Bizim gibi ülkelerde yaşayanların kadersizliğidir. Duygularımız mantığımızın önüne geçer, hatta yaşam biçimimizin tamamını duygularımız oluşturur.

Sevinçlerimizi de, üzüntülerimizi de uç safhalarda yaşarız. Bu nedenle devamlı havanda su döver, çok doğru bir başlıkla başlayan çok basit bir olayı dahi yanlış yola sevk eder, seneler boyu süren emeklerimizi heba eder, boşa çıkartırız.

Sözü TBMM Başkanlığına verilen "Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"ne getirmek istiyorum.

Medya haberlerinde "Sağlıkta şiddete ağır ceza geliyor" olarak lanse edilen teklifin biz eczacılara yansıması da; 2012 yılında yasamıza giren ve bu sene uygulanmasına başlayan "yardımcı eczacılık" olayının tamamen kaldırılması ile, reçetesiz ilaç satışlarında kutu başına uygulanacak para cezasının 460,00 TL’dan 2.000,00 TL’sına çıkması olmuş.

Bunun yanı sıra, izin almadan sağlık beyanı ile TV kanallarında ilaç ve ürün satışı yapanlara 300.000,00 TL’ye varan cezalar ile ecza depoları ve ilaç ticareti yapan şirketlerde mesul müdürlük yapan eczacıların ortaklığı şartı kaldırılıyor.

TEB’in yurt dışından getirdiği ilaçlar için de alternatif kurum/kuruluşlar oluşmasının önü açılıyor.

Yardımcı Eczacılık Uygulaması o dönem ve sonrası bu gazetenin sayfalarında çok dillendirildi. Özellikle Fevzi (Fevzi Çakmak) kendi köşesinde defalarca irdeledi. Bu hali ile uygulanamayacağını belirtti. Gelinen günümüzde de uygulamanın fiilen başlamasının üzerinden bırakın seneyi daha 3 ay geçmeden yasa değişikliği ile tamamen kaldırılması söz konusu.

Şimdi yazık değil mi verilen emeklere, boşa geçen zamana, yeni mezunların mağduriyetlerine.

Tabi bizim bir eksiğimiz de uygulamalar konusunda akademik çevrelerden bırakın bilimsel olanı, bir iki kişi haricinde kişisel görüşün dahi çıkmaması. Teoriği pratiğe uyduramamamız.

Oysa bizim gürleyen, farklı bakış açıları oluşturabilecek, sorgulayabilecek akademik seslere ihtiyacımız var.

İrdelemek istediğim bir diğer konu da reçetesiz ilaç satışlarında uygulanan idari para cezaları.

Yasa teklifi metninde sadece eczane haricinde ilaç satanlara uygulanacakmış gibi görünse de aslında bu uygulama hem eczane haricinde ilaç satanlar hem de biz eczacılar için halen geçerli. Hatta uygulama olarak nerede ise sadece bizler için geçerli. Reçetesiz sattığımız her bir kutu ilaç için hali hazırda 460,00 TL idari para cezaları ile karşılaşabilir durumdayız. Bir eczacı meslektaşım eczanesini kapatırken ödünç verdiği, ancak hastaları tarafından reçete yazdırılmayan ilaçları için ödeyemeyeceği miktarda bir para cezası ile karşı karşıya kaldığından şikayet etmişti.

Düşünebiliyor musunuz? Bir kutusu 30, 40, 50,00 TL olan serum fizyolojik içerikli damlalar, spreyler yerine hastanıza en küçük ambalajlısından fiyatı 3 küsur liralık ilaç ruhsatlı serum fizyolojik veriyorsunuz. Akabinde 460,00 TL’lik bir idari para cezası ile karşılaşıyorsunuz. Bu durum hangi akla, hangi mantığa, hangi vicdana uyar? Böyle bir stres altında sağlıklı bir çalışma ortamı olabilir mi?

Aslında olay basittir ve olması gereken şudur.

Eczacının almış olduğu akademik eğitim ve mezuniyet sonrası almış olduğu Meslek İçi Eğitimler göz önünde bulundurularak hastanın tedavisi aşamasındaki rolü, sorumluluğu, müdahale edebileceği alanlar açık olarak belirlenmelidir.

Aksi halde en çok bizlerin canı yanacak ve git gide mesleğimizi yapamaz hale geleceğiz.

Sonra ne mi olacak?

Serzenişler, şikayetler arttıkça, eczacıların talebi olarak OTC ya da daha doğru olan adı ile reçetesiz satılabilecek ilaçlar ortaya çıkacak. Bu ilaçlar da pazar payı arttıkça eczane dışı dükkanlarda yerini alacak.

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

https://twitter.com/#!/ECiftci1

https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat