Denizli’ de Ne Oldu ?...

 

 

Türk Eczacıları Birliği 35. Dönem Merkez Heyeti 2. Bölgelerarası Toplantısı 17-18 Kasım 2006 tarihinde Denizli’ de, Denizli Eczacı Odası’ nın konukseverliğinde yapıldı.

 

Toplantıya TEB Merkez Heyeti, Eczacı Odaları yöneticileri ve delegeleri katıldı.

 

Ben de oradaydım...

                                                            ***

 

Toplantı süresince, iki gün boyunca telefonum hemen hemen hiç durmadı :

 

“- Orada neler oluyor?”

 

Döndükten sonra da durmadı :

 

“-Denizli’ de ne oldu ?

 

                                                            ***

 

17 Kasım sabahı toplantı başlamadan hemen önce ayak üstü sohbet ediyoruz...

 

 Zonguldak Eczacı Odası Başkanı .Ecz. Sema Karagülle diyor ki, “-Durum çok kötü. Meslektaşlarımızın birer birer ekranları kapanıyor. Depo borçları artık ödenemez hale geldi. Zamanıdır, sesimizi yükseltmeliyiz.”

 

Bursa Eczacı Odası Başkanı  Ecz. Deniz İçer : “- Benim bildiğim bir çok eczacının kamu alacakları üzerinde haciz var. Gittikçe kötüye gidiyoruz. En iyi uzlaşma, gücünü göstererek gerçekleştirilendir. Bunu yapmalıyız.”

 

İzmir Eczacı Odası’ nın Başkanı Ecz. Tuncay Sayılkan yakınıyor : “Bize Yeni İlaç Fiyat Kararnamesinin, SSK’ nın, Yeşil Kartın eczacıları zengin edeceği söylendi. Ancak içinde bulunduğumuz tablo tam bir yıkım tablosu”

 

Ve diğerleri... Hepsi benzeri şeyler...

 

On yılı aşan bir süredir bu tür toplantılara katılıyorum. Doğrusu, eczacı odalarının yöneticilerini bu denli sıkıntılı, kaygılı görmedim.

 

                                                            ***

 

Başlangıç konuşmasında TEB Merkez Heyeti Başkanı Sn. Ecz. Mehmet Domaç yine o bildik, tanıdık, özgüvenli havasını dalga dalga salona yayıyordu: “Kendimize güveniyoruz, duruma hakimiz”.

 

Konuşmasının özeti ise ;

 

“ Dünyanın durumu kötüye gidiyor. ABD saldırganlığı doruk noktada. Savaşlar, açlık, yoksulluk, insanlar arası eşitsizlikler artıyor ve bütün bunlar, özellikle de bulunduğumuz coğrafyadaki tüm olumsuzluklar bizi de artarak ilgilendiriyor.

 

 Eczacının ise, sorunları her zaman vardı, yine var. Biz de bu sorunları çözmek için var gücümüzle çabalıyoruz

 

                                                            ***

 

Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği Genel Başkanı Sn. Ecz. Sait Yücel’ in konuşması ise Eczacı Odası Başkanlarının konuşacaklarının işaretini veriyor gibiydi ve yaptığı görevin konumu itibarı ile çok önemliydi. Sn Yücel dedi ki ;

 

 “ Eczacı ciddi sıkıntıda. Bu sıkıntı 2007 de katlanarak artacak. Toplam pazar içinde ithal ilaç oranı neredeyse yüzde ellilere dayandı. Biliyorsunuz, bu ilaçlarda meslek hakkımız çok az ve vadeleri kısa. Bu durum eczacıyı çok zorluyor. Eczacıyı çok zorlayan diğer bir durum ise ilaç indirimleri sonucu, eczacının uğradığı stoktan kaybı.Bu duruma mutlaka bir çözüm getirilmeli. Geri ödeme gecikmelerinin ise artacağının işaretleri var. Bu görünüyor. Bu sıkıntılar artarak sürecek. Çünkü; genel politikaların göstergesi bu yönde. Bunları bilerek davranmamız gerekli.”

 

                                                            ***

 

Sıra oda başkanlarının konuşmalarına geldi. Artık kürsüde tek tek, ancak eczacının sıkıntıları açısından sanki bir koro disiplini ile konuşan konuşmacılar vardı :

 

1)      Ödeme gecikmeleri canımızı yakıyor.

2)      Sorunlar çok ağırlaştı, bu günümüz kötü, geleceğimizden çok kaygılıyız. 

3)      İlaç fiyat indirimlerinden uğradığımız kayıplar eczanelerimizi bitirdi.

4)      Borç ve kredi batağındayız.

5)      SSK ‘ nın abuk uygulamaları ve tüm kamu kurumlarında sürekli değişen, anlaşılamayan uygulamalar eczacının hayatını cehenneme çevirdi. Genelge okumaktan iş yapamaz hale geldik.

6)      Dağıtım kanalları vadeleri geri çekiyor. Buna dayanmamız mümkün değil.

7)      Bilinen 2007 taslak protokolü asla kabul edilemez.

8)      6197 sayılı yasa değişikliği taslağından taviz verilemez.

9)      Acil bir şeyler yapılmalı, gücümüzü göstermeliyiz. Devlet tek alıcıysa biz de tek satıcıyız. Buna göre davranmalıyız.

 

 

                                                            ***

 

Toplantı sırasında, toplantı başkanlığına, altında çeşitli oda yöneticilerinin ve delegelerinin imzaları olan bir dilekçe verdik. Dedik ki ;

 

“2007 kamu ilaç alım protokolünün bilinen taslak hali  kabul edilemez. Özellikle, % 75-90 avans ödeme şekli ve 75. günde geri ödeme asla kabul edilemez. Bu durumun toplantı sonuç bildirgesinde yer almasını talep ediyoruz.”

 

                                                            ***

 

 

 

Anlaşılan o ki ; Tüm Türkiye’ de Yeşil Kartlıların serbest eczanelerden ilaç hizmeti alımı, eczacı açısından tam bir belaya dönüşmüş durumda. Versen bir türlü vermesen bir türlü...

 

 

                                                            ***

 

Toplantıda dillendirilen önemli konulardan biri de hazırlanmakta olan Yeni İlaç Fiyat Kararnamesi oldu. Bakanlık, ilaç fiyatlarını yeniden düşürmenin yollarını arıyor.

 

Düşünülen şey ise ; ilaç fiyatlandırmasında referans alınacak ülkelerin arasına Polonya ve Macaristan gibi ülkelerin katılması. Bu ülkelerde ilaç fiyatları bize göre oldukça düşük. Bu gerçekleştirilirse yeni bir fiyat indirimi dalgası bizi bekliyor.

 

Stoklara dikkat !

 

                                                            ***

 

Herkesin üzerinde uzlaştığı konulardan biri de firmaların iyice ölçüyü kaçırdığı idi. Kimin ne yaptığı belli değildi. Kim ne iskonto yapıyor, fiyatı ne, fiyat ne zaman düştü, artık takip edilemez duruma gelmişti...

 

                                                            ***

 

Toplantıdan bir özel not :

 

Ülkemizde yaşanan sel felaketi ile ilgili Batman Eczacı Odası’ nın  Başkanı Ecz. Emin Beyaz kısa bir barkovizyon sunumu yaptı. Sel bölgelerinde yaşanan acıyı olanca canlılığıyla aktardı. Gerçekten de iç acıtıcı görüntülerdi. Detaylarıyla öğrendik ki ; felaket olur olmaz, TEB, bölgedeki  eczacı odalarımız ve Türkiye’nin bir çok eczacı odası hızla harekete geçmiş, refleks göstermiş, yardıma koşmuş... Bu örgütün bir üyesi olarak onur duydum... Buradan bir defa daha yaşanan acıyı paylaştığımı bildirmek istiyorum...

 

                                                            ***

 

Yine özel bir not :

 

Toplantıda, bizi de yakından ilgilendiren bir şey öğrendik. Benim haberim yoktu. Hani, TEB yedi sekiz yıl önce İstanbul-Florya’da bir arsa almıştı. Buraya eczacılar için bir sosyal tesis yapılacaktı. TEB bu arsayı iki-üç ay önce satmış.

 

 Şimdiye dek haberimizin olmamasını yadırgadım...

 

                                                            ***

TEB Merkez Heyeti Başkanı konuşmaları yanıtlamak için kürsüye geldiğinde, tavrı açış konuşmasından daha farklıydı.

 

Belki de TEB ‘ in tarihinde ilk kez eczacı odası başkanları, eczacıların sıkıntıları açısından hep bir ağızdan konuşmuştu ve sorunlar gerçekten de çok ağırdı. TEB den çözüm yolunda önderlik talep ediyordu. Bu çok açıktı.

 

Yanı sıra,  kimi konuşmacıların üslup olarak son derece zarif ama içerik olarak da bir o kadar sert eleştirilerinden etkilenmiş olduğu belliydi.

 

Sn. Domaç, bitirirken şunları söyledi ;

 

“ Sorunlar ağır ve çözümleri için çalışıyoruz, çalışacağız. Sizlerden de katkı bekliyoruz. 2007 protokolü için görüşmelerimiz sürüyor. Bu görüşmelerde en iyi şartları yakalasak bile size sormadan imzalamayacağım. Bu imzayı beraberce atacağız. Son biçim verildiğinde sizleri çağıracağız. İşte önümüze koyulan bu... Ne diyorsunuz? diye soracağız. İmzala derseniz, imzalayacağım.”

 

                                                            ***

 

Denizli’ de Eczacı Odaları düşünsel anlamda görevlerini yapmaya çalıştılar. Mesaj çok açık :

 

“ Eczanelerde, meslekte yangın var. Gereği yapılmalıdır.”

 

Şimdi TEB Merkez Heyeti’ ne düşen görev, aldığı mesajın gereğini yapmak için öne düşmektir. Söylenenleri bütünselleştirerek yüksek sesle, etkinlikle, ete kemiğe büründürerek kamuoyuna ve muhatablarına  aktarmaktır.

 

Gereğini yapmalıdır.

 

 Gereği nedir... Onu Merkez Heyetimizin biliyor olması gerekir. Bu konuda örgütümüzün yeterince deneyimi var.

 

Merkez Heyetimiz ya gereğini yapacak ya da kendini tüketecek...

 

Başka bir seçenek görünmüyor...

 

Bekleyip, gözleyeceğiz... Elimizden geldiğince demokratik baskımızı eksik etmeyeceğiz...

 

                                                            ***

 

Sanıyorum, bu yazı, bu güne dek Eczacının Sesi’nde yazdığım en uzun yazı oldu. Ancak bu kadar özetleyebildim.

 

Eczacı Odalarının, Denizli’ de “direnme isteklerini” tarihe bir not olarak düştüklerini saptıyorum...

 

Şimdi, siz karar verin...

 

Denizli’ de sizce ne oldu?...

 

 

 

 

Ecz. Hakan Gençosmanoğlu

 

ECZACININ SESİ

www.eczacininsesi.com

 

 

 

e-posta : ecz.hakan@superonline.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat