Geçtiğimiz hafta, İrdesel Yayın Evinden çıkan; ''Majistral Makaleler'' isimli kitap ile gündeme gelen Ecz. Ahmet Nezihi Pekcan’ın, 33 yıllık mesleki birikiminden faydalanarak hazırladığı uzun araştırmalara dayalı yeni majistral kitabı hakkında Konya’daki eczanesinde küçük bir söyleşi yaptık. Söyleşiye katılan Uzm. Ecz. Anooshirvan Miandji de kitapla ilgili yorumlarını aktardı.

Berk Zafer: Keyifli bir sohbet için bir aradayız. Buluşma nedenimiz, yeni kitabınız. Ben sözü önce Sayın Miandji’ye vermek istiyorum.

Anooshirvan Miandji: Sayın Pekcan, öncelikle tanışma hikayemizi anlatabilir misiniz?

Ahmet Nezihi Pekcan: Eczanede majistrali ben çok önemsiyorum. Zaman zaman Ankara EGAŞ’tan produi (hammadde) istiyorum, almak istediğim produi’ler EGAŞ’ta ses getiriyor, çünkü hiç istenmeyen kimyevi maddeler. Bizmut subgallat var mı” diyorum, o güne kadar hiç talep olmamış, bakalım, biz size dönelim, diyorlar. Bir başka örnek; magnezyum silikat var mı diyorum, araştıralım, diyorlar.

Bir gün, Ankara'ya geldiğimde EGAŞ’ı ziyaret edeyim dedim, ellerindeki hammadde/produi nedir, benim ihtiyaçlarıma cevap verebilmesi için ne yapılabilir diye. Karşıma, tanıştıktan sonra çok sevdiğim ve saydığım bir ağabeyim, Ecz. Sn. Mehmet Mahmutoğlu çıktı. Benim okulumun daha önceki dönem mezunlarından. Aramızda, bir kaynaşma oldu. Mehmet ağabey dedi ki, '' Bu meslekte artık bu produi’leri talep edenlerin sayısı çok azaldı ama ben seni bir eczacıyla tanıştıracağım çünkü çok benziyorsunuz.” “Gitmeden önce onun bir kitap çalışmasını göstereceğim, bu kitabı yazabilmek için çok mücadele verdi. İlacın nasıl yapıldığını yazmak istedi ve o an kıyamet koptu, hocalar yazılmasını istemedi.” diye ekledi.

Oldukça şaşırdım, ilacın nasıl yapıldığı bir sır değil ki üstelik kitaptan okuyarak, eğitimini almamış, bir insanın yapması da olası değil diye düşündüm. Sayın Şırvan'la böylece tanıştık. Bir alışveriş merkezinde yer alan eczanenin laboratuvar kısmında çalışıyordu ve o mekanı kendisi dizayn etmişti çok etkilendim. Bugün çekim yaptığınız laboratuvar da onun bir prototipidir. Eldivenlerini giymiş, işte önlüğü üzerinde ilaç yapıyordu. Orada tanıştık ve o günden sonra Sayın Şırvan’la yazışmaya başladık. Çünkü akademisyen bir yönü de var sayın Şırvan’ın. Gazi’de Farmasötik Kimya’da bir akademisyen olarak çalışmış ve uzmanlığını almış. Zaman içinde dostluğumuz artarak süre geldi.

Onun bu mecrada çıkarttığı ilk kitap da bana cesaret verdi. “Majistral Reçeteler” kitabı. Sevdiğim bu işi araştırmaya ve çalışmaya devam ettim.

Berk Zafer: Büyük bir boşluğu doldurdu gerçekten. Peki, sizi çok tanımayanlar için kendinizden bahsetmeniz mümkün müdür?

Ahmet Nezihi Pekcan: Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nin gerçekten, kendine has bir kültürü vardır. Kendi sektörü içerisinde ciddi bir müessesedir. Ben 1977 Gazi girişliyim, 1981’de eczacılık fakültesinden mezun olduğum zaman 20 yaşındaydım. Yaşım bir eczacı için çok küçük bir yaştı. Hedeflerimiz vardı, ideallerimiz vardı, zaman içerisinde bunu gerçekleştirme fırsatı buldum. Zaten tıp kökenli bir ailenin çocuğuyum. Babam kadın-doğum uzmanıdır. Erkek kardeşim, keza eczacıdır. Eşim tıp doktoru. Kızım da İstanbul'da eczacılık fakültesinde okuyan bir eczacı adayı

Berk Zafer: Peki, yeni kitabınızı görüp içinde neler var öğrenebilir miyiz? Sektördeki hangi açıkları kapatıyor, güncel anlamda ne gibi getirileri var?

Ahmet Nezihi Pekcan: Şimdi Sayın Şırvan’ın çıkarttığı kitap, bu sektördeki ilk kitaptır. Onun için çok önemsiyorum. Bu, Sayın Şırvan’ın “Majistral Formüller” isimli kitabını tamamlar nitelikte, bütünleyici bir kitaptır. Yani o kitabı okumadan, bu kitabı anlamak biraz zordur. Çünkü o kitapta, bir eczane eczacısının, bir eczacı teknisyeninin çok kolay, pratik çözebileceği bir metodoloji var. Açıyorsunuz, bir formül var ve formülün nasıl yapılacağı yazılı. Bu kitapta, o kitaptan farklı olarak, formül var, formül içindeki maddeler, sinonimleriyle (eş anlamlılarıyla) ne işe yaradıklarıyla birlikte var, hazırlanışı var, ve bir de tartışma bölümü var. Dolayısıyla, o girişse, bu da gelişme denebilir.

Berk Zafer: Benim gördüğüm, incelediğim kadarıyla, bu kitabın en büyük özelliği güncel olarak sosyal medyada en çok sorulan, genç eczacıların en çok merak ettiği ve SGK tarafından gündem edilen, kesintilere konu olan bazı formülasyonlara da ışık tutması. Mesela hangi özel formülasyonlar burada en çok göze çarpıyor sizce?

Ahmet Nezihi Pekcan: Şimdi tabii, 33 yıllık bir birikimin sonucudur bu kitap. Yani bir kitap, çok kolay yazılmıyor. Bir geri planı var, merak ve çalışma ürünü. Majistrale gönül verip, Eczacının Sesi’nde, Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği’nin web sayfasında formülleri yazmaya başladığım zaman, ister istemez bir sürü soruyla da muhatap oldum. Sorulara cevap verirken, araştırmak zorunda kaldım ve daha çok öğrendim.

Berk Zafer: (Gülerek) Zor sorular da soruluyordur.

Ahmet Nezihi Pekcan: Tabii ki. O kadar enteresan sorular geliyor ki. Basit bir borik asit nasıl hazırlanır sorusundan tutun, difensiklopropenin aseton içerisindeki çözeltisi kaç gün dayanır gibi profesyonel sorular da geliyor ve her soru sizi bilgiye ulaştırıyor. Yani öğretirken öğreniyorsunuz. Bu kitap da, bir eczane eczacısının karşılaşabileceği tüm problemlere cevap vermeye çalıştım. Bazen basit bir alkol hesabı, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kesintilerine neden oluyor, olmaması için neler yapılabilir, bunların cevabını bu kitapta bulabilirsiniz.

Berk Zafer: Bu kitap, sizin Eczacının Sesi’ndeki yazı dizilerinizin bütününden daha fazlasını kapsıyor değil mi?

Ahmet Nezihi Pekcan: Aynen öyle. Yüzde kırk, yüzde elli civarında farklı formülasyonlar var. Ama bir arşiv olması amacıyla Eczacının Sesi’nde yayımladığım formülasyonlara da yer verdim, artı onlara ilave değişik formülasyonlar da var.

Anooshirvan Miandji: Sayın Pekcan, acaba kaynaklardan da bahseder misiniz? Çünkü bu kitabın hazırlanmasında uluslararası çok önemli referans kitaplar var.

Ahmet Nezihi Pekcan: Bu kitapta konu olarak aldığımız makaleler içinde Alman Standart Formüleri, Hollanda Standart Formüleri, Amerikan Standart Formüleri, İspanya Standart Formüleri ve hatta Avusturya Milli Formüleri var. Bunun yanında anonimler var. Yurt içinde ve yurt dışında anonim olarak hazırlanan formüller var. Tabii gönül ister ki günün birinde eczanelerimize gelen o basit formülasyonlar, bir gün derlenip toparlanıp karşımıza “Türk Milli Formüleri” olarak çıksın. Bu da her ülkenin meslek örgütünün bir görevidir. Yani, üniversiteler yapmaz bunu. Meslek örgütü bilimsel bir kurul oluşturur, eczanelere gelen anonimleri toparlar ve bu bilimsel kurula iletir. Der ki, “Bunlara bir bakın.”. Bu iki yıl sürer, üç yıl sürer, beş yıl sürer, hiç önemli değil ama mutlaka çalışması gereken bir süreçtir. Düşünün, Avusturya’nın bile milli formüleri var.

Anooshirvan Miandji: Çok ciddi, çok güzel bir farmakope. Bir de fark ettiniz mi, orada bitkisel ilaçlar kategorize edilmiş. Çocuklar için ayrı bir chapter (bölüm) var ve etiket kültürü de var, majistral etiketlemesi. Şimdi ben burada müsaadenizle bir ilavede bulunmak istiyorum. Benim arşivimi biliyorsunuz, farmakopeleri toplamaya çalışıyorum. Senelerce uğraşıyoruz, bu biraz da gönül işi ama, şunu da rahatlıkla söyleyebilirim, Sayın Pekcan’ın kitabı kodeks tadında bir kitap. Sebebi de şu, şöyle net ve açık bir gerekçem var, kitap sadece bilgi içermiyor, bilinç de içeriyor. Kitabın ilk 50-70 sayfası ciddi bir şekilde mesleğin durumu ve geleceğiyle; davranışların sınırları ve içeriğiyle ilgili önemli bilgiler içeriyor. Yani bir diş hekimi dişle; bir pratisyen hekim teşhis, muayene ile uğraşıyorsa bir eczacının da ilaç yapmakla uğraşması gerekir. İlaç yapmak eczacının itibarıdır. Bu, birinci cümle. Diğer her şey bundan sonra geliyor. Eczacı ilaç yapar. Bu, eczacının ilaç yapması için şu an elimizdeki en iyi kaynak.

Berk Zafer: Benim dikkatimi çeken ve çok beğendiğim bir özellik de endikasyonların belirtiliyor olması. Özellikle son düzenlemelerden dolayı endikasyon belirtmeme eğilimi var ama majistrallerin endikasyonla eşleştirilmesi çok yapılamıyor. Şöyle ki, bunlar fakültelerde öğretiliyor, endikasyonlar ayrı, majistraller ayrı öğretiliyor, fakat burada başlık hâlinde toplanmış, “saçkırana karşı şu, şu durum için bu” gibi, bunların akılda kalıcılığı yüksek oluyor, çok cesurca ve işlevsel olmuş bence.

Ahmet Nezihi Pekcan: Şundan kaynaklanıyor, standart formülümüz olmadığı için kesin konuşamıyoruz. Çünkü bunun test edilip o bilimsel kurul tarafından onaylanıp “Bu majistral formülasyon şu hastalıkta faydalıdır.” demek için bir süreç geçmesi lazım. İşte milli formülerimiz olmadığı için kesin endikasyon belirtemiyorlar. Çünkü anonim olduğu için standart formül niteliği taşımıyor.

Anooshirvan Miandji: Burada, Sayın Pekcan, affedersiniz bir şey daha ilave etmem gerekiyor. Çok önemli bir şey. Bir kitap, okuyucuyu bir başka kitaba sevk etmiyorsa kitapta bir sorun vardır.

Şimdi bu kitabın bir özelliği var. Eğer bir eczacı bu kitabı ciddi bir şekilde, ayrıntılı bir şekilde inceler ise, bu kitabın yarattığı çok ilginç bir etki var. İlk defa gördüğü bir formülü nasıl hazırlaması gerektiğini, yani işlem anlamında söylüyorum, hangi maddeyi hangi maddeye katabileceğini, hangi maddelerin beraber katılabileceğini tereddütsüz bilecek, bu çok önemli bir sanattır. Majistral hangi şekilde karışmalı, bunun nasıl bir sonuca gidebileceğini de tahmin etme kabiliyeti oluşturuyor. Yani yeni bir majistral hazırlama bilgisi de var bu kitabın. Bu kitaptaki bilgi birikimiyle. Özellikle kimyasallar hakkında ayrıntılı bilgi vermeniz… Yani ben böyle bir eser var mı bilmiyorum.

Ahmet Nezihi Pekcan: İlginç bir şey daha söylemek isterim. Her kitabın bir kaderi vardır. Bu kitabın da bir kaderi var ve Türkiye’deki eczacıların majistral serüvenine, bir dönemine ışık tutuyor. Bundan bir 30 yıl sonra, bir 50 yıl sonra bu kitap okunduğu zaman yazıldığı dönemlerdeki o majistral yörüngeyi, Türkiye’nin geçirmiş olduğu majistral evredeki problemleri de anlatıyor. Orada serzenişlerimiz var, “Şöyle olsaydı daha iyi olmaz mıydı?” diye görüşlerimiz var. O dönemde yaşadığımız majistral evredeki problemleri de yansıtacak, yani bir döneme ışık tutacak; nelerle uğraşmışız, nelerin eksikliğini, yokluğunu çekmişiz; o dönemde yaşayan eczacıların majistral hazırlamakta karşılaştıkları güçlüklerden de söz ediliyor. Bu bakımdan aynı zamanda tarihi bir yönü de olacak.

Berk Zafer: Bundan sonraki basamak nedir? Kitabın güncellemeleri için nasıl bir plan var?

Ahmet Nezihi Pekcan: Eczacının Sesi ve Pharmetic Girişimci Eczacılar web sayfasında her hafta makale yazıyorum. Dolayısıyla bir yıl sonra yine karşımızda yeni bir kaynak oluşacak. Bunu yazmadığım ama elimde olan, stoğumda olan makalelerle zenginleştirip ikincisini hazırlamayı ve bir ertesi yılda üçüncüsünü düşünüyorum. Kısaca ömrüm olduğu sürece her yıl diyelim. Umarım daha iyilerini yazabilecek meslektaşlarım çıkacak.İnanıyorum ki, sözümün başında da belirttiğim gibi, Sayın Şırvan bir yol açtı, kapıyı araladı, işte ben devam ediyorum. Belki benden sonra bu işi daha profesyonel, daha iyi yapacaklar çıkacaktır, ama sanıyorum ki biz bu anlamda ilkler olarak anılacağız.

Anooshirvan Miandji: Yani şöyle bir şey söyleyeyim, kitap çıkalı 10 gün oldu. 10 gün içindeki yarattığı etki hakikaten muazzam. Siz de takip ediyorsunuz ne kadar çok mesaj geldiğini ve bu kadar kısa sürede kitabın stoğunu bitirdik.

Ahmet Nezihi Pekcan: Ve tabuları yıktık. Türkiye’de majistral nasıl yapılır, bunu yazmak, deklare etmek, eczacılarla paylaşmak ayıptı. Ama bakıyoruz, dünya milli kodekslerinde tarifi de yazılı. Amerika bunu yazıyor.

Anooshirvan Miandji: Bakın Berk Bey, çok önemli bir sözcük, “dokümantasyon” dedi. Dokümantasyon medeniyetin temelidir. Metin oluşturma. Çünkü aktarılan bilgi, değerli bilgidir. Bilgiyi oluşturma ve bilgiyi aktarma. Bilgiyi geliştirme. Bunun adı bilimdir. İşte şimdi bir toplumun bilim kültürüne sahip olabilmesi için bilgi oluşturması ve o bilgiyi de aktarması gerekiyor. Kayıt altına alınan bilgi eleştirilebilir ve test edilebilir. Dolayısıyla kesinlikle bilimsel etik ve bilimsel mantığın gereği bu bilgileri kayıt altına alıp ve paylaşmaktır. Çünkü bu dönüşüm, “critical thinking” (eleştirel düşünce) çarkının içinde kendi kendini yeniler, kendi kendini düzenler, yeni şeyler ilave eder, hatalarını ayıklar ve ileri doğru gider. Bu, meslek için çok önemli. Eczacılık çok spesifik bir meslektir. Hazırladığınız ilacın ucunda karşı tarafın canı vardır. Yani burada bir teknikten, elektronik bir cihazdan bahsetmiyoruz. İnsan meselesi. Bunun için kesinlikle kayıt altında olması çok önemli. Biliyorsunuz bu, tartışma konusu bazı çevreler tarafından; “Bilgiler özeldir, aktarılmaması lazım.” ideası var. Bunun liderliğini yapan ülkeleri de görüyorsunuz, her şey kayıt altına alınmıştır. Uzun zamana ait, 100-150 senelik farmakopeler var.

Berk Zafer: Bence bu kitabın en büyük farkı, kulaktan dolma bilgi talep döngüsünü sonlandıran bir çalışma olması. O anlamda çok çok değerli görüyorum ve işin bir de bilgi ayağı var, biliyoruz zannettiğimiz şeyleri yazıya döktüğümüz zaman bazılarını bilmediğimizi görüyoruz. İşte bu bilgileri dökümante edebilmek, bence bu noktada önemli. Daha bir sorguluyorsunuz, daha bir ince eleyip sık dokuyorsunuz çünkü. Formülasyonlarla ilgili sosyal medyada yazılıp çizilen birçok spekülasyon var; onları kağıda geçirirken, herkesin bakacağı ve yararlanacağı hâle getirirken çok ciddi bir çalışma, çok ciddi bir emek oluyor. O anlamda çok ayrı bir yeri var.

Ahmet Nezihi Pekcan: Şunu gösterdik; bu ülkenin eczacıları bu tür kitapları yazabilecek nicelik ve nitelikte. Eczacıları cesaretlendirecek bir kitap olsun istedim.

Anooshirvan Miandji: Önyargıyı kıran bir çalışma.

Ahmet Nezihi Pekcan: Bu ülkedeki her eczacı Martindale kadar değerli ve çılgın olabilir. Yeter ki cesaret etsinler. Kitabımda Martindale’in hayatını yazdım; sıradan bir eczane eczacısı diyor ki; “Ben İngiliz (British) Farmakopesin'den daha iyisini yazacağım”. Bizler de yazabiliriz, eczanelerin sadece raftan ilaçlarım alınıp hastaya verildiği yerler olmadığı, lojistik anlamda nitelenecek vasat bir ilaç satış dükkanı olmadığı, istenirse her eczanenin laboratuvarının bir ilaç üretim merkezi olabileceğini kanıtlıyor bu kitap. Yeter ki isteyelim.

Anooshirvan Miandji: Şu sizin görüşünüz; her eczacı yeni bir inovatif eczacı olabilir- röportajımızın son bölümünü bu noktayla bitirmek istiyorum. Sosyolojiye çok büyük katkıları olan Pierre Bourdieu, Alan Teorisi’nde şunu der; “Bir cemiyetin sorunlarını o cemiyetin üyelerinin çözmesi gerekir.” Bu, dengeli bir çözümdür. Eğer o cemiyete dışarıdan müdahale edilirse, bu, asimetrik bir güç uygulaması olur. Yani bir karatecinin karşısına bir karateci çıkartılır. Karatecinin karşısına boksör çıkartırsanız asimetrik güç uygulaması olur. Onun için eczacılara ait metnin, eczacılar tarafından oluşturulması gerekiyor. Eczacılığın yasalarının, eczacılar tarafından yapılması gerekiyor; eczacı yeniliklerinin yine eczacı tarafından gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bu camia, ki entelektüel düzeyi yüksek 25 bin kişi, şimdi 30 bin oldu, bunu üretebilecek potansiyeli var; siz bunun için çok net, açık bir mesaj veren kanıtsınız. Büyük bir başarı, tekrar tebrik ederim.

Berk Zafer: Çok teşekkür ediyoruz, röportajımızı burada sonlandırıyoruz, tekrardan tebrik ederiz.

Fotoğraflar ve Röportaj: Berk Zafer

Not: "Bu değerli eseri  www.rxformat.com sayfasından temin edebilirsiniz."

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat