ZORUNLU AÇIKLAMA!

              Öncelikle gereksiz yere gündemi işgal etmiş olduğum için tüm Eczacının Sesi okurlarından özür diliyorum. Gelelim neden zorunlu bir cevap yazdığıma;

              Bilmeyenler için izah edeyim, yazılarımı günlerce saatlerce kurgulayarak saat başlarında yazının başına oturarak satır satır yazan biri değilim. Kafamda oluşan konuyu oturur tek kalemde yazar ve bir kere okuyup yayınlanması için editörümüze gönderirim. (Ama bu yazıyı zorunlu olarak birkaç defa okuyacağım.) İlk cümleyi yazmak zordur benim için, sonrasında kelimeler peşi sıra dizilir. Bu dizilişte de gündemde olan konular etkili olur. Üslup olarak hicvedici bir dil kullansam da kimseyi hedef alarak, kara çalarak ya da yalan söyleyerek bir şey yazmadım yazmam da. Kimsenin adını çok zorunlu değilse yazılarımda kullanmam; zira kişileri tartışmak küçük beyinlerin işidir, olayları ve fikirleri tartışmak yazıya bir değer katar. 26 Ağustosta yazdığım yazıdaki En Büyük Başkan metaforu da bir şahsı değil o görüşteki herkesi muhatap alan simgesel bir ifadedir. Yani bir kişi değil, aynı görüşte olan herkestir muhatabım.

              Yazımdaki konuların, öne sürdüğüm argümanların, düşünce ve tespitlerin hiçbirini net bir şekilde çürütecek bir cevap olmaksızın adım belirtilerek yazdıklarım için “yalan, yanlış, uygunsuz ve bilgiden yoksun eleştiriler” denilmesine cevap yazmak istiyorum ama yardımcı eczacılıkla ilgili yazdıklarıma ilişkin tek bir kelime bile yok!

              Neye, nasıl cevap vereyim?

              Gelelim alınganlık yapılan konuya; orman yangınlarında yanan alanın ölçü birimi olarak farkındalık olsun diye hektar yerine futbol sahası terimi kullanılır “şu kadar futbol sahası büyüklüğünde alan yandı” diye. Benim yazımı yazdığım günlerde eczacı meslek hakkı için yaptığım çalışmada gördüğüm ve beynimi rahatsız eden bir sonuç bu yazıya bir yerden girmek istedi, o da şu; 2018 verilerine göre eczanelerin yüzde 65’inin cirosu 1 milyon TL’nin altında. Dikkatinizi çekerim, yılda 1 milyon TL ciro, bir yıllık kar değil! Bunu istatistik okumaları yapıp yorumlayan biri olarak kullanmam, dikkati çekmem lazımdı. O konuda yazı yazacaktım ama yardımcı eczacılık konusunda bir tartışma vardı, görüşlerimi yazmalıydım. O yazıyı yazamamanın verdiği duyguyla orman yangını gibi eczanedeki ekonomik yangını çarpıcı olarak bu yazının bir yerinde nasıl verebilirim, diye düşündüm. Çarpıcı bir ölçü birimi olarak kullanılacak bir şey olmalı, o da gündeme yeniden giren eski bir siyasinin kendi dönemindeki iddialara ilişkin açıklamaları oldu, meşhur pahalı saati aklıma getirdi, saniyeler içinde aklımda gelişen zincirleme reaksiyon sonucu oluşan bir cümle de böylece klavyeden çıkmış oldu. Bizler bir sene o ciroyu yapmaya çalışırken derdimizi anlatmaya çalıştığımız pahalı saat takan ilgililer ve yetkililerin gözünde bizim derdimiz nedir ki demekti ifade etmek istediğim.

              Kaldı ki pahalı saat almak, takmak, kullanmak suç ya da ayıp olmadığı gibi varsa da bunun konu edilmesinin kişilik haklarına saldırı unsuru olması da hukuken söz konusu olamaz.

              Bu durumu Eczacının Sesi yayın kurulu başkanı dostum Hakan Gençosmanoğlu’na da telefonda söyledim, oradaki ifadenin Mehmet Domaç’ın kendisine matuf olmadığını, aksine yazdığı cevabi yazının böyle bir saati varmış algısını oluşturacağını, herkesin olsa da olmasa da saati konu edeceğini, saat kaç esprisi yapacağını, böylesine bir iletişim hatası yapmaması gerektiğinin iletilmesini istedim. Kendisine iletildi ama gönderdiği cevap yazısının yayınlanmasını ısrarla istemişler, Eczacının Sesi’nde herkesin kendini ifade etme hakkı ve özgürlüğü vardır, tabi ki de yayınlandı. Ben de bu zorunlu açıklamayı yapmak durumunda kaldım.

              Bu vesileyle; hiçbir günahı vebali olmadığı halde benim yüzümden başı ağrıyan başta Sayın Özlem Demir ve Sayın Hakan Gençosmanoğlu’ndan ve siz sayın okurlarımızdan böylesine önemsiz bir konu hakkında gündemi meşgul ettiğim, rahatsızlık verdiğim için özür diliyorum.

              Sayın Mehmet Domaç’tan özür dileyecek bir durumum yok, ayrıca saati olup olmaması da beni hiç enterese etmiyor.

Ancak; öyle talep etmiş, en azından gönlü kırılmış, O’ndan da kalbini kırdığım için özür diliyorum.

Zira kalp kırmak asla istemeyeceğim bir şeydir.

Ama yardımcı eczacılıkla ilgili görüşlerimin de sonuna kadar arkasındayım.

Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar sözüne istinaden de fikri temele dayalı olmak koşuluyla herkesle her platformda bu konuyu tartışabilirim.

              Eczacı Kamuoyunun bilgisine sunarım...

Ecz. Kadir Sedat Sofugil

BİLGİ:

Sayın Ecz. Kadir Sedat Sofugil’ in söz konusu makalesi:

https://eczacininsesi.com/ters-kose-detay.php?id=109

Sayın Ecz. Mehmet Domaç’ ın açıklaması:

https://eczacininsesi.com/haber-detay.php?id=14139



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat