Mesleki örgütlenmemizin 53. yılına geldik, şimdi düşünüyorum da, kim bilir ne heyecanla ne coşkuyla kurulmuştur, tıpkı Cumhuriyetimiz gibi …

 

Bir örgüt niye kurulur ve amacı neye hizmet eder?.. Cevabı iyi, kötü   hepimiz biliyoruz, burada bunu anlatmaya gerek yok , ancak tepe örgütümüzün bildiğimiz bu amaca yönelik neredeyse hiçbir şey yapmadığı , hatta tabanının önünde aşılması gereken bir engel olarak görülmeye başladığı bir gerçekliktir eğer eczanelerimizin önceleri yavaş yavaş  sonra  hızla eriyerek yok olmasına ana etken giderek bizim örgütlerimiz olmaya başlamışsa artık burada örgüt değil örgütsüzlük var demektir.

 

2002 "Yaşamak ve Yaşatmak için Kapalıyız" eyleminden bu yana oluşan kayıplarımıza şöyle bir göz atalım;

 

Baş belamız Kamu Kurum İskontoları , önce ithal ilaçlarla başlayan ilaç fiyatlarında, daha sonra Avrupa’nın 3 ülkesi ( sonra 5 oldu ) baz alınarak yerli ilaçlarda yapılan indirimlerle kamulaştırılan eczane raflarımız , ilaç fiyat kararnamesiyle oluşturulan 5 kademeli ilaç ‘’karlılığımız’’, %18 den 8 e düşen KDV oranı nedeniyle şişen envanterlerimiz  daha sonra kademeli kurum iskontosu yapan eczane sınıflandırması , şimdiler de kapımızda İTS , üç günde bir  BUT , TUT , SUT  ve protokol değişiklikleri , burada bir parantez açalım , üzerinde 2-3 ay çalışılmış 1ay karşılıklı görüşmeler yapılarak imza altına alınmış bir protokol değiştirilebilir mi ? başınızda meslektaşının sorununu bilen , onun eczanesindeki yangını

gören  seçilmişler varsa değiştirilemez.

 

Bütün bu olanlar olup biterken tepe örgütümüzün başı siyasi kariyer ve koltuk uğruna bu yangına su serpmek yerine körükle gidiyorsa , ondan sonra gelenler ve onları oraya getiren delegeler aynı pervasızlıkla ve vurdumduymazlıkla hareket ediyorlarsa , 19 Ocak 2009 sabahı SGK’ nın blöfünü yemeyen biz eczacılara rağmen , saat 15.00 te basının önüne çıkıp zehir zemberek açıklama yapıp , 51 eczacı odasının  ortak deklarasyon desteğine rağmen önce saat 18.00 de bir bakanla daha sonra  gece 23.00 te diğer bakanla ‘’anlaşarak’’ başkanın kendi deyimiyle ‘’ bizi kör kuyularda merdivensiz bırakan’’ bir zihniyetten şüphe duyarım , böyle bir yapı benim örgütüm olamaz ve beni temsil yetkisine sahip değildir .

 

Burada değineceğim bir örgüt olamama örneği daha var ; Oda yönetimimiz olaylara bölgesel olarak (ki en büyük bölge olarak istese Ankara’yı sallar ) inisiyatif koyamayan ,üyesiyle kaynaşamayan , üyesinin sesine kulak vermeyen ve onunla birlikte geniş katılımlı kararlara imza atamayan , bir anlamda üyelerini gaza getirip daha sonra yüzüstü bırakan dolayısıyla inandırıcılığını yitiren yönetim , yönetemiyor demektir.

 

 e-Gazetemiz odaklı oluşan hareketimiz , önce meclisini kurdu, sonra bütün yurtta hızla taban kazanmaya devam ediyor , sıcak gündemin gelişmelerini takip ediyor , meslektaşlarının gündemi  paylaşıyor , çözüm önerileri üretiyor , örgütsüzlüğümüze bir son vermek için işaretimizi verdik;  yönetmeye geliyoruz  , TEB hazır olsun ARTIK GERÇEKTEN DE  YETER  ,  miskinlik ,beceriksizlik , takiyye ve parlamenterlik sevdasına son , geliyoruz ‘’ECZACININ SESİ’’yle gümbür gümbür geliyoruz

 

Ecz Hüseyin İ. OKATAN – Eczacının Sesi Kurucu Üyesi



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat