İstanbul eczacılarının yaklaşık 30 yıldır iç muhabbetlerinden biridir cumartesi günlerinin tatil olması.

O dönem iki elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki eczane haricinde eczanelerimizde ilaç harici sadece kozmetik ürünler vardı, dermokozmetik ürünler, gıda takviyeleri yoktu ve kamu kurum reçeteleri de az sayıdaki eczanelerce karşılanıyordu. Eczacıların büyük çoğunluğu kadındı ve önemli bir kısmı eczanelerinde tek başlarına çalışıyorlardı. Eczacıların çocukları eczanelerde büyüdü.

Özellikle kadın eczacıların gayet insani amaçlı talepleri doğrultusunda, benim de içinde olduğum İstanbul Eczacı Odası yönetimi 1992 yılında İstanbul’daki eczacıların hemen hemen tamamından cumartesi günlerinin tatil olması yönündeki dilekçelerini alarak İstanbul valisi Hayri Kozakçıoğlu’na sunduk. Yaptığımız görüşmede vali Kozakçıoğlu “bu uygulamayı istemeyen eczacıların da olduğunu” belirterek kendilerine iletilen dilekçeleri getirmesini sekreterinden istedi. Gelen incecik dosyadaki 7-8 meslektaşımızın cumartesinin tatil olmasını istemeyen dilekçeleri vardı.

Bu görüşmenin akabinde İstanbul Valiliği cumartesi günleri isteyen eczanelerin kapatabileceği yönünde –bence devlet ciddiyetine yakışmayan- bir genelge yayınladı.

O günlerden bu yana çalışma saatlerimizin kısaltılması ve cumartesi günlerinin tatil olması istemi her oda yönetiminin gündeminde bir yer işgal etti. Ancak hiçbir yönetim –tabiri caizse- arı kovanına çomak sokmak istemedi.

Şimdi Oda yönetimindeki arkadaşlarımız mesai saatleri hakkında bir düzenlemeyi gündemine aldı. Nedeni şu; birincisi her zaman olduğu gibi eczacıların büyük çoğunluğunun masai saatlerinin kısaltılması yönündeki talebi, ikinci ve daha önemlisi İş Kanunu hükümleri gereği çalışanlarımızı yasada belirtilen çalışma saatlerinden fazla çalıştırmamız ve bu nedenle İş müfettişlerince yapılan denetimlerde yüksek ekonomik cezaları ödeyecek olmakla karşı karşıya kalmamız.

Özetle söylemek gerekirse Oda yönetimi doğru bir kararla önce komisyon oluşturdu. Ardından üye meslektaşlarının katılımına açık bir anket yayınladı. Yapılan ankette sunulan seçenekler katılan meslektaşlarımızın çoğunluğunca kabul gördü. Bu sonuçlar doğrultusunda İstanbul Eczacı Odası yönetimi 2017 yılı için çalışma saatlerinin yeniden düzenlendiği ve arife günlerinin tatil olduğu yönünde yönetim kararını üyelerine duyurdu.

Bu uygulamayı istemeyen meslektaşlarımızın başvuruları sonucunda İl Sağlık Müdürlüğü bu uygulamanın kabul edilmeyeceği, eczane kapanış saatlerinin aynı kalacağını belirtti. Daha da ileri giderek –yine devlet ciddiyetine yakışmayan bir yaklaşımla- açma saatlerinin isteyen eczanelerce sabah 09.00 yerine 08.30’da olabileceğini belirtti.

Bunun üzerine Oda yönetimi yürütmenin durdurulması istemi ile İdare Mahkemesine başvurduklarını bildirdi. Ne olacağını hep birlikte göreceğiz.

Mesai saatleri hakkında bu köşede görüşlerimi önceden çok kez dile getirdim. Dileyen meslektaşlarım bakabilir.

Önce bir tespit yapalım.

İstanbul büyük bir metropol ve dünyadaki benzer büyük metropollerin aksine çarpık bir şehirleşme örneği. Hemen her ilçesinde 3-5 AVM ve bu AVM’lerde faaliyet gösteren eczaneler var. Yine çarpık şehirleşmenin uzantısı olan trafik sıkışıklığı nedeni ile çalışanlar geç vakit evlerine ulaşabiliyorlar. Buna karşın eczanelerin çoğunluğu reçete yazılan sağlık kurumlarının etrafında yer alıyor ve bu sağlık kurumları poliklinik hizmetlerini saat 16.00’da bitiriyorlar. O saatten sonra sadece ACİL hizmeti veriliyor. Yani İl Sağlık Müdürlüğünün yazısında belirtildiği gibi geç saatlere kadar poliklinik hizmeti verilmiyor. Bu sürede her bölgede yeteri kadar nöbetçi eczane ile –bu güne dek olduğu gibi- ilaç eczacılık hizmetinin aksamayacağı bir gerçek.

Özellikle AVM ve çarşı eczanelerinde ilaç ve kozmetik haricinde dermokozmetik ve gıda destek ürünleri de ağırlıklı satılıyor. Ne yazık ki bu ürünler eczane harici mağazalarda da satılıyor. Yakında çıkarılacak OTC yasası ile birçok ilacın da reçete ve kamu ödemeleri dışı kalacağını, bunların da eczane harici mağazalarda satılabileceği tehlikesini de unutmamak lazım.

Tüm bunlara karşın çoğu eczanenin bir ya da iki elemanla çalıştığı, mevcut çalışma saatlerinin devamı halinde çoğu eczaneye İş Kanununa muhalefetten cezalar kesileceği de ayrı bir gerçek.  

Önceden de belirttiğim gibi, İstanbul’da nasıl bir düzenleme getirilirse getirilsin her meslektaşımın memnun kalmayacağı ortada.

O nedenle yapılacaklar yasa hükümlerine dayanmak zorunda.

İstanbul Eczacı Odası tarafından oluşturulan komisyona ben de davet edildim. Sunduğum “öğle tatili” önerisi kabul görmedi, anket seçeneklerine de konulmadı.

Oysaki 1954 senesinde yayınlanan 6301 sayılı Öğle Dinlenmesi Kanununun 1. maddesi ve İş Kanununun 68. Maddesi gereği bir saatten az olmamak üzere çalışanlara öğle dinlenmesi verilmek zorunda.

Eğer ki, iki çalışanımızın olduğunu var sayarsak, çalışanlar sırası ile birer saat eczane dışına çıktıklarında, eczane dışına çıkan çalışanın işini eczacı yapmak zorunda kalmaktadır. Bu da eczacının öğle dinlencesi yapamadığını gösterir. Ola ki, eczacının o gün bir işi var ise çalışanlarımız öğle dinlencesi yapamayacaktır. Beslenme düzeni de dikkate alınırsa ara dinlencenin öğle saatlerinde olması gereklidir. Poliklinik hizmeti veren sağlık kurumlarının da öğle saatlerinde kapalı olduğu göz önünde bulundurulduğunda nöbetçi eczanelerin varlığı ile İl Sağlık Müdürlüğünün böyle bir uygulamaya itiraz edemeyeceği, zira itiraz dayanağının olmadığı açıktır.

Öte yandan, sadece eczanelerde satılması gereken dermokozmetik, gıda takviyeleri ve benzer ürünlerin ne yazık ki eczane dışı dükkânlarda satıldığı, yakında çıkması beklenen OTC yasası ile bu yasa kapsamına sokulacak ürünlerin eczane dışına çıkabileceği tehlikesi de göz önüne alındığında rekabeti korumak adına yasal düzenlemeler gerektirebilecek bazı fikir jimnastiklerinin yapılması da gerekli. Örgüt yöneticileri bunu düşünmeli.

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com

Tel : 0212 5474746

https://twitter.com/#!/ECiftci1

https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1   



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat