı amacıyla SUT değişikliği ile tekrar önümüze koyulan dayatma maddelerin iptali amacıyla acilen hukuk davaları açmalarıdır.

Ayrıca, stok zararlarının telafisi ile ilgili olarak 27 Haziran 2012 Çarşamba günü bir araya geleceği bildirilen TEB, Ecza Depoları, Kooperatifler ve ilaç firmaları temsilcilerinin yapacağı toplantı sonucu  "zararlarımızın acilen telafi edilmesi" hususunda oluşacak en küçük tereddütte dahi ilaç firmaları için suç duyurusunda bulunulmalıdır.

Uluslar arası hukukta öncelikli kural vardır. "Devletlerin dostlukları olmaz, çıkarları olur".

Aynı mantıkla hareket edersek bu kuralı "kurumların dostlukları olmaz, çıkarları olur" şeklinde düşünebiliriz. Gerçi bu kuralı gerek ilaç firmaları, gerekse SGK kendi açısından uygulamakta. Bir tek bizim örgüt yöneticilerimiz algılamamakta ısrar ediyor.

Bu yazdıklarımdan "illa önümüze kim gelirse kavga edelim" anlamı çıkarılmamalıdır. Elbette karşılıklı diyaloglar olmalıdır. İstemlerimiz, olması gerekenler karşı tarafa açık olarak anlatılmalıdır. Ama diyalog, monologa dönüşüyorsa da gereken acilen yapılmalıdır.

Uzun sözün kısası;

Hukukun Guguk olmasına izin vermeyelim...

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

https://twitter.com/#!/ECiftci1

https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat