SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI'NIN SON PERDESİ AÇILIYOR. Kamu hastaneleri satılma yolunda   

 

AKP Hükümeti, kamusal sağlık anlayışına son darbeyi indirmek için bir dizi yasal düzenlemeyi TBMM'nin gündemine getirmiş bulunuyor. Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulama Kanunu ile bu kurumların işletme haline getirilmesi, genel bütçe ile bağlarının kopartılması ve kar edenlerinin satışa hazır hale getirilmesi amaçlanıyor. Bu yasa ile devlet yük olarak gördüğü sağlıktan elini çekmeye ve vatandaşı piyasanın kuralları ile baş başa bırakmaya hazırlanıyor.

Sağlıkta Dönüşümün son perdesi açılıyor. AKP hükümeti ikinci döneminde, kamusal sağlık anlayışına son darbeyi indirmek için bir dizi yasal düzenlemeyi TBMM'nin gündemine getirmiş bulunuyor. İlk adım olarak, kar eden kamu hastanelerinin satılmasının yolunu açan Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulama Kanun Tasarısı Sağlık Komisyonu'nda görüşülmeye başlandı. Hemen ardından Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanun tasarısının taslak metni tartışmaya açıldı. Sağlık Bakanı'nın açıklamalarından ise kamuda çalışan hekimlere tam süre çalışma zorunluluğunun getirileceği anlaşılıyor.

Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulama Kanunu ile bu kurumların işletme haline getirilmesi, genel bütçe ile bağlarının kopartılması ve sonuç olarak kar edenlerinin satışa hazır hale getirilmesi amaçlanıyor. Bu yasa ile devlet yük olarak gördüğü sağlıktan elini çekmeye ve vatandaşı piyasanın kuralları ile baş başa bırakmaya hazırlanıyor.

Verimliliği yüksek -yani kar eden- hastaneleri kapsayacak olan Kamu Hastane Birlikleri -KHB- tasarısıyla, 400 hastanenin 40 birlikte toplanması hedefleniyor. 2004 yılından bu yana uygulanan performansa göre ücretlendirme modeli ile bir yandan sağlık çalışanlarının ağızlarına bir parmak bal çalınarak piyasa kurallarına uyumları sağlanırken, diğer yandan hastanelerin işlem yapma kapasitelerinin yani kar edebilme potansiyellerinin belirlenmesi hedeflenmekteydi. Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastanelerin yaptıkları tüm işlem ve uygulamalar bu şekilde kayıt altına alınmaktaydı.

HASTANEDE TİCARET ODASI YETKİLİSİ
Sözkonusu tasarıyla kamu hastaneleri A, B, C, D, E olarak sınıflandırılmaktadır. Verimli olanlar; yani geliri harcamalarından yüksek olanlar, personelden -hekimden-tasarruf yapanlar, Sosyal Güvenlik Kuru-mu'ndan daha çok tahsilat yapabilenler, vatandaşın cebinden daha çok para alabilenler yani 'devlete yük olmayanlar' birlik haline getirilmektedir.Birliği yönetecek olan yönetim kurulunda ise Ticaret Odası temsilcisinin yer alacağı belirtiliyor! Sadece bu durum bile amaçlananın sağlık hizmeti vermek değil, ticareti verimli sürdürmek olduğunu ele veriyor. Sağlık Bakanlığı, yönetim kurullarında sağlık alanının asıl unsurları olan tabip odalarını değil, ticaret odası temsilcilerini görmek istiyor.

Önümüzdeki tablo açıktır: Kamu sağlık kurumlarını piyasanın kurallarına göre işletilen, kar etme hedefi olan yapılara dönüştürmek parası olmayanların, prim ödemeyenlerin, yoksulların bu kurumlardan hizmet alamaması demektir. Daha çok işlem, daha çok tetkik ve ameliyat demektir. Tıp ve uzmanlık eğitiminin öneminin azalması, bilim ve etik değerlerin daha az gözetilmesi demektir.

Genel Sağlık Sigortası ile vatandaşın bu hastanelerden yararlanacağı, yoksulun primini devletin ödeyeceği söyleniyor! Bu noktada açıklanan yoksulluk sınırı ise asgari ücretin üçte biri olan 166 YTL. Bu paranın üstünde geliri olanlar yoksul sayılmayacaklar ve Sağlık Vergisi olarak ayda en az 70 YTL ödeyecekler.

Ayrıca ayaktan teşhis ve tedavide, ilaçta yüzde 20'ye varan oranda, yatarak tedavide ise yüzde 1 oranında katkı payı alınacak. Vatandaş işletme haline getirilmiş kamu hastanelerinde otelcilik hizmetleri ve öğretim üyesi için cebinden fark ödeyecek. Eğer öde-mezse sağlık hizmeti, ilaç vs alamayacak. Yoksul vatandaşların işletme haline getirilmiş hastanelere ulaşma şansı dahi olmayacak. Yoksullar öngörülen bu sistem içinde, 'E tipi' hastanede, yani verimliliği düşük, kar edememiş ve bakanlığa devredilmiş 2. sınıf hastanelerde sadaka niyetine hizmet alabilecekler.

HEKİMLER MALİYET UNSURU MU?
İşletmeye dönüşmüş, verimliliği artırmayı yani harcamaları azaltmayı, personel giderini en aza indirmeyi hedefleyen kurumlarda çalışan hekimlere ise ikinci iş yasaklanıyor. Bu kurumlarda hekim ve diğer çalışanlar sözleşmeli, tam gün hatta gerektiğinde tatil ve mesai dışı saatlerde de angarya olarak çalıştırmak hedefleniyor.

Belirtmekte fayda var ki, hekimler de diğer çalışanlar gibi tek bir kurumda makul bir süre çalışmayı istemektedirler. Ancak bunun için emeklerinin karşılığı olan ücretin ve güvenceli çalışma koşullarının yaratılması zorunludur. Sağlık yüksek nitelik ve yoğun emek gerektiren bir hizmettir.

Bu hizmeti üreten başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının emeklerinin karşılığı ödenmelidir. Hekimler, ikinci-üçüncü işlerde çalışmak zorunda bıraktırılmadan, genel bütçeden karşılanan ve emekliliğe yansıyan ücretlerle kamu kurumlarında çalışabilmelidirler.

Halkın nitelikli sağlık hizmeti alabilmesi iyi hekim, iyi uzman yetiştirmek ile mümkündür. Tıp fakültesinden iyi doktor, eğitim hastanesinden iyi uzman yetiştirmenin ise bedeli vardır. Eğitime ve eğiticilere genel bütçeden para ayrılmalıdır. Kar odaklı işletmede nitelikli tıp ve uzmanlık eğitimi olamayacağı açıktır.

AKP'NİN SAĞLIK YÜKÜ
Sağlığı üzerinden atılması gereken bir yük kabul eden piyasacı AKP, tıp fakülteleri ve eğitim hastanelerinde, hastaneleri muayenehanelere çeviren bir anlayışla yeni döner sermaye uygulamaları eliyle, bu kurumlarda profesör, doçent ve şeflere tam gün çalışma getirmeyi hedeflemektedir. Bu anlayışın tercümesi vatandaşı fark ödemeye zorlayarak cebindeki paraya göz dikmektir. Tıp eğitimi için ayrılacak zamandan çalmak demektir.

Kamu hastanelerinin yeniden kamulaştırılması ve döner sermaye gelirine mahkum edilmemesi, hekim ve diğer sağlık çalışanlarının ücretlerinin de dâhil olduğu giderlerin yeniden genel bütçeden karşılanması koşuluyla tam süre çalışma bir zorunluluk haline getirilebilir.

Kar hedefli bir işletmede performansa göre ücret türü belirsiz, güvencesiz, etik değerleri çiğneten, hastaneye kazandırdığın para oranında ödenecek bir ücretle tam gün çalışmayı kabul etmek mümkün değildir.

Bir sonraki adımda halkın hastanelerinin satılmasının planlandığı bu günlerde AKP hekimler ile halkı karşı karşıya getirmek istemektedir. Tamamen özelleşmiş sağlık kurumlarında hekimleri güvencesiz tam gün çalışmaya zorlamak halkın menfaatine değildir.

Biz hekimler, patron konumundaki Birlik Yönetim Kurulu'nun iki dudağı arasından çıkacak sözle işten atılabilecek, etik değerlerin çiğnenebileceği kamu hastane birliklerinde güvencesiz ücret ve güvencesiz çalışma ortamında tam gün köleliği istemiyoruz.

Yeniden kamulaştırılmış, vergilerden oluşan genel bütçeden finanse edilen halkın hastanelerinde ikinci bir iş yapmaya mahkûm edilmeden, insanca yaşamaya yetecek ücret ve güvenceli çalışma ortamında tam gün hekimlik yapmak ve sağlık hizmeti sunmak istiyoruz.

DR. GURAY KILIÇ



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat