AİLE DİZİMİ YÖNTEMİ MİT Mİ, BİLİMSEL BİR GERÇEKLİK Mİ?

Merhaba. Netflix’te yayınlanan Zeytin Ağacı dizisi çok izlendi ve o günlerden beri aile dizimi yöntemi çok merak edilir ve tartışılır oldu. Deneyimleyenler diziye konu olan aile dizimi yöntemini anlattı; henüz deneyimlemeyenler merakla dinleyip, anlamaya çalıştı. Ama yönteme hep spirütüel bir konu gibi bakıldı.

Önce izlemeyenler için dizinin konusundan biraz bahsedeyim. Dizi özetle; üniversite yıllarından beri arkadaş olan Ada, Sevgi ve Leyla’nın yetişkinliklerinde yaşadıkları problemler ile atalarının yaşadığı travmalar arasındaki ilişkiyi çok tesadüfi bir şekilde içine düştükleri aile dizimi seansları ile nasıl anlamlandırdıklarını ve çözdüklerini konu alıyor. Yani yetişkinlikte yaptığımız seçimleri, genel duygu durumumuzu, psikolojik alt yapımızın bedenimize nasıl yansıdığını, cesaret/cesaretsizliğimizi, ebeveyn ve bakım verdiğimiz evlatlarımıza karşı tutumumuzu etkileyen etmenlere bir yenisini ekliyor. Bizim tamamen dışımızda olan bir etmen. Atalarımız, yaşadıkları ve bize aktardıkları…

Açıkçası benim de çok merak edip doğru uygulayıcıyı bulduğumda deneyimlemek istediğim bir yöntemdi aile dizimi. Bunun üzerine yakın zamanda katıldığım fonksiyonel eczacılık eğitiminde konuşmacı olan psikolog beyefendi tesadüfen bu konudan bahsetti. Anlattıkları çok ilgimi çekti ve daha derin araştırdım. Ve bulduklarımı sizlerle de paylaşmak istedim.

Hepimiz zorlayıcı deneyimler yaşayarak, bolca uyaran ve arayış içinde yaşıyoruz hayatı. Kendimizi bilmeye çalışma yolculuğunda bize ışık tutacak yöntemlerin peşinde koşuyoruz. Umarım yazım aile dizimi yöntemini merak edenlere fikir olur.

SEVGİLER… 

AİLE DİZİMİ

Psikanalitik kuram geliştirildiğinden beri bebeklik ve çocukluk çağında maruz kaldıklarımızın yetişkinliğimizin büyük oranda şekillendiricisi olduğu biliniyor. Psikanaliz; Sigmund Freud'un çalışmaları üzerine kurulmuş bir psikolojik kuramlar ve yöntemler ailesi. Bir psikoterapi tekniği olarak psikanaliz, hastaların zihinsel süreçlerinin, bilinç dışı unsurlar ile arasındaki bağlantıları ortaya çıkarmaya çalışıyor. Analistin amacı; hastanın fark edilmeyen ya da bilinç dışı etkileşimlerinden, yani yaşamını ve ilişkilerini olumsuz etkileyen ve özgürlüğünü kısıtlayan ilişki kalıplarını fark etmesine yardım etmek. 1890'larda Viyana'da nevrotik ya da histerik belirtiler gösteren hastalara etkili bir tedavi bulmaya çalışan bir nörolog olan Sigmund Freud'dan miras kalmış. Bu hastalarla konuşmalarının sonucunda, Freud hastaların rahatsızlıklarının kültür tarafından kabul edilmeyen, sonuç olarak bastırılmış ve bilinç dışı cinsel doğanın arzu ve fantezilerinden kaynaklandığına inanmış. Kuramı geliştikçe, Freud da hastalarını tedavi ederken karşılaştığı olayları biçimlendirmek ve açıklamak için sayısız sistem geliştirmiş ve kenara koymuş. Ve o zamanlardan beri bu yöntemler tedavide kullanılmakta.

Daha yeni olan ise tam 100 yıl sonrasında; Alman psikoterapist Bert Hellinger tarafından ortaya atılan sav. Yetişkinlikte yaşanan travma tepkilerini belirleyen sadece söz konusu kişinin anne karnındaki dönem, bebeklik ve çocukluk çağında yaşananlar değil.  Aile dizimi terapisinin çıkış noktası, bireylerin kuşaklar öncesinden başlayarak ailelerindeki bireyler ile görünmez bir bağ ile bağlı olduğu. Bu bağ, bireylerin yaşadıkları olayları, başına gelenleri, geçirdiği psikolojik rahatsızlıkları etkilemekte. Peki bu sadece bir spiritüel inanış mı? Bilimsel dayanağı var mı?

Araştırmacılar Brian G Dias ve Kerry J Ressler tarafından yapılan ‘’ Ebeveyn koku alma deneyiminin, sonraki nesillerdeki sinir yapısı ve davranışına etkisi’’ konulu çalışma yöntemin gerçekliğinin bilimsel bir dayanağı gibi aslında. Deney tasarımı şöyle. İlk grup denek farelere önce OLFAKTÖR 151 genini aktive edebilen ASETOFENON koklatılıyor. Arkasından elektrik akımı verilerek travma oluşturuluyor. Koku ve acı verici deneyim arasında bağlantı kurmaları sağlanıyor. Fareler artık ASETOFENON kokusu duyduğunda davranışsal hassasiyet göstermeye başlıyor. Ve bu hassasiyet durumu nesnel bir şekilde değerlendirilebilecek verilerle ortaya konuyor.

Daha sonra bu fareler travmasız farelerle çiftleştiriliyor. İlginç şekilde bu çiftleşmeden doğan yavrular da daha önce hiçbir travmatik deneyim yaşamamasına rağmen ASETOFENON kokusu duyduğunda hassasiyet tepkileri veriyor.

Daha ilginç olan; nesiller arasındaki bu aktarımın hiçbir şekilde sosyal bir geçiş olmadığını ispatlamak için aynı deneyi İNVİTRO FERTİLİZASYON (IVF) yöntemi ile de yapıyorlar. Sonuç yine aynı çıkıyor. Daha önce hiçbir olumsuz deneyim yaşamamalarına ve ebeveynleri ile yumurta ve sperm donörü olmaları dışında hiçbir sosyal bağları olmamasına rağmen sonraki nesil fareler koku sonrası hassasiyet tepkisi veriyor.

Aslında bu durum aile dizimi yöntemine konu olan; yaşanmışlıkların nesilden nesile geçişinin sanıldığı gibi spiritüel bir durum değil bilimsel bir gerçeklik olduğunun kanıtı gibi. Peki nasıl oluyor bu? Maruz kalınan koku ve travma sonrası farelerde DNA hipometilasyonu yolu ile genomik kalıcı değişiklikler meydana geliyor. Ve bu kalıcı değişiklik elbette genetik materyal yolu ile gelecek kuşaklara aktarılıyor.

Genetik biliminde yapılmış en geniş çalışma olan İNSAN GENOM PROJESİ tıp alanında genetik materyal ile ilgili dönüm noktası olan bir çalışma. Genetik hastalıkların anlaşılması, hastalık risklerinin belirlenmesi, insan genomunda bulunan genlerin sayısının tahmin edilmesi ve tanımlanması ile ilgili çok önemli bir adım. Fakat duygusal süreçlerle ilgili sonuçların da genetik materyal ile kodlanabiliyor olması 3 milyar baz çiftinden oluşan genomun diziliminin belirlenmesinden çok daha zor olan şeyin  bu dizilimin anlamlandırılması olduğunu gösteriyor.

Bir diğer konu da şu ki; her alanda olduğu gibi profesyonel olmayan kişiler tarafından da uygulanan bir yöntem aile dizimi. Diyelim ki seansta bir travmanın farkına vardınız. Ve belki o travmanın sadece farkında olmak sizin için yeterli değil. Bakış açınızın ve hislerinizin dönüştürülmesi gerekiyor. İşte bu dönüşüm bu işin profesyoneli olan psikologların işi. Aksi takdirde bu deneyim; problem olma olasılığı olan bir organınızı opere edemeyecek bir doktorun açması, sadece organdaki aksaklığı görüp hiçbir katma değer sunamadan kapatması, gereksiz yere dikiş izi bırakmasına benziyor. Eğer biri bedeninizi ya da ruhunuzu neşterle açacaksa karşılaşacakları konusunda gerekeni yapacak kadar işini ehli olmalı



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat