Koyver Gitsin !...

Ecz. Hakan Gençosmanoğlu

 

İlaç sanayinden başlayan vahşi bir tekelleşme tüm sektörü giderek sarıyor.

Yerli ilaç sanayi diye bir olgu kalmayacak gibi...

Bu acımasız tekelleşmenin baskısı üzerimizde giderek artıyor...

Olana bitene artık hiç bir biçimde müdahil olamıyoruz...

***

Eczacı aleyhine İlaç Fiyat Kararnamesi, Kamu İlaç Alım Protokolünün daha da ağırlaştırılması gündemde...

Yeni BUT yazılıyor. Ardından protokol yazılacak. Hazırdır da, önümüze konulacak.

İlaçta Reklam Uygulaması, OTC, Zincir Eczaneler tasarıları hazır, uygun zamanı bekliyor..

İlaç fiyat indirimleri ile eczanelerimiz eriyor. Kimi zaman, zararına ilaç vermek durumunda kalıyoruz.

Sürekli değişen kurallarla "şallak mallak" olduk.

İlaç ödemelerimizi hiç bir zaman zamanında alamaz olduk...

Bittik bitiyoruz, az kaldı... Göz göre göre... Bağıra çağıra...

İşin garibi tüm bu tespitleri "seyreden" meslek örgütlerimizin yöneticileri de yapıyor.

***

Herkes bir " yapı " kurmuş, kendince bir şey yapmaya çalışıyor.

Kimi eczacı odaları miting yapıyor, kimileri gazete ilanı veriyor.

Kimileri de araya adamlar sokarak devletten randevular alıyor, gidip gidip bir şeyler istiyor. Çaresizce çırpınıyor.

Herkes bir başına.

TEB diye bir olgunun "bütünlüğü" fiilen hiç kalmamış.

Adamlar bunu bizden daha iyi görüyor ve tepe tepe kullanıyor.

***

Artık karşımızdakilere ;

"- Böyle demokrasi olur mu, meslek örgütümüzün de görüşünü alın" diyemiyoruz.

Çünkü, adamlar ;

"- Sorduk TEB ' in görüşünü aldık, uygun buldular" diyorlar. Bize de susmak düşüyor.

Daha kısa bir süre önce Sağlık Bakanı ;

"-Her şeyi TEB' e soruyoruz, öyle yapıyoruz " dedi. TEB den de bir tekzip gelmedi.

14 Ocak mitinginde TEB yok. 11 Mart mitinginde de...

TEB, "eczacının canına okuyan" bu siyasi iktidarla bütünselleşen görüntüsüyle icraatlarına devam ediyor.

***

Bu ortamda bir şeyler yapmak gerekir dedik...

Uzunca bir süredir dillendirdiğimiz Olağanüstü TEB Genel Kurulu gündemdeydi.

Onun öyküsünü müsait bir zamanda, detaylarıyla bizden de dinlersiniz.

Yakın düşündüğünü bildiğimiz delege arkadaşlarımızla bu çağrıyı yaptık...

Öyle ya; böyle bir ortamda "en yüksek, yasal organımız duruma müdahale etmeyecekti de ne zaman edecekti"

***

Günlerce süren bir "beyin fırtınasından" çıktı bu sonuç...

"Kapatılan" demokratik kanallara rağmen...

Elbette başımıza gelecekleri de tahmin ederek.

Hatta, kendi arkadaşlarımız tarafından haksız, yersiz, eleştiri ve suçlamalara hedef olacağımızı kestirebiliyorduk.

Kimilerinin açık ya da "gizli" şimşeklerini üzerimize çekeceğimizi biliyorduk

Ama, ne gam (!)...

***

Bir daha yazalım ;

"Şimdi değilse ne zaman ?"

Cevabı var mı... Yok...

Başarmak inanmakla başlar....

Nasılsa "gerçekleşemez" demek başarıya inançsızlık ve baştan yenilgidir.

Kaldı ki; başaramazsanız da, bu haksız olduğunuz anlamına gelmez.

Hiç hesapsız, kitapsız öne düşme yürekliliğini gösteremeyenler, ardına hiç bakmasın, orada hiç kimseyi bulamazlar...

Kaldı ki; gelen e-mailler, fakslar ve telefonlar tek bir şey söylüyor ;

"-Haklısınız, devam edin."

 ***

Eğer,TEB Genel Kurulunu oluşturan unsurlar, mesleğimiz açısından yürütülen bu ölüm-kalım savaşımına müdahale etme basiretinden yoksunsa koyver gitsin...

Demeyeceğiz, elbette...

Doğru bildiğimiz yolda, yola devam...

Bakalım, görelim neler olacak...

 

ECZACININ SESİ

www.eczacininsesi.com

e-posta : ecz.hakan@superonline.com

faks : 0216 574 72 69



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat