SEVGİLİ TÜRKEL,

İlk defa sözünü tutmadın, ilk defa kandırdın bizi. Artık kendimize ve birbirimize biraz daha çok vakit ayıracaktık hani? Hani gününü sen kararlaştımıştın da 6 Şubat gecesi (bu gece) dostlarla birlikte bir akşam yemeğinde olacaktık? Birbirimizden güç alacaktık, içinde bulunduğumuz koşullara karşın kaybolmayan umudumuzu yenileyecek, çoğaltacaktık, tüm karamsarlıklara inat.

Fatih Kız Lise’sinde farklı şubelerde dönem arkadaşıydık.Yıllar sonra karşılaştığımızda sen bir yazardın ve akademik kariyer yapıp öğretim üyesi olmuştun. Ben de uzun yıllardır kendi mesleğimin örgütlerinde inandığım şeyler için emek veriyordum. Ne zaman seminer, panel vb için rica etsem kırmadın geldin, eczacı meslektaşlarımızı bilgilendirdin.

Yollarımız, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yönetiminde tekrar kesişti. Eskiye dayanan tanışıklığımız sıkı bir dostluğa ve yol arkadaşlığına dönüştü. Büyük kızımın nikah yüzüklerini taktın, küçük kızımın ise önce gofret teyzesi , sonra da özel bir arkadaşı oldun.

Dünyanın ve Ülkemizin içinden geçtiği bu günleri bilimsel tahlillerle çok önceden gördün, anlattın, uyardın. Daha 15 gün öncesine kadar Fakültende master öğrencilerinle ilgilenip programlar yapıyordun. Dernekte yapılması gerekli işlerle ilgili planlar yapıp düşüncelerini paylaşıyordun benimle. Bütün bunlardan öte çağdaş, devrimci, Atatürkçü kişiliğinle gerçek bir bilim kadını olarak yol açtın, örnek oldun, önder oldun. Öğrencilerine, Cumhuriyet okurlarına, Çağdaş Yaşamlılara ve tüm Türkiye’ye aydınlanma ışıkları saçarak ayrıldın aramızdan.

Seninle çoğu konuda uzun uzun konuşup, tartışıp, anlaşabilirdik, ama bu konuda anlaşamadık.

Gitmek için çok erkendi Sevgili Türkel!

Çok erken.

 Ecz. Nihal Kızıl

***

Prof.Dr. TÜRKEL MİNİBAŞ

Prof.Dr. Türkel Minibaş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Merkez Yönetim Kurulunda eşimin çalışma arkadaşı ve de aile dostumuzdu. Yaklaşık birbuçuk yıldır hastaydı. Midesi alınmıştı. Klasik kemoterapiyi istememişti, doktor gözetimi altındaydı.

Onbeş gün önce, Fatih Kız Liseliler Derneği’nin yemekli toplantısında birlikteydik. Hali hoş değildi. Yemeklerin tadına çatal ucuyla bakabiliyordu. Bu toplantının sade bir yemek şeklinde sona ermesine gönlü elvermemiş, kalkıp bir konuşma yapmıştı. Fatih’in Çarşamba’sında dinci örgütlenmenin göbeğindeki okullarının, aydınlanmacı geleneğinin sürmesi gerektiğini belirtmiş, derneğin de böyle bir misyonu olduğunu vurgularken, o hasta halinden sıyrılmış bir kartala dönüşmüştü.

Geçtiğimiz Pazar günü için, bir ortak arkadaşımızın evinde hamsili pilav partisi için sözleşmiştik. Bu toplantıyı dört gözle bekliyordu. Ancak Pazar gelmeden, hafta ortasında hastaneye yatırıldı. Pazar günü ziyaretine gittik. Durumun ciddiyetini bilemediğimizden, acaba iki saatliğine arkadaşlara götürüp, akşam yine hastaneye bırakabilir miydik? Kolunda serumlar, sırtında yastıklar yatağın ortasında güçlükle doğrulmuştu. Bir gün sonraki gazete yazısı için “dandik bir yazı yazdım ve gazeteye gönderdim” dedi. Belli ki yazdığı yazı içine sinmemişti. Bu halle nasıl yazarsın deyince, “olsun, köşem boş kalmasın” dedi. Ertesi gün Cumhuriyeti alınca önce onun yazısını okudum. “ABD GERÇEKTEN RESESYONDA!” başlıklı yazısı hiç de yabana atılır gibi değildi. Bu onun son yazısıydı.

Yormamak için çabuk kalktık. Takılmaktan geri kalmadı ve “ ne zaman kalkan balığı yiyoruz?” dedi. Sen hele buradan çık, o işler kolay, dedik.

Eşim her gün ziyaretine gitti. Ölürken eli elindeydi…

Eczacıların sorunlarını bilir, toplantılarımıza renk katardı.

Bağımsızlıkçı, aydınlanmacı ve kararlı bir Cumhuriyet kadınıydı.

Tüm sevenlerinin başı sağ olsun, nurlar içinde yatsın.

Ecz. Zekeriya Kızıl



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat