"Eczacılık ilaç odaklılıktan hasta odaklılığa kaymaktadır. Eczacı ilaç uzmanı olmanın ötesinde sağlık danışmanı olarak yeniden konumlanmaktadır."

Giriş cümlesi TEB Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak’ın 39.Kongre açılış konuşmasından. Geleceğe bakan önemli bir tespit.

Kongre öncesinde en çok "TEB’ de değişiklik olacak mı?" sorularını duyduk. İnsanların değişimden bekledikleri aslında kişisel değişimlerin dışında, anlayış ve uygulama değişiklikleriydi. Geleceğe dair bir umuttu.

Benzeri soruların hepsini çok kolay yanıtladık. Hatta çok çalışmış, hatmetmiş öğrenci rahatlığıyla... "Herhangi bir değişiklik olmayacak." dedik defalarca.

Genel Kurulun açılışında ne Sağlık Bakanı ne de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ya da vekilleri yoktular. Tüm odaların orada olup-olmadığı yoklamasıyla başladı her şey. Koca koca adamlar, kocaman kocaman sözler ettiler. İnsanın aklı bilse bile bazen yüreğine söz geçiremez ya, işte böyle yine umutla dinledik konuşmacıları. Evet umut vadeden, çözüm olabilecek düşünce ve konuşmalar vardı. Keşke sayıları daha çok olsaydı.

Ve aynen tahmin edildiği gibi "elde var bir" ile eve dönüş yolu...

Eve dönüş yolu sıkıcı geldi. Yüreğim daraldı. Üç gün boyunca sabahtan akşama 60 küsur konuşmacı, 800 kişi ile Türkiye’nin dört bir yanından katılan eczacıların yapabileceği gerçekten bu kadar mıydı? Bunca birikimli insanın üretimi ve çözümü bu kadar mıydı? Aklımın bildiğini, kendime anlatamadım. Yüreğimi ise hiç yatıştıramadım. Sabaha karşı eve vardık.

Sabahleyin ise, kalanlar sandıkta seçimi yaptı. Akşam 17.00 den sonra haberleri almaya başladık. "Herhangi bir değişiklik olmayacaktı, olmadı".

Özgür Köşe’de 39. Kongre konuşmalarını yayınlıyoruz. Biraz sabrederek hepsini okumanızı öneririm.

Ecz. Mehmet Domaç’ın "sanayici, kutu başına eczacı meslek hakkı vermelidir " sözü ilgiye değerdi. Ki Çolak, benzer ifadeyi kapanış konuşmasında kullandı.

Ecz. Özgür Özel ise o enerjik, yerinde duramaz hali ile TEB’i denizyıldızlarını tek tek kurtarmaya çalışanlara benzetirken, "beraber eridik bu yıllarda, adlı kitabı ya ben ya da birimiz yazarız belki" sözleri ile yıllar içinde eriyen eczacı ve eczanelerin cidden bir kitap konusu olabileceği hüznünü yaşattı.

Ecz. Reha Deniz Arda’nın duygulu ve duyarlı konuşmasını izlemenizi isterdim. Yaşadığımız günlerin ruhunu yeniden canlandırdı.

Bu arada, Gezi Parkı eylemlerine alakalı alakasız herkesin sahip çıkışına ve prim yapma yarışına açıkçası içimden gülümsedim.

Üyeliği silinen hocalarımızın halini nüktedan bir dille "Yıllarca korsan merkez heyeti üyeliği yapmışım" diye anlatan Ecz. Levent Üstünes Hocayı ben de ayakta alkışladım.

Trabzon Eczacı Odası’ndan Ecz. S.Tekin Çağlar’ın, stok zararlarımızın telafisi için açılan davanın kazanıldığı ve emsal teşkil edebileceği müjdesi, yılların adaletsizliğine biraz su serpti. Sevindirirken, "54 oda, 54 tane daha dava kazansaydı" diye ayrıca hayıflandırdı.

Ecz. Ahmet Nezihi Pekcan, majistral ilaç konusunu irdelerken, önemli bir de çözüm önerisi getirdi. Mesleğini seven ve eczane dinamiğini bilen birinden içi dolu bir konuşmaydı.

Çolak kapanış konuşmasında, "bir türlü çıkmayan ve kimselerle paylaşılmayan yönetmelik" üzerine; "yönetmeliğin internet ortamlarında içi boşaltılır, ezilir çekilir, sündürülür hale getirmek sakıncalıdır." diyerek çok konuşulmaması gerektiğini vurguladı.

Bu yazımı çok uzun olmasın diye tamamlarken yine Ecz. Erdoğan Çolak’tan aktarmak istiyorum.

"Bizlerin aynı habitusu paylaştığımız diğer canlılardan tek farkımız, gelişmiş düşünme ve planlama yeteneğimizdir. Bizler, insan türü, uzun vadeli bir hayal kurma ve bunu gerçekleştirme kapasitesine sahibiz. Demek ki düşünme, düşüncelerimizi açıklama ve onları hayata geçirmek bizi insan yapan biricik şeydir."

İşte özlü sözlerle dolu örgütümüz ve işte gerçeklerle biz...

Cezmi Ersöz’ün şiiri takıldı dilime...

"Biliyorum konuşucak bir şeyimiz yok
Ama ızdırabım sende..."

 

 

o.demir@eczacininsesi.com

Tel: 0216 5534444  

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat