Sevgili ECZACININ SESİ 

            Hastanede boş kalan vakitlerimde izlediğim sitelerin başında geliyor siteniz.

            Size ve dostlarınıza içtenlikle başarılar  dilerken kamu eczacıları ile ilgili sorunların dile getirilmemesinden dolayı, eleştirimi lütfen bir yerlere kaydedin. (Eğer gözden kaçırmışsam da beni hoşgörün ) 

            Sizin hiç kamu eczacısı arkadaşınız var mı?    

            Kamu eczacılarının içinde bulunduğu sıkıntıları bilir misiniz?

            Kamuda çalışan  eczacı meslektaşlarınızın yasal veya sosyal durumlarını irdelediniz mi?

            Sağlık personeli arasında adı geçmeyen, hastanelerde çok zor şartlarda çalışan, Binlerce YTL  ilaç zimmeti gölgesinde, bir nevi ambar memuru bozması şeklinde görev yapan ve 3 otuz paraya çalışan eczacıların problemlerini hangi sitede  okuma, hangi kongrede dile getirildiğini görme şansını bulacağımı çok merak ediyorum.

            Kamu eczacılığının  en güzel yanı; Her hangi bir hastanede eczacılık  mesleğinin icrasıyla hasta adı verilen tıbbi yardıma ihtiyaç duyan varlığa, menfaat ilişkisi olmadan, parasal ifade kullanmadan hizmet eden gruptan sayılmayı, hizmetlerine teşekkür edilmeyi veya bazen taltif edilmeyi arzulamadır belki de..

            Bahsi geçen eleştiri sadece size değil, tüm eczacılık platformlarında sesi çıkan, bağıran, sinirlenen, içerleyen ve içerlenen konuşmacıların bağlı olduğu birimlerin, odaların veya derneklerin kusuru ve  sorunudur. Eczacılık bir meslekse ve bu mesleği icra edenler değişik iş kollarında çalışıyor durumunda iseler, eczacılık  kongreleri veya platformlarında bu sorunların genelinin dile getirilmesi gerekir. Bazen bu toplantılarda konuşulan ve çok heyecanlanılan konuların bana hiçbir şey ifade etmediği vakidir, ama kayıtsız ve ilgisiz kalmam mümkün değil, çünkü benim  yarın kamudan ayrılıp serbest eczacılık yapabilirliğim ihtimali varsa, serbest eczacının da yarın ki günde eczanesini şu veya bu nedenle kapatıp özel sektör, kamu veya benzeri bir yerde çalışması mümkündür. Dolayısıyla bu konu sadece ekonomik değildir, herkes öyle veya böyle kendine bir hayat tarzı seçmiş ve seçtiği bu yolda yuvarlanıp gitmektedir.

            Bazılarının araba markası Doğan ismiyle tanımlanırken, bazılarının ki Passat veya Mercedes ile ifade edilmektedir, ikametgâhı vasat bir apartman dairesi veya havuzlu, özel güvenlikli villadır, ancak sonuçta alınan hizmet aynıdır. Sadece yolculuktaki güvenlik ve konfor farkı vardır, tabi bu da trafik kazası yapana dek çok ta fark etmeyen bir ayrıcalıktır.

            İnsanın yanında taşıdığı en önemli aksesuarların başında onur, kişilik ve dürüstlük vs gibi kavramlar gelir. Bu kavramlar mesleki etik ve terbiyeyle buluştuğu zaman insani özellikler, en üst seviyeye çıkmış demektir.

            Eczacılık; 4 duvar arasında sadece çek ve senet imzalayarak, kamu kurumlarıyla sözleşme maddelerinden veya ödeneklerden şikâyetleşerek, ilaç fiyatlarının düşüşü veya ilaç sanayisinin mal fazlalarını azaltması veya vade düşürmesi  ve de buna benzer konulardan karabasanlara uğramak olmamalı.

            Eczacı olup iş bulamayan, muvazaa tercih ekseninde dönüp dolaşan veya bulduğu işte horlanan, gönül rahatlığıyla mesleki ve vicdani idealizmiyle çalışamayan onlarca meslektaşımız varken, kendi adıma  kendi sorununu zirveye taşımanın çok ta sağlıklı bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.

            Günümüzde kamu kurumlarında çalışan ve mesleğine ECZACI denen kişilerin hastanelerde varlığı veya yokluğu arasında fark yoktur. Tıbbi malzeme ve ilaç konusunda harcama, sarfiyat veya zimmetle alakalı bir sıkıntı olursa, sorumlusu belli olması açısından altı çizili bir personeldir. Hemşirenin, teknisyenin, hastabakıcının daha fazla değeri vardır.

            Eczacının ücreti hemşirenin aldığı  ücret civarındadır.

            Eczacı nöbet tutarsa para almaz, alsa da onunla bir simit alamaz. Hastanelerde pratisyen hekimin aldığı döner sermaye ücreti nerdeyse eczacıyı 2–3’e katlar seviyesindedir. Uzmanın ki zaten 5–10’a katlar.

            Döner sermaye yönetmeliği ile Doktorun muayene, ameliyat v.s konularında ki çalışmaları ile kendine özel getiri sağlayan puanlama sistemi belirlenmiştir, eczacının böyle bir hakkı ve şansı yoktur. Kurum eczanesinde gerek mesai içi ve gerekse mesai dışı karşıladığı ilacın, alımından, depolanmasından ve hastaya ulaştırılmasındaki hizmeti eczacıyı herhangi bir puanlama sistemine dâhil etmez.

            Eczacı idari görev alamaz, alsa da ek ücret alamaz. Baştabip yardımcısı olan bir pratisyen hekim 5–6 bin YTL döner sermaye ücreti alır, eczacı baştabip yardımcısı olamaz veya çok nadiren olsa bile görev fark ücreti alamaz.

            İl Sağlık Müdür yardımcılığı görevini Sağlık meslek yüksekokulu, eğitim, işletme, iktisat veya hukuk v.s.mezunları yapabilmelerine rağmen, eczacı bu göreve getirilmemektedir, Zira yakın zamanda yasal düzenleme ile bu hak eczacıdan alınmıştır.

            Diş hekimi part time çalışabildiği halde, fizyoterapist, hatta röntgen veya anestezi teknisyeni veya hastabakıcı ek iş olarak kendi meslekleriyle meşgul olmalarına rağmen eczacı kurumun kravatlı kölesi olmaya devam etmektedir.

            Uzun yıllar çalıştığım SSK hastanesinde, ihale öncesi dönemlerde eski ifadeyle TRİLYONLARCA liralık ilacın alımından, stokundan, kullanılmasından ve zimmetinden sorumlu olduğumuz dönemlerde bile, eczacının aldığı ücret anestezi, röntgen veya ortopedi teknisyeni bir işçinin aldığı fazla mesai ücretinden daha azdı. Gelinen noktada durumun çok fazla değişmediği anlaşılmaktadır.

            Günümüzde hastaneler işletme mantığıyla idare ediliyorsa, hekim hastaneye kar ettirdiği miktarda para kazanıyorsa, ilaçtan edilen karın ve eczacının verdiği hizmetin hesabının yapılmadığı ortadadır.

            Buna benzer birçok konuda eczacının mağduriyeti söz konusudur. Özel şirketlerin, ecza depolarının mesul müdürlerinin sorunlarının da bundan farklı ama sonuçta aynı ebatlarda olduğunu düşünüyorum. Katıldığım her eczacı toplantısında sorunların sadece üzerinde  E logosu bulunan 4 duvarın dışına çıkmadığını görünce  kamu eczacısı kendi iç dünyasıyla hesaplaşmaya gitmektedir. Katıldığımız toplantı  veya takip ettiğimiz mesleki mücadelelerdeki eczacı sorunları  ya bizi temsil etmiyor, ya biz onlardan değiliz gibi bir duygu hâkim oluyor. Dolayısıyla yukarıda bölük pörçük resimlemeye çalıştığım tablo hepimizce malumdur. Her dönem TBMM ne katılan 10 civarında ki eczacı vekillerin, radikal konulardaki çalışmaları da istenilen sonucu  vermemiştir. Sağlık Bakanları daima hekimdir, sağlık komisyon yöneticileri hekimlerden oluşmaktadır ve de hekimlerin gözünde eczacının yeri hepimizce malumdur.

            Sizin gibi cesur ve samimi fikir silahşorlarının sitesinde bu gibi konulardan bahseden yazı bulunmaması büyük eksiklik bence. Bu eleştirinin ciddiye alındığı ve bundan sonra dikkat edilecek olması, kamuda çalışan meslektaşlarınız açısından bir teselli vesilesi olacaktır umarım..

              Daha iyi günlerde daha iyi şartlarda beraberliğe....

                         hoşça kalın.. 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat