Son birkaç yıldır yazılı ve görsel medya ile Sağlık Bakanlığı yayımlarında eczacılık mesleğinin akademik eğitimi yok sayılmakta ve bilinçli olarak eczanelerin sağlık işlevi konusunda kamuoyunda yanlış ve olumsuz etki yaratılmaya çalışılmakta.

Bir taraftan ülke vatandaşlarının hemen tamamının SGK güvencesi altında olduğu ifade edilip övünçle demeçler verilirken, diğer taraftan sağlık sisteminde eczacıların dışında yaratılan her türlü aksaklığın bedeli eczanelerin üzerine yıkılmaya çalışılıyor.

Kısaca stok affı olarak bilinen, 19.08.2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6736 sayılı kanunda söylenen şu;

"Ey vatandaş, devlet olmanın gereği olarak ben sana bazı hizmetleri veriyorum, bunun karşılığı olarak sen de bana ödemeler (vergi, harç, prim vs) yapmak zorundasın. Bu ödemelerinde değişik nedenlerle aksaklıklar olmuş olabilir. Ben bu yasada belirlenen kurallar çerçevesinde senin bir kısım borçlarının ve bu borçlardan doğan gecikme cezalarının bir bölümünü affedeceğim." Yani bu af sadece eczacıya değil, ilgili her kesime.

Bu kanunda her ticari işletme ve şahıs sadece ekonomik tutar olarak değerlendirilirken, eczaneler birim ilaç bazında değerlendirilmiş. "stoklarında kaydi olarak yer aldığı halde fiilen bulunmayan ilaçları .... maliyet bedeli üzerinden fatura düzenlemek sureti ile kayıtlarından çıkarabilirler." denilerek, ilaca demirbaş muamelesi yapmışlar.

Şimdi devlet bürokrasisi de dahil ilgili herkes biliyor ki, bu ülkede üretimden tüketime en sıkı takip edilen ürün ilaçtır. Her bir kutusu fatura karşılığı eczanelerimize giriş yapılır.

SGK ve diğer özel sağlık sigortalarına da faturalı olarak çıkış yapılır. Bu satışlarda da ITS bildirimleri mutlaka olur. Tüm bu satışlardan doğan vergiler de devlete ödenir.

Yine ilgili herkes bilir ki eczaneler üzerindeki total stok fazlalığının en birincil sebebi her hafta düşürülen ilaç fiyatları ile arttırılan kamu kurum ıskontolarıdır.

Ancak, muhasebe kaydı ile, fiili envanter miktarı birbirini tutan, her bir vergisini ödemiş eczacıyı "elinde fazladan ITS kaydı var" diye cezalandırmak mevzuata uysa da vicdana uymaz. Vergisi ödenmiş bir kazanç tekrar vergilendirilir, bu da mağduriyet yaratır.

İnsanın aklına geçmişte kalan sorular tekrar takılıyor....

Dünyada örneği olmayan İlaç Takip Sisteminin gündeme düştüğü 2008 yılında başta Ecz. Hadi Tomruk -saygıyla anıyorum, ışıklar içinde uyusun- olmak üzere Eczacının Sesi Meclisi olayı arka planları ile irdelemiş, yapılmak istenilenin sahte ilaçların takibinden ziyade ilaç firmalarının ticari kayıplarını engellemek ve eczanelerin birebir takip edilmesi olduğunu belirtmiş, internet üzerinden oluşturulacak ve üreticiden son kullanıcıya kadar ilaçla ilgili her kesimin içinde yer alacağı e-reçete yöntemi ile üreticiden alınan “İlaç Bilgileri”, dağıtım kanalarından “İlaç Bilgileri” ile sağlık birimlerinde oluşturulacak “Reçete Bilgileri” ve Eczanelerde oluşturularak kuruma gönderilen “Reçete Bilgileri”nin karşılaştırılabileceği bir ortam yaratılarak ilaç üzerinden denetim sağlanabileceğini ileri sürmüştük.

Şimdi medyaya yapılan açıklamalarla eczacılar hakkında yanlı ve yanlış imaj oluşturmanın arkasında eski soru işaretlerin gerçeğe dönüştürülmesi eylemi mi var?

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

https://twitter.com/#!/ECiftci1

https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat