2 Haziran 2025 itibariyle, uluslararası bir ilaç firmasının aldığı kararla birçok ürününde kamu kurum iskontosu kaldırılıyor. Bu artık bir istisna değil, neredeyse yeni bir kural. Her ay başka bir firma, “ben iskonto uygulamıyorum” ya da daha da fütursuzcası, “ilacı önce sen ver, sonra bizim sisteme gir, belki tahsil edersin” demeye başladı.
Kendi kurdukları kapalı ticari sistemlere bizi dahil edip, tahsilat riskini bize yıkan bu anlayış; eczacıyı adeta ilaç tedarik zincirinin hem finansörü hem de kefili yapıyor.
Üstelik bu sistem öyle bir karmaşaya dönüştü ki, yoğun iş temposu ya da küçük bir unutkanlık yüzünden aradaki fark çoğu zaman eczacının cebinden çıkıyor.
Bizim eczanemizde tam zamanlı mali müşavir çalışmasına rağmen –ki bu serbest eczaneler için oldukça nadir bir uygulamadır– yaklaşık dört ay önceye ait, sisteme girmeyi unuttuğumuz bir işlemin sonucunda firmadan alacaklı olduğumuzu fark ettik. Bu sadece bizim değil; Türkiye genelinde binlerce eczanenin içinde sessizce büyüyen maddi çöküşün ortak hikâyesidir.
Açıklamalar Güzel, Peki Ya Sonrası!
Türk Eczacıları Birliği ve bazı eczacı odaları son günlerde nihayet ses vermeye başladı. Ancak bu ses, uzun süredir beklenen kararlılıktan hâlâ uzak. Elbette yapılan açıklamalarda doğrular var. Ancak önemli bir yanlışı da düzeltmek gerekiyor: Bu açıklamalar ne zamanında yapılmış bir müdahaledir ne de çözüm iradesi taşımaktadır.
Ortada hâlâ çok temel bir eksiklik var:
- “Bu böyle gitmemeli” dedikten sonra ne yapılacak?
- SGK protokol hükümleri değişmezse, KKİ keyfiyeti devam ederse, TEB ve odalar ne yapmayı planlıyor?
- Sahaya inmeden, örgütlü bir güç gösterisi yapılmadan bu firmalar ya da kurumlar neden geri adım atsın?
Artık yalnızca tespit yapmak, duyuru yayınlamak, kamuoyuna seslenmek yeterli değil. Biz meslektaşlar olarak sadece neyin yanlış olduğunu değil, yanlış düzeltilmezse nasıl bir kolektif tepki verileceğini de duymak istiyoruz.
- Bu sistem değişmezse eylem mi yapılacak?
- SGK protokolü askıya mı alınacak?
- İlaç temini durdurularak kamu baskısı mı oluşturulacak?
Hiçbir şey yapmadan beklemek; sadece her ay maddi kayıp yaşamak değil, aynı zamanda mesleki itibarı, örgütsel dayanışmayı ve halk nezdindeki güveni de erozyona uğratmak demektir.
SGK'ya Net ve Açık Çağrımızdır:
Biz eczacılar, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun sağlık sisteminin en kritik halkalarından biri olduğunun farkındayız. Ancak SGK da artık şunun farkına varmalıdır:
- Eczacı, ne sizin firmalarla çözemediğiniz ticari anlaşmazlıkların tarafıdır ne de kefilidir.
- KKİ uygulamayan firmaların keyfiyetini eczacı üzerinden yürütmek, kamu gücünü bireye yüklemektir.
- Herhangi bir ürün SGK geri ödeme sistemindeyse, fiyatı, iskontosu ve temin koşulları da kamu güvencesi altında olmak zorundadır.
SGK protokol hükümlerinde yer alan, eczacıyı hekimin, sağlık kurulunun ya da hastanenin kararlarından sorumlu tutan anlayış terk edilmelidir. Hekimin yazdığı reçeteyi “ödenir mi, ödenmez mi?” diye yorumlamak, eczacının değil sistemin görevidir. Aksi halde eczacı ne kamu görevi yapabilir ne de halk sağlığını koruyabilir.
Bizim Görevimiz: Halk Sağlığını Korumaktır
Bizim asli görevimiz; vatandaşın ilaca güvenle, eşit şekilde ve zamanında ulaşmasını sağlamaktır. Sistem tarafından tüketilen değil, sisteme güven kazandıran tarafız. Ama bu sorumluluğu taşırken yalnız bırakılmak istemiyoruz.
Hastalarımız sadece ilaç değil, çözüm bekliyor. Biz eczacılar sadece konuşmak değil, hareket etmek istiyoruz.
Ve diyoruz ki:
- Tüm Türkiye’de eş zamanlı organize bir duruş şarttır.
- Bu meslek sosyal medya şikâyetleriyle değil, kararlı eylemlerle korunur.
- Gerekiyorsa meydanlarda, kürsülerde, Bakanlık önünde; nerede gerekirse orada olalım.
Çünkü biz susarsak, bu sistem çöker. Ama biz konuşursak; halk da, hukuk da, sağlık da kazanır.
Umutsuzluk Derinleşiyor… Ama Çaresizlik Değil Bu!
Birçok meslektaşımız yalnızca sisteme değil, kendi meslek örgütlerine de güvenini kaybetmiş durumda.
- SGK protokollerine imza atanların bizi bu hale getirmesine,
- Eczacı odalarının sadece duyuru yayımlayıp sahada görünmemesine,
- TEB’in meslek adına attığı adımların sonuçsuz kalmasına karşı güvensizlik ve kırgınlık derinleşiyor.
Ama bu sadece bir duygu değil, aynı zamanda çok büyük bir tehlikedir. Çünkü umutsuzluk örgütsüzlüğe, örgütsüzlük sessizliğe, sessizlik ise daha büyük kayıplara neden olur.
Eczacı sustukça:
- Firmalar daha cesur,
- SGK daha sessiz,
- Kamu daha duyarsız hale geliyor.
Çözüm Var, Yeter ki İrade Gösterilsin!
Bu yazı bir serzeniş değil, bir uyarı ve eylem çağrısıdır. Evet, sistem çürümüş olabilir. Evet, yıllardır aynı sorunlar konuşuluyor olabilir. Ama hâlâ yapılacak çok şey var:
1. SGK Protokollerine Açık Ret Hakkı:
Eczacı odaları ve TEB, dayatmayla gelen protokolleri kabul etmeme iradesini ortaya koymalıdır. Protokoller kamuya karşı halk sağlığı sorumluluğunu zedelediği anda reddedilmelidir.
2. Ulusal Eylem Takvimi:
Gerekirse bir gün reçete işlememe, gerekirse toplu fatura göndermeme gibi anayasal haklara dayalı etkili ve barışçıl eylemler; hastalarımızı ve danışanlarımızı mağdur etmeyecek şekilde, dikkatli ve planlı biçimde uygulanmalıdır.
3. Yerel Eczacı Meclisleri:
Odaların pasifliğine karşı, il bazında gönüllü eczacılardan oluşan danışma meclisleri kurulmalı ve doğrudan sahaya temas eden kararlar alınmalı.
4. Dijital Bilinçlendirme Kampanyaları:
Halk, yaşanan bu sistemsel çöküş hakkında bilgilendirilmeli. “Neden fark ödüyorum?”, “Neden ilacımı alamıyorum?” sorularının muhatabı sadece biz değiliz. Bu bilinç sosyal medya aracılığıyla yayılmalı.
5. Kurumlarla Doğrudan Temas:
Bürokrasiyle sadece yazı yazarak değil, doğrudan görüşmeler, toplantılar ve kamuya açık müzakereler yapılmalı. Her toplantı, kamuoyuna hesap veren biçimde raporlanmalı.
Bu meslek bizim! Ve onu ancak biz ayağa kaldırabiliriz. Her gün sabah ışığında eczanesinin kapısını umutla açan herkes için… Bu sistem değişmek zorunda. Çünkü biz değişmeden bu sistemi değiştiremeyiz. Ama birlikte hareket edersek; umut yeniden filizlenir.
Eyleme Katılmamak Çare Değil, Teslimiyettir!
Biz susarsak bu sistem çöker, Ama biz yalnız kalırsak, mesleğimiz dağılır.
Ayağa kalkmak zorundayız.
Çünkü bu kez sadece mesleğimizi değil, onurumuzu savunuyoruz.
“Karanlığa lanet etmek yerine bir mum yak.” – Konfüçyüs
Kazım Aykanat
Eczacı – Umut Eczanesi, Ataşehir