TÜRKİYE ECZACI KAMUOYUNA

 

Ecz.YAKUP ERCAN

 

Ülkelerdeki siyasal sistemlerin, sağlık harcamalarını azaltmalarının bir tercih olarak ele alınmasını bir yana bırakırsak, söyleyebiliriz ki, nüfusun yaşlanması sağlık harcamalarının finansmanını zorlaştırmaktadır. Bu durum, tüm dünyada sağlık hizmetlerinin liberalizasyonunu getirmekte ve sağlık hizmet yapısını değişime zorlamaktadır. Bu değişim, sağlık hizmeti sunucularını ve tabii ki eczacıları tanımsız bir zemine doğru kaydırmaktadır. Bu zemin, eczacı örgütlerinin, kendi mensuplarının çıkarlarını daha akılcı yollarla savunmasının önemini artırmaktadır.

 

Ülkemizde eczacılık mesleğinin durumu nedir?

 

Merkezi örgütümüz, son iki yılda hiç bir direniş refleksi göstermemiştir. Örgüt, kendini var eden gerekçelere tümüyle yabancılaşmış ve tabandan tümüyle kopmuştur. Değişimin hızla dayatıldığı bir süreçte, resmi otoritenin tüm isteklerine boyun eğmiş, o istekleri tabana iletmekten başka bir varlık ortaya koymamıştır. Örgüt yönetimi, mensuplarını temsil etmek üzere oturduğu masanın neresinde durması gerektiğini unutmuştur. Bu davranış masum bir bilinçsizlik midir? Eczacı tabanı bu masumiyete inanmamaktadır. Resmi kurumlarla eczacı adına yapılan görüşmeler, eczacı lehine yapılan bir işbirliği yerine eczacı aleyhine bir işbirlikçilik olarak algılanmıştır. Yönetim kadrosunun diğer unsurları, tüm gidişe seyirci kalmışlardır. Merkezi yönetimdeki farklı sesler ise olabildiğince yok sayılmıştır. Eczacı tabanı şu soruyu sormaktadır: Tüm bu teslimiyet, örgüt başkanının kişisel ikbali ile mi ilgilidir?

 

Bugün eczacıların önünde iki tehlike bulunmaktadır. Zincir eczane tehlikesinden söz etmiyoruz. Bu tehlikenin BİRİNCİSİ örgütümüzün, kişisel amaçlar için bir sıçrama platformu olarak kullanılması tehlikesidir. Böyle bir hevesin  YOL haline getirilmesi engellenmelidir. Aksi durumda güven duyulan merkezi bir örgüt yapısı ortaya çıkarmak olanaksız olacaktır. İnsanın iyi yanı ile kötü yanı arasındaki mesafe günümüzde çok kısalmıştır. Post-modern kültür, ben-odaklı bireylerin çoğalmasını teşvik etmektedir. Bu yol, ancak ve ancak bir taban denetimi ile kapatılabilir ve kapatılmalıdır.

 

İKİNCİ tehlike, mesleki kuşatılmışlığımızın, meclisteki yandaşımız marifeti ile aşılabileceği umududur. Bu kesin olarak ham bir hayaldir. Umut iyidir, ama böyle bir umut mesleğimizin celladı olacaktır. Tüm iyi niyetlere karşın bu yöntemin para etmediği yıllardır görülmektedir.

 

Bu nedenle, eğer mevcut merkez heyeti üyelerimizden ‘’yola devam’’ diyenler var ise, kesin olarak bir özeleştiri yapmaları gerekmektedir. Mevcut yönetimin üyeleri aynaya bakıp kendi vicdanları ile hesaplaşmalıdırlar. Özeleştiri yapmayanlar tarih önünde, ellerindeki günahın hesabını vereceklerdir.

 

Ocak/İstanbul mitingi mesleğimizin tarihine, övgü ile söz edilen bir eylem olarak geçecek. Tabanın potansiyelini yansıtan muazzam bir eylemdi. Eczacı tabanın tepkisi, daha sonuç alıcı hale yükseltilebilirdi. Fakat bu görkemli potansiyel zamanın yıpratıcı acımasızlığına terk edilerek potansiyel çar çur edildi. Miting tertipçileri bu konu ile ilgili bir açıklama yapmadılar, fakat eczacı kamuoyu bu açıklamayı beklemektedir...

 

2007 yılındaki genel manzara 1970 lerin sonundaki manzaradan daha da iç karartıcı görünmektedir. Fakat 70’lerin sonunda ülkenin her yanında örgütlenen eczacılar bir taban hareketi ile yeni bir TEB nerkezinin  yapılanmasını başardılar. Yani deyim yerinde ise tabandan bir müdahale söz konusu oldu. O meslektaşlarımız hiç bir kişisel hesap içine girmeden bizim için bir gelecek yaratmışlardır. Bugün eczanelerimizin geleceğine yön veren eczacı kooperatifleri o özverili çabaların sonucunda var edilmişlerdir. Bugün 10 bin eczacı, eczacı kooperatiflerinin çatısı altında faaliyet gösterme ayrıcalığını yaşıyorlar. O meslektaşlarımız bugün mesleğimizin onuru olarak anılmaktadırlar...

 

YA BUGÜN?....

 

Eczacılık tarihi, yaşamını bu mesleğe katmış insanlar ile yaşamını bu meslekten kotarmış olanları aynı nitelemelerle anmayacak...

 

ACİL GÖREVLERİMİZ

 

1- Ülkenin her yanında 24 bin eczacı her gün binlerce insanımızın yaşamını kolaylaştırıyor, onların sağlık sorunlarını çözüyor ya da nasıl çözüleceğinin yollarını gösteriyor. Eczacılar sağlık sistemi içinde mutlaka tanımlanmış bir zemin üzerinde olmalıdırlar.

 

2- İlaç, özelliği olan bir üründür ve özel bir kişi tarafından hastaya sunulmaktadır. Sosyal güvenlik kurumu ilacı, herhangi bir malı alır gibi almamalı ve eczacıyı da herhangi bir malı temin ettiği bir taşeron gibi görmemelidir.

 

3- İlaç, kullanım değerini eczacı elinde bulan bir üründür ve değerli bir üründür. Mal fazlaları satış koşullarını kirletmektedir ve ilaca mal görüntüsü vermektedir. Mal fazlaları bir politika olarak reddedilmeli ve sabit eczacı karı ve eczacı hizmet bedeli savunulmalıdır.

 

4- İlaç veriliş koşulları (SUT), bunca deneyimden sonra hergün değişen ve eczacıyı inciten uygulamalar olmaktan çıkarılmalıdır. Eczacı örgütleri diğer sağlık meslek örgütleri ile işbirliği içinde tasarrufun nasıl yapılabileceğini kendisi önermelidir.

 

5- Hasta katılım payları sistem üzerinde açıkça izlenebilir hale getirilmelidir.

 

6- Üreticilerin yaptığı kurum indirimleri eczacı tarafından izlenememektedir. Bu uygulama eczacının üzerinden alınmalıdır.

 

7- Eczacının çok önemsediği jenerik ilaçlar hergün piyasaya yağmur gibi yağmakta ve referans fiyatlandırma nedeni ile eczacının, ödemesini yaptığı ürünlerin fiyatı düşmektedir. Eczacı sürekli olarak ekonomik kayba uğramaktadır. Eczacının kayıp yaşadığı konular ortadan kaldırılmalıdır.

 

8- Godo’yu bekler gibi yasamızın nasıl çıkacağını beklemek yerine yapılarımızı gelecek vizyonumuza göre şekillendirmeliyiz. (Konjonktür,gereksinimlerimize uygun bir yasa çıkarılmasına pek de uygun gözükmemektedir). Bu konuda eczacı kooperatiflerimiz yolumuzu aydınlatabilecek donanıma sahiptirler. Örgüt, eczacı kooeratifleri ile çok sıkı bir işbirliğini gündeminin merkezine almalıdır

 

NE YAPMALIYIZ?

 

Merkezi örgüt yapısı yeniden herkese güven vercek bir şekilde restore edilmelidir. Eski anlayış, tasfiye ve mahkum edilmediği sürece güven verici bir yapının oluşturulamayacağı ortadadır. KİMLERİN YÖNETİME GELECEĞİ DEĞİL, HANGİ ANLAYIŞIN EGEMEN OLACAĞI SON DERECE ÖNEM TAŞIMAKTADIR.

 

MESLEĞİMİZİN GENÇ ÜYELERİ...

 

Bizim önümüzdeki gelecek, sizin önünüzdeki gelecekten daha kısa...Geleceğin asıl sahibi sizlersiniz...İçinde yaşadığınız koşulların, ülkemizin içinde yaşadığı koşulların ayrılmaz bir parçası olduğunu unutmamalısınız. Kendinizi, bilgiyle, bilinçle, heyecan ve kararlılıkla donatın. Post-modern AĞALARIN örgütünüzün başına çöreklenmesine izin vermeyin. Tarihe karşı sorumlu olduğunuzu unutmayın...

 

TÜRKİYENİN HER YERİNDEN SEÇİLMİŞ DELEGELERİMİZ...

 

Önümüzdeki süreç sizlerin çok sorumlu davranmanızı gerektiren bir süreç olma özelliği taşıyor. Kendinizi başkalarının sayı hesabına kurban vermeyin. Mesleğimiz önümüzdeki 5 yıllık süreçte ciddi bir dönüşüm yaşayacak. Kişisel olarak neyi elde edeceğinizden çok camianız adına kendinizden neleri feda edebileceğinizi sorun kendinize. Tarih,  sizi, bu soruya vereceğiniz yanıtla kaydedecek...

 

Bu satırların yazarı kimdir?

 

Hemen söyleyeyim, hergün eczanesinde mesleğini zorluklarla yapmaya çalışan sıradan bir eczacı. Hiç bir zaman kim olmalı diye değil nasıl olmalı diye düşündü. HİÇ KİMSENİN YANINDA DA DEĞİL KARŞISINDA DA; İNANDIKLARININ İSE KARARLI BİR SAVUNUCUSU. Çevresine, ülkesine, arkadaşına, insana ve insanlığa karşı hep sorumlu hissetti kendini. Her toplumsal mücadelede bir nefer gibi davrandı. Yapabileceği herşeye omuz verdi. Ben sözünü çok nadir kullandı. Adının öne çıkması için hiç uğraşmadı.’’Ben’’ sözcüğünü öne çıkaranlara pirim vermedi ve elini kirletmiş olanların elini sıkmadı. Adını öne çıkarmak isteyen bazılarının da, hızını alamayıp, karşı tarafa geçtiğine de tanık oldu yaşamında.

 

Ve o sıradan bir eczacı ve sıradan bir insan olarak böyle olmaya devam edecek.

 

Eczacı Yakup Ercan/Yenihayat Eczanesi-İZMİR

Yercan8@hotmail.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat