Şimdi bekliyoruz. Kararttık, yürüdük, 3 kere 'karartmanın sonu kapatmadır' diye bağırdık. Eylem bitti. Bekleme süresi başladı.

        Beklemek, yeni değil bizim için. Önce genel seçimi bekledik. Genel seçim sonuçları belli olmadan, kime karşı eylem yapacağız denildi, hak vermedik ama bekledik. Sonra eczacı odası seçimlerini bekledik. Rafımızdan  fiyat indirildi, ses etmeden bekledik. BUT, SUT yanlışlarla doludur, uygulamalar hatalıdır dedik, bekledik. Her yeni kuralı, geçmişe dönük uygulamayı, haksız kesinti ve iadeyi sineye çektik, bekledik. Bir ara 'kural tanımaz' dediler bize, yüzümüze tükürdüler, oda ekranına yazı yazıldı, hop yazılar buharlaştı, Yarabbi Şükür dedik, bekledik. Sıkıntı çekerek, hastayla- doktorla kavga ederek bekledik. 10 ay katılım payının bir bölümünü bile almadan bekledik. Cepte para olmadan, bankaya faiz ödeyerek bekledik. Bir kısmımız kapattı eczanesini, bazılarımızın ekranı karartıldı, bir kısmımız taşıdı, bir kısmımız depoyla %30 kar garantili anlaşma yaptı-eczanesinde eleman oldu, bekledik. Kurumun oyuncağı olduk, talimatların tuzağına düştük, bekledik. Yangın var eczanemizde dedik, dayanacak gücümüz kalmadı dedik, bekledik. Örgütü ekarte etmeye çalıştılar, tehdit ettiler, e-sözleşme önerdiler, bekledik. Eczacının yokoluş dosyasını hazırladık, bekledik. Genel toplantı istedik, bölgesel yapıyoruz dediler-hangi bölge toplandı, ne konuşuldu bilmeden bekledik. Her fırsatta eylem istedik, kapatalım dedik, çaresizmiş gibi bekledik.

       Biz neyi bekledik? Biz niye bekledik? Biz nasıl bekledik?

       Bunca olaya rağmen! Bunca sıkıntıya rağmen!

       Biz beklerken mevsimler değişti. Zaten esmeye başlamış olan değişim rüzgarları, şiddetlendi, yönünü buldu, yelkenleri doldurdu, şişirdi. Seçimden önce, seçilmesi muhtemel iktidara karşı sessiz, saygılı ve uslu bir duruş sergilendi. Seçimden sonra daha da uslu duruldu. 'Parmak ucuna basarak' diyorum ben buna. Kararlılık yok, içtenlik yok. Yaranmak önemli. Temsil yetkisi, tabana karşı sorumluluk arka plana itildi.  Bu arada eczacı örgütünün, dolayısıyla eczacının geleneksel duruşu da değişti.  Bekleye, susa, sine bu 14 Mayıs'a gelindi.  2 günlük süreçte kokmaz-bulaşmaz eylemlilik uygulandı.

       Beklediğimize  değmedi. Esas, beklediğimiz için gurur duyulmayı hak etmiştik. Esas bunca sıkıntıyı göğüslediğimiz, her eziyete kararlılıkla direndiğimiz için, safları terk etmediğimiz için. Çabaladığımız için. Sabrımız için.

       Buraya kadar yazdığım her şey gerçek. Bir süreçten geçirildik. Bundan sonra masal anlatıyorum. Büyük ihtimalle Haziran gelmeden, içinde eczacının adı-sanı geçmeyen yasa kabul edilecek. OTC VE ZİNCİRLER hayata geçecek.

Karartmanın sonu ancak BİZimle gelir. BİZ olmak için son günler bunlar. Sonra ne kapatma işe yarar, ne yakma, ne yıkma……

       Bilmem anlatamadım mı?

 

                   *****************

 

-         Efendim,  müsaitseniz eylem yapacaktık?

-         A, hiç beklemiyorduk, hayırdır?

-         Ya, biz de çok düşündük ama, malum taban…(illallah mimik ve mizanseni)

-         Yalnız bazı küçük isteklerimiz olacak. Hafta içi olsun, öyle herkes toplaşıp gelmesin. Bir de sabah erken saatte olsun, kalabalığa  kalmayın. Mümkün olduğu kadar yerleri kirletmeyin. Çok yüksek sesle bağırmayın ki, uyuyanlar rahatsız olup uyanmasın. Avrupa normlarında olması çok önemli. Bakınız Yunanistan örneğinde, eczane eylemleri……

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat