Çalıştığım yerde haftada bir kat görevlileri değişince, yeni gelen kat görevlisine sordum: “Hayrola niye yer değiştirdiniz katlar arasında yine?” Çayı uzatırken umulmadık veciz bir anlatımla yanıtladı, “hep aynı şeyi yapıp farklı sonuçlara ulaşmak istiyorlar”.

Yakından bildiğim bir aforizmayı, kendi anlatımıyla söylüyordu: “Çok güzel bir anlatım bu; aslını bilir misin” dedim? “Biliyordum ama tam hatırlamıyorum, ünlü bir felsefecinin sözü galiba, internette görmüştüm” dedi bizim kat görevlisi.

Kat görevlilerine kadar tesir eden bu aforizmanın aslını bilmem bilir misiniz? Şöyledir: “Neyi farklı yapıyorsunuz ki farklı sonuç bekliyorsunuz.

İnternette fenomen olan bu aforizma; eczacı ve felsefeci Anooshirvan Miandji’nindir. Süzme Felsefe isimli çok güzel kitabındandır. Dostum ve Ankara’da kapı komşum olan Anooshirvan Miandji’nin çok kıymetli çeviri ve telif eserleri de var. Ayrıca “büyüklere masallar” kabilinden harikulade güzel çocuk kitapları için ayrı bir başlık açmak gerekir.

Anooshirvan Miandji’nin sokaktaki insana kadar etki eden “Neyi farklı yapıyorsunuz ki farklı sonuç bekliyorsunuz” sözünü, ilaç/eczacılık dünyasının her yerine bir tür şablon cetvel gibi alıp uyarlamak mümkündür. Hatta kamu yönetimine, özel sektöre gönül ferahlığıyla uygulayabilirsiniz. Sordum, Anooshirvan bunu bana açarak anlattı: “Bu söz bir totaliter sistem eleştirisidir… Burada tezin, antitezi atlayarak kendiliğinden senteze gitme hâline vurgu yapılıyor”

Şimdi, şu “yardımcı eczacılık meselesi” yok mu, hah işte ona tam uymaktadır bu söz.

Yazdığım yazılarda edilgen ve soyut bir dil kullanmaya; yaptığım işten, özel yaşamımdan, beklenti ve isteklerimden çok fazla bahsetmemeye çalışırım. Konuya odaklı, nesnel, gerekçeleri ortaya konulmuş bir yöntem kullanmaya gayret ederim. Ne denli başarılıyımdır bilmiyorum. Ama işbu yazıda bu dilden uzaklaşarak, biraz ben merkezli bir yöntemle, geçmişte yazdıklarımı hatırlatmak niyetindeyim:

Yardımcı eczacılık meselesi, zamanın hızlandığı bu dönemde çok sayıda yazıma konu olmuştu.

Yardımcı eczacılıkla ilgili ilk defa 15.04.2013 tarihinde “Yardımcı Eczacılık Yapma Zorunluluğu” başlıklı yazıyı yazdıktan sonra, 11.08.2013 tarihinde bu kez “İkinci ve Yardımcı Eczacının Ücreti” başlıklı yazıları yazdım. Bunlar doğrudan konuyu irdeleyen yazılardı. Daha sonra pek çok yazıda dolaylı olarak bu konuya değindim. Bunlar arasında 05.05.2014 tarihli “Yıl 2023… Eczacılık Mevzuatı Tamam”, 04.04.2016 tarihli “Delik Büyük Yama Küçük Ya da Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmelik’te Değişiklik”, 03.05.2017 tarihli “Eczane Çalışanı Eczacılar ve Ücretleri” başlıklı yazılar vardı. Bu yazılarla da doğrudan olmamakla birlikte, yardımcı eczacılığı diğer yeni uygulamalarla birlikte değerlendirdim.

Ve nihayet 19.02.2018 tarihinde bu köşedeki klasik yazı formatı dikkate alınsa, iki yazıya tekabül edebilecek uzunlukta, ana başlığı “Yardımcı Eczacılık”, altbaşlığı “Yardımcı Eczacılık Nedir, Ne Zaman Başlıyor?” olan yazıyla etraflı bir değerlendirme yaptım.

İşin özeti şuydu: Yardımcı Eczacılık uygulaması gerek kanun yapma tekniği, gerek Eczacılar ve Eczaneler Hakkındaki Yönetmelik’teki başarısız ve kanunu aşan düzenlemeleri ve nihayet uygulamada hem yeni mezun eczacıyı hem de yanında çalışacağı eczacıyı çok büyük sıkıntılara yol açacak genel yapısı ile sorunlu bir iştir.

Fakat kimse oralı olmadı.

Görüyorum ki bu değişikliği çıkarmakla övünen dönemin milletvekili Sayın Mehmet Domaç bile konudan, uygulamanın etkilerinden ve sonuçlarından uzaklara düşmüş. Bunu nereden mi anlıyoruz? Eczacı Mehmet Domaç’ın bizzat yazdığı yazılardan… Eczacının Sesi yazarlarından Ecz. Kadir Sedat Sofugil, Ecz. Mehmet Domaç’ın yazısını kendi köşesinden 20.06.2018 tarihli “En Büyük Başkan Sahalara Dönmüş!’’ başlıklı etkileyici yazısı ile değerlendirmişti. Ecz. Mehmet Domaç ise bu yazıya karşılık “senli benli” üslubuyla cevap olarak 26.06.2018 tarihli “İkinci Eczacılık” başlıklı yazıyı yazmıştı…

Sayın Mehmet Domaç’ın konuya tanjant geçmediğini görünce, bir an için, en parlak döneminde jübile şansını artık iyi değerlendirmesi gereken, ancak bu zamanlamayı kaçıran futbolcuları düşündüm. Yazdığı yazıda, yardımcı eczacılığın amacı konusunda söylediği (imla yazara aittir) “AMAÇ: Sağlık hizmet sunucularının niteliğini artırmak, bu yolla nitelikli sağlık hizmeti sunmaktır. Hizmet alanlarında beklentisi bu doğrultudadır…” cümlesini görünce, bu düşüncem derinlik kazandı.

Yardımcı eczacılık uygulamasının amacının sağlık hizmet sunucularının niteliğini artırmak olduğunu söylemek epeyce eğlenceli bir yorum! Hangi sağlık hizmeti sunucuları için, hangi niteliği iyleştiriyor? Eğitim ve öğretimin niteliğinin nasıl artırılacağını, nerede ve hangi süreçler sonunda bunun gerçekleşeceğini hepimiz biliyoruz. Ne deve ne kuş kabilinden, uç desen uçamayan koş desen koşamayan bir yapıyla sağlık hizmetinin niteliği nasıl artırılacak?

Neyse bu polemik yaratacak bahsi geçelim derim.

Yardımcı eczacılık ve diğer değişiklikleri sürekli sahiplendiği için sadece bir kişinin üzerine yıkmak gerçekçi olmaz. Muhalefeti, iktidarı, meslek örgütleri uzun uzun elleri ağrıyıncaya kadar alkışladı bu kanun değişikliklerini ve gerekçelerini. Herkes iyi biliyor ki bunun kökeninde öyle sağlık hizmetini güzelleştirmek, eğitimi hoş kılmak, geleceğe dönük meslek birliği ve yeterliliği sağlamak yok dostlar. Yapmak istenirse, bu amacı gerçekleştirmenin çok daha basit ve etkili yöntemleri olduğunu bilmeyen yoktur.

Diyelim ki mezuniyet sonrası staja yakın bir uygulama yapmak istiyorsunuz, bakın avukatlık stajı ya da noterlik stajı uygulamasına, ordaki çalışma hukuku ve sosyal güvenlik uygulamasına, çalışma/çalıştırma/ yetiştirilme süreçlerine. Yeni keşif için harap düşmeyin.

Bunu da geçtik…

2013’den beri bu konularda yazıyorum. Yazıların çok da okunmadığını, okunsa da motivasyon verecek denli karşı tarafa geçmediğini ve iz bırakmadığını düşünürüm. Ancak neyse ki Eczacının Sesi’nin çalışkan ve her yere koşan Editörü Ecz. Özlem Demir yetişir ve okunma oranlarından böyle olmadığını bize gösterir: Eczacılar ve kamu kesimi harıl harıl bu yazıları okuyordur.

Ama nedense pratikte, 2012 yılında çıkan kanunda olan “Yardımcı Eczacılık” uygulaması için her zaman olduğu gibi “daha vakit var sendromu” nedeniyle işin ertelendiğini, bir yana bırakıldığını, son aşamaya gelinince “sahaya dönüldüğünü” görüyoruz.

Elbette bu ezcacılığa özgü birşey değil. Kendi işim de dahil, sanırım biz düşünmeyi, bilmediğimiz şeyler üzerine çalışmayı ve öğrenmeyi unuttuk. Bir akıl yürütme ustası olan Anooshirvan Miandji’ye zorunlu olarak yeniden başvuralım; “Birinci bilim, bilmiyorum bilimidir.

Ve maalesef bu cenahta da hiç yokuz…

Bu uygulamayı, başlamadan önce enikonu bilen kişi sayısı varsa eğer; eminim sayısı çok azdır. Tartışan, konuşan, nasıl yapılması gerektiğini, sonuçlarının nereye uzanacağını düşünen var mıydı? Son dönem hariç (2018 yılı içinde yazılan yazılar) elbette çok az. Peki yasadaki boşlukların alt normu olan Yönetmelik’le doldurulması sırasında “olmaz böyle şey!” diyen var mıydı?.. Varsa da seslerini duyuramadılar.

Yani, genel eğilim şuydu:” Ohh dert tasa umruma gelmez yasa, takmayacaksın tak açacaksın, lay lay lom.!”

2013 yılından beri ara ara bu konuda ve diğer değişiklikler hakkında ayrıntılı yazılar yazdığım ve başa gelecekleri anlatmaya çalıştığım için “ben” zamiri ile dolu bu yazıyla, hem de yüce Ece Ayhan Abimizden üç efsanevi dizeyi sadece sonundaki “Yort Savul!” kısmını çıkararak ödünç alıp, bu dizenin yerine Anooshirvan Miandji’nin olağanüstü aforizmasını koyarak yeniden soralım:

 

Çocuklar! İle bile muhbirler! Ve bütün ahali!

Hep birlikte, üç kez, bağırarak, yazınız

 

Kurşunkalemle de olabilir

Neyi farklı yapıyorsunuz ki farklı sonuç bekliyorsunuz



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat