Anadolu Ajansı’nın 1 Nisan 2013 tarihli haberinin çarpıcı başlığı “Devlet İlaçta Tasarruf Etti” şeklindeydi.

Bu haber, tüm gazete ve internet sitelerinde de vardı. Haberin alt başlığı ise daha dikkat çekiciydi: “İlaç harcamalarını geçen yıl yüzde 9 azaltan kamu, 1 milyar 388 milyon lira tasarruf sağladı

Bol istatistiki veri var haberde… Can alıcı kısımları ise şöyle:

 

“Kamunun ilaç harcamaları, 2012'de son 4 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti

Devlet 2012 yılında 336 milyon 23 bin reçete ödemesi yaptı. Bu reçetelerle yazılan ilaçlar için geçen yıl 13 milyar 865 milyon 304 bin liralık harcamada bulunuldu.

Kamu, 2009 yılında ilaç için 16 milyar 5 milyon 392 bin, 2010'da 14 milyar 897 milyon 455 bin, 2011'de 15 milyar 253 milyon 807 bin lira harcama yaptı.

Reçete sayısı geçen yıl önceki yıla göre yüzde 1,17, ilaç harcamaları ise yüzde 9,1 geriledi. İlaç harcamalarındaki bu gerilemeyle birlikte devlet, 1 milyar 338 milyon 503 bin lira tasarruf sağladı. İlaç harcamalarındaki gerileme reçete başına düşen tutara da yansıdı

 

Bu haber üzerine hiçbir yerden yorum gelmedi ya da geldi de ben fark edemedim. Üniversitelerden ses seda yok; memleket eczacılığında kıyametler kopuyor, “atıf sayısı tartışmasına” dalmış gitmişler. Meslek odaları değerlendirmiş olabilirler, geçmişte bu konuda duyarlılığı olan TEİS’in de açıklama yapmış olması mümkün, ama ben göremedim. Sonuç alınamaması bu haberleri kanıksatıyor mu yoksa?

Oysa haberin neresini tutsanız elinizde kalır. Veriler o kadar çok şey anlatıyor ki, birkaç örnek vereyim: reçete sayısı önceki yıla göre yüzde 1,17 gerilerken, ilaç harcamaları nasıl olur da yüzde 9,1 geriliyor? Sonra iskontolar, katılım payları bu istatistiki verilerin neresinde bulunuyor? Öte yandan bu harcama sadece ilaç ödemelerini gösteriyor, diğer yollarla gerçekleşen ilaç maliyeti hesaba dahil değil. Üstelik ve hepsinden önemlisi Eczacının Sesi’nde de yayınlanan 03.04.2013 tarihli Bugün Gazetesinin “Kamu tarafından yapılan sağlık ödemeleri geçen yıl yaklaşık yüzde 21 arttı. Sağlık ödemelerinin büyüklüğü 2012’de 44 milyar 110 milyon 561 bin lirayla en yüksek seviyeye çıktı” haberi ile ortaya çıkan çelişkiyi nereye koyacağız. Dikkat edin ilaç harcamaları düşüyor, diğer sağlık harcamaları(hastane) artıyor.

Ancak burada büyük soru şudur:

Bir ülkede bir önceki yıl 15 milyar 253 milyon 807 bin lira olan ilaç harcaması, ne oldu da bir sonraki yıl 13 milyar 865 milyon 304 bin liraya düştü.

Çerçeveyi genişletelim; 2009 yılında 16 milyar 5 milyon 392 bin lira olan ilaç harcaması, toplum sağlığında hangi büyük değişim gerçekleştirildi de 3 yıl sonra 13 milyar 865 milyon 304 bin liraya düştü..?

Önceden, büyük bir bulaşıcı hastalık vardı da o mu önlendi? Koruyucu hekimlik hizmetleri o kadar ilerledi, o kadar ilerledi ki kanser vakaları neredeyse görülmez mi oldu? Yüksek tansiyon, şeker gibi kronik hastalıklar yarı yarıya mı düştü? Bir bakanlık(Gençlik ve Spor Bakanlığı) obeziteye, sporcu ve şarkıcıların fotoğraflarıyla süslü büyük afişlerle savaş açarken; bir başka bakanlık(Sağlık Bakanlığı) biz fark etmeden obezite riskini yok mu etti?  Kalp yetmezliği, koroner arter hastalığı birden bitti mi? Her 30 saniyede bir çocuğun pnömokok mikrobunun yol açtığı hastalıklar nedeniyle öldüğü bir ülkede, büyük bütçeli önleyici sağlık tedbirleriyle bu hastalıkların yol açtığı masraflar sona mı erdi? Kadın doğum hastalıklarındaki müthiş ilerleme midir yoksa bunu sağlayan? Akılcı ilaç kullanımında çok büyük yollar mı aşıldı? İlaç ithalatı durdu, yerli ilaç sanayi güçlendi de maliyetler yarı yarıya mı düştü?

Daha geçenlerde Dünya Tüberküloz Günü nedeniyle yapılan bir açıklamada, bir tek etkene bağlı olması ve tedavisi bulunmasına rağmen her yıl yaklaşık 16 bin yeni verem hastasının çıktığı bir ülkeden söz ediyoruz. Veremi tamamen ortadan kaldırdık mı yoksa?

Bütün bunlar değilse o halde gazete manşetlerine konu olan ilaçta 1 milyar 388 milyon tasarruf neyin tasarrufudur?

İlaçta tasarruf, sağlık sisteminin etkinliği ve başarısı ile ölçülebilir ancak… İşin içinden, geçen yıl bu kadar harcadık, bu sene şu kadar azalttık diyerek çıkamazsınız. Sağlık sisteminiz; hastalıkları daha ortaya çıkmadan koruyucu hekimlik, çevre ve gıda sağlığı önlemleriyle yok ederse azalır masraflarınız. Bulaşıcı hastalıkları önlerseniz, ana çocuk sağlığını doğru planlarsanız, halk sağlığı önlemlerini geliştirirseniz azalır.

Yoksa kamu sağlık sigortası çerçevesini ne kadar daraltırsanız, o kadar tasarruf edersiniz. Katılım paylarını ne kadar çok arttırırsanız, ücretsiz tedavi şemasına dahil ilaçları ne kadar çok azaltırsanız, gerçekçi olmayan ilaç fiyat saptamaları yaparsanız, ilaç fiyatlarına esas alınan döviz kur yapısını güncellemezseniz, zorunlu iskonto yöntemlerine başvurursanız tasarrufunuz katlanır gider.

Bu tür insan sağlığından kopuk, ama çerçevesi kolaylıkla genişletilebilen finansal yöntemler alabildiğine çoktur. Hatta ben de bir öneride bulunayım; ilaçta tamamen cepten ödemeye, bireysel ve özel sağlık güvencelerine dönülsün, bakın o zaman tasarruf nasıl oluyor. Hiç harcama yok, gerçek tasarruf bu işte! No woman, no cry…(şarkının aslı kadınların ağlamamasını öğütler ama biz hoşumuza gittiği gibi anlarız)

Habere konu olan finansal tasarrufa gelince…

Tasarruf, ancak sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, etkinleştirilmesi, gerçek bir kamusal hizmete dönüştürülmesiyle olur. Ölçmekte güçlük çekilen dışsal faydası nedeniyle bir kamu hizmeti olan sağlığın, sadece bilanço hesaplamalarıyla ve finansal yöntemlerle açıklanması mümkün değildir. Yeterli, etkili ve bedelsiz sağlık hizmeti, bedenen ve ruhen sağlıklı ve mutlu insanların, üretimin, çalışma veriminin ve süresinin artışı demektir. Bunu ölçebilecek kim vardır. Sağlık, eczacılık, ilaç sadece bir finansman sorununa indirgenemez. Tasarruftan sadece ilaç fiyatlarının düşürülmesi yöntemleri anlaşılıyorsa; baskılanan ilaç fiyatları ve ihtiyaç olduğu halde sağlanmayan ilaçların yarattığı sağlık zâfiyeti, gün gelir yüksek ilaç ve toplumsal maliyet olarak karşımıza çıkar.

O halde habere konu olan ilacın tasarrufu değil, tasarrufun ilacıdır.

Tasarrufun ortaya çıkardığı ilaç ise; bulunamayan, bulunamadığı için türlü yöntemlerle dışarıdan getirtilen, karaborsaya düşen, ödeme listesine konulmayan, bedeli ödenmeyip cepten karşılanması istenilen, reçeteli olduğunda daha pahalıya gelen, her şekilde katılım payına konu edilerek yanına yaklaşılamayan, eczacıya kesinti yapılacağı korkulu rüyasını gördüren, zorunlu indirim ve iskontolarla maliyeti düşürülen, ücretsiz tedavi çerçevesinin daraltılmasıyla hastaya yük olarak binen bir ilaçtır. İlacı kullanan hasta ve satan eczanenin maliyetini üstlendiği bir tasarruftur bu…

Tasarrufun doğurduğu ilaç budur işte…ilaç diyebilirseniz eğer.

Aslında ilaç harcaması düşmüyor, SGK’nın ilaca yaptığı ödeme azalıyor.

“İlaç harcamalarını geçen yıl yüzde 9 azaltan kamu, 1 milyar 388 milyon lira tasarruf sağladı” haberini duyunca ve alt alta sıralanan “tasarrufi verileri” görünce, istatistik hakkındaki meşhur aforizma geldi aklıma, bilmem katılır mısınız: “İstatistik bikini gibidir, hep görülmesi gereken yerleri kapatır”

 

f.cakmak@eczacininsesi.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat