Hayatta kalmak... Tüm canlıların içgüdüsel ve doğal önceliğidir.

Hayatta kalmanın koşulu da; mevcut verileri, faktörleri değerlendirmek ve bunların olası değişimlerini tahmin ederek buna göre pozisyon alabilmektir. Bu koşul her sistem için geçerlidir. Bunu canlılara da uygulayabilirsiniz, şirketlere ya da meslek birliklerine de uygulayabilirsiniz.

Bu yaşamsal bir süreçtir.

Son zamanlarda bizim alanımızda yani ilaç ve eczacılık alanında da bir takım emareler var ve bu emarelerin nereye varacağını dikkatlice değerlendirmek gerekiyor.

Şimdi bu değişimlere hep birlikte bakalım.

Bin yıl önceki mevzuatımızda bulunan "reçeteli satılabilecek ilaç" kavramı, şimdi ısıtılarak "reçetesiz ilaç satılamaz" haline gelmekte ve eczane denetimlerinde öncelik kazanmakta.

Ayrıca basında sık sık işlenerek kamuoyu oluşturulmakta ve insanları özellikle paniğe sevk etmekte.

Çok açık bir şekilde "reçetesiz ilaç (satılamaz)" kavramı iyice pekiştirilmekte.

Üç gün sonra, oluşan bu kaosun son bulması için "herkesin isteği üzerine", "reçetesiz satılabilecek ilaçlar listesi" yayınlanabilecek-ki OTC listelerinin Sağlık Bakanlığı’na sunulduğu biliniyor- ve reçete gerekmeyeceği için bu ilaçların marketlerde satışı da meşru gösterilecek.

Gelin başa dönelim.

Bu durum yaşamsal bir mücadeledir.

Bu durum sadece eczanenin satış kalemi eksilmesinin falan ötesinde çok daha önemlidir. Burada insanların ve halkın sağlığı söz konusudur.

"Bitkisel ve doğal" çılgınlığı içerisinde bir takım gıda takviyeleri bitkiseldir ya da zararsızdır denilerek "tüketim malzemesi" haline geldi. Mesela biz çok iyi biliyoruz ki; zararlı bir uyuşturucu olan hint keneviri de bitkiseldir ve doğaldır. Tütün tamamen bitkiseldir ve doğaldır. Ama bu da dozu artırıldığında tamamen zararlıdır. Bu bitkisellik ve doğallık içerisinde gerçekten insan sağlığı ve halk sağlığı tehlikeye atılıyor.

Örneğin...

Glucosamin preparatları, eklemleri çok ağrıyan (ve mesela Tip 1 Diyabeti olan) her hastada kullanılabilir mi?

Ekinezyalı pastil, boğazı ağrıyan ya da zor nefes alıyorum diyen (ve mesela astım bronşiali olan) her hastada kullanılabilir mi?

Sarı kantaron, uykusuzluk çekiyorum (ve mesela yakında ameliyat olacağım) diyen her hastada kullanılabilir mi?

Kreatin preparatlarını, kas yapmak istiyorum (ve mesela 3 yıldır kullanıyorum, idrarımda da yanma var) diyen herkes kullanabilir mi?

İşte tüm mesele bu "ve mesela" diyerek parantez içinde yazdıklarımızda...

Bunları markette veya spor mağazasında veya bitkisel ürün satma hevesinde açılan dükkanlarda çalışanlar bilemez.

Bunları sadece bu işin eğitimini almış, ehli, uzmanı olan biz eczacılar bilebiliriz.

İlaçlar kadar ilaç benzeri maddeleri içerenler, gıda takviyeleri, bitkisel preparatlar... Bunların tamamı eczacının uzmanlığı, bilgisi ve güvenliği altında insanlarımıza sunulmalıdır.

Bilimsel akıl ve gerçekler... Deneyimlerimiz gıda takviyelerinin ehil olmayan ellerde zararlı olabileceğini çok net söylüyor. Şu ülke veya ülkeler denemiş, başaramamış demeye ihtiyacımız yok!

Ve bu konuda hepimiz elimizden geleni yapmalıyız.

Özellikle eczacı örgütleri...

TEB ve Eczacı Odaları, eczacı dernekleri, tüketici dernekleri ve dahası... Kamuoyu oluşturabilmek için afişler hazırlamalı, eczanelerimize astırmalı, TV ve radyolarda bu durumu "en yüksek sesle" dile getirmelidir.

Halkımızın, insanımızın sağlığı için bu bilinci oluşturmak bizim ve örgütlerimizin görevidir.

 

 

*1 Ocak 2014 den itibaren tüm belgelerimizde, fatura, yazar kasa satış fişlerimiz ve eczane kaşelerimizde ticaret sicil numarası gerekiyor.

** Yeni yılın ülkeme ve meslektaşlarıma daha aydınlık günler getirmesini diliyorum. Sevgilerimle...

 

o.demir@eczacininsesi.com

Tel: 0216 5534444

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat