Uzm.Ecz. Duygu DEĞİRMEN KIRBOĞA

 

2. Bölüm

TÜRKİYEDE YAPILAN AŞI ÇALISMALARI

ABD ve Avrupa’da aşı çalışmalarının hız kesmeden devam ettiği ve birçok ilacı da klinik aşamalarda hızla kullandıkları görülüyor. Türkiye de aşı çalışması yapan ülkelerden biri. COVID-19 Türkiye Platformu" koordinasyonunda, “Aşı ve İlaç Geliştirme Sanal Konferansı” düzenlendi. 2 Nisan 2020 Perşembe günü düzenlenen Konferansın açılışında konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mustafa Varank, COVID-19 Platformu altında 7 farklı aşı projesi ile hem kimyasal hem de biyoteknolojik yöntemlerin uygulanacağı 7 farklı ilaç geliştirme projesinin yer aldığını bildirdi. Aşı ve İlaç Geliştirme Projelerindeki Temel Araştırmalara TÜBİTAK Liderlik Ediyor

 

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

Aşı inaktif virüs tekniğiyle hazırlanan Yerli ve milli olarak Erciyes Üniversitesi Aşı Araştırma ve Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (ERAGEM) COVID-19’a karşı geliştirilen, Koçak Farma’da GMP şartlarında üretimi yapılan ve Sağlık Bakanlığı tarafından desteklenen ERUCOV-VAC aşı adayının AR-GE çalışmaları tamamlandı. İlk dozu 5 Kasım 2020’de gönüllü olan bir kişiye yapılan aşı adayının 2’inci dozu ise 21’inci günün ardından yine aynı gönüllüye uygulandı. İlk doz uygulamasından sonra hiçbir yan etki görülmediği belirtildi.

25 kasımda uygulanan ikinci doz sonrası ilk doz gibi yan etki görülmemesi durumunda Aralık ayı ortasında Faz 2 çalışmasına hızlı bir şekilde geçilmesi ve daha sonra da Faz 3 çalışmalarına başlaması hedefleniyor.

Erciyes Üniversitesi tarafından covid-19’a karşı geliştirilen inaktif aday aşısının 1’inci dozu 18-55 yaş arasında sağlıklı ve daha önce covid-19 hastalığını geçirmemiş toplam 44 gönüllüye uygulandı.21’inci günü dolduran gönüllülere ise 2’inci doz uygulaması belirli aralıklar ile uygulanmaya devam edilecek.

 

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ

Aşı çalışmalarına nisan ayında başlandı. Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Nesrin Özören, oda sıcaklığında 30 gün muhafaza edilen aşı taşıyıcı teknolojisi geliştirdi. Yapılan çalışmalar sonucu yeni bir taşıyıcı bulundu. ASC zerreciklerinin üzerine istenilen bir hastalığın etkin antijenini yükleyip hayvan ve/veya insanlara zerk edip bağışıklama elde edebilineceği savunulmakta. Yeni aşı teknolojisi olarak geliştirilen bu yöntem ile henüz aşıları bulunmayan ve/veya aşı etkinliği az olan hastalıklara karşı da yeni aşıların üretiminin kolaylaşması mümkün. Prof. Özören’in buluşu olan ASC zerrecik taşıyıcısı; üzerine yüklenen antijenler/uyaranları 30 gün boyunca oda sıcaklığında ya da donma/çözülme döngülerine dirençli bir şekilde koruyor. Makrofajlar ve dendritik hücreler Asc zerreciklerini yutmakta. Dışarıdan bir virüs ya da mikroorganizmanın hücre içine ya da vücut içine geldiğinde tetiklenen bu mekanizmanın enfeksiyon bölgesindeki mikroorganizmanın yok edilmesinde etkili olduğu belirtiliyor. Bu teknoloji ile geliştirilecek tüm aşılar; bugün ihtiyaç duyulan sabit koşullar yerine normal ısı koşullarında dünyanın her yerine gönderilebilir kılıyor. Araştırmacılar hücre ve hayvan deneylerine de bu süreçte başladı. Olumlu sonuçlanan raporlara göre, en iyi ihtimalle Eylül 2021’de klinik aşamaya geçilmesi hedefleniyor. 

 

ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

Sars-cov-2 virüsünün 4 ana proteini mevcut. Bu proteinleri, gen dizilerini özel vektörlere yerleştirerek memeli hücrelerinde üretilmesi amaçlanıyor. Aşı antijeni olarak kullanılacak bu proteinler daha sonra antijene olan bağışıklık yanıtını yönlendirecek olan CpG oligonükleotid adjuvanı ile karıştırılarak farklı preklinik deneylerde test edilecek. Preklinik testlerde, aşının SARS-CoV-2 virüsüne karşı koruyuculuğunu çeşitli deney hayvanları modelleri üzerinde denenmesi planlanmakta.  Influenza virüsünün genomunun küçük olduğu, korona virüsünün RNA virüsleri içinde en büyük genoma sahip yapılar olduğu çalısmalarla gözlemlenmiştir. Bu virüsün sahip olduğu nsp14 ekzoribonükleaz enzimin, virüsün kendini çoğaltması sırasında oluşabilecek mutasyonların bir kısmını düzelttiği gözlemlenmiştir. Bu nedenle influenzaya göre korona virüsündeki mutasyon hızı daha düşüktür. Bu durum çalışma ekibinin aşının kalıcı olması yönündeki umutlarını güçlendiriyor. Aşı, bazen küçük değişikliklerle yeniden üretim sürecine girerek kullanılabilir. Ama virüste çok çok büyük mutasyonlar beklenmediği ve bu durum aşı konusunda pozitif etki gösterecegi aktarılmaktadır. Araştırmacılar 4 Ağustos 2020 itibariyle hayvan deneylerini içeren klinik öncesi aşamayı tamamlamış durumda. Klinik aşama için faz I-II-III süreçlerinin desteklenmesi kararıyla klinik sürece geçmesi bekleniyor

 

EGE ÜNİVERSİTESİ

DNA bazlı bir aşı üzerine çalışılmakta. DNA aşılarının bilimsel ilgiyi uyandırması 1990’lı yıllara dayanmaktadır.  Ulmer ve ark., (1993)* influenza virüs proteinini sentezleyen DNA aşısı ile gerçekleştirdikleri preklinik çalışmada koruyucu immun yanıtı uyardıklarını göstermeleri en önemli başlangıç taşıdır.  Daha sonra DNA aşılarının etkinliği ve immünolojik mekanizmaları bulaşıcı hastalıklar yanında kanser gibi birçok hastalığın preklinik modellerinde gösterilmiştir. DNA aşılarının çıktığı ilk yıllarda preklinik çalışmalardaki başarısı, klinik çalışmaların önünü açmıştır. Bu süreci takiben 20-25 yıl kadar önce başlatılan klinik çalışmalar DNA aşılarının güvenliliği hakkında önemli katkılar yapmıştır;

  • -Canlı olmaması, aşılanan bireyde enfeksiyon riskini ortadan kaldırır
  • -Klinik çalışmalar için kolaylıkla üretilebilir
  • -Oda sıcaklığına dayanıklıdır
  • -Son derece güvenilir olup ve iyi tolere edilmektedir

DNA aşısı geliştirilmesinde hedef antijeninin saptanması çalışmaları çok önemlidir. Genomik, proteomik veya transkriptomik verilerin in silicoü analizleri in vitro ve in vivo immüno taramalarü Bunlara uyulmaması aşı üretiminin geç safhalarında hüsran oluşturabilir (Sıtma hastalığına karşı hazırlanan ve Plasmodium MSG yüzey antijeni kullanılarak geliştirilen rekombinant protein aşısı faz III klinik denemeden dönmüştür) (Kayıp ~100 milyon USD)

Covid-19’a karşı geliştirilen 4 farklı DNA aşısı prototipinin laboratuvar ölçekli üretimini tamamlandı ve ilk aşı prototipi hayvanlara uygulandı. Aşı prototiplerinin ardışık olarak hayvan modellerine uygulanması sürüyor. Bu aşama sonrası 4 DNA aşısı prototipi içinden hayvanlarda en kuvvetli bağışık yanıt uyaran aşının, hayvan modelleri üzerinde toksisite etkilerini test edilecek. Bu aşamanın ardından Faz 1 klinik çalışma için yasal otoriteye başvuruları yapılması bekleniyor.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde gerçekleştirilen SARS-CoV-2 mRNA aşı çalışmaları Dünya Sağlık Örgütü'nün izlem listesine girdi. İzlem listesinde RNA teknolojisinin kullanıldığı 14 aşıdan bir tanesi oldu. Üzerine çalışılan aşı teknolojisinin dünyadaki en yeni teknolojilerinden bir tanesi olmasından dolayı literatürde ayrıntılı protokollerin bulunmasının zor olduğunu ve bu yüzden başlangıçta uzun bir süre boyunca ayrıntılı protokoller için yoğun çaba sarf edilmesi gerekti.

Tek bir aşı modeli üzerinde değil hem doğal hem de modifiye tip dizaynlarla çoklu tasarımlar şeklinde ilerlemeye çalıştıklarını söyleyen araştırmacılar, "Gerçekleştirdiğimiz prototip aşılardan birisi, prefüzyon stabilize trimer aşı niteliği taşıyacaktır. Hayvan deneylerinde etkinliği gösterilmesi ile kısa sürede preklinik çalışmaları tamamlamayı hedeflemekteyiz" dedi.

 

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

Adenovirüse dayalı bir aşı üzerine çalışılıyor. Şu anda klinik öncesi çalışmaları devam ediyor. SARS-COV2 virüsünün izolasyonunu sağlandı.

Çalışma planı

  • -Viral Antijenlerin İmmünojenitelerinin arttırılması

  • -Viral vektörlere, nanopartiküllere antijen genlerinin yerleştirilmesi (COVID-19 S ve nükleokapsid genleri)

  • -Rekombinant antijen üretilmesi

  • -Viral vektörlerin ve rekombinant antijen proteinlerinin subkutan, intramusküler uygulaması olarak sunuldu.

 

İZMİR BİYOTIP VE GENOM MERKEZİ - 9 EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

Aşı ve ilaç geliştirme çalışmalarına Mart ayında başlayan merkez, rekombinant protein aşı üzerinde çalışıyor. Koruyucu Yapay Antikor olarak ACE2-Fc Füzyon Proteini ile Antikorun virüsü tanıyıp bloke etmesi amaçlanıyor. Çalışmanın klinik denemelerinin başlamasının 2021 yılında olacağı öngörülüyor. 

İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (İBG) müdürü Prof. Dr. Mehmet Öztürk, ‘Antikor benzeri ilaçlar bilimsel literatürde Fc-füzyon proteinleri olarak bilinir. Rekombinant protein olarak inşa edilen bu ilacın bir ucunda hedefe bağlanan ve onu nötralize eden bir olta bulunur, diğer ucu ise bağışıklık sistemini etkin hale getirebilen bir antikor parçası (Fc ya da kompleman (ynden kombine edilmiş protein) bağlayan bölge).

Bunların en meşhur örneği romatizma tedavisinde kullanılan ETANERCEPT isimli ilaçtır. Romatizmanın en önemli nedenlerinden birisi TNF adını verdiğimiz hormonun kıkırdak dokudaki hücrelerde bulunan reseptörüne bağlanıp onları aktive etmesidir. Etanercept olta olarak TNF reseptörünü kullanır. Böylece TNF hedef dokuya ulaşamadan dolaşımda yakalanır ve yok edilir.

Bizim amacımız SARS-CoV-2 virüsünün akciğer hücrelerinde hedef olarak kullandığı ACE2 proteinini olta olarak kullanmaktır. Bunun için önce ACE2-Fc füzyon proteini üretmek için vektörler tasarladık. Bu vektörleri İBG’e inşa edip CHO hücrelerinde ACE2-Fc füzyon proteinlerini yüksek miktarda elde etmek için kullanacağız. Bu şekilde hücrelere sentez ettirdiğimiz proteinleri laboratuvarda saflaştırıp kalite kontrollerinden geçirdikten sonra önce deney hayvanlarında test etmemiz lazım.

İkinci projemizde hedefimiz SARS-Cov-2 virüsünün hücreye bağlanmak için kullandığı SPIKE proteinini aşı olarak kullanmak. Bu protein tek başına olduğu zaman enfeksyion gibi bir riski yok. Normal bir laboratuvarda çalışılabilir. Bunun için aşı adaylarımızı bilgisayarlarda tasarladık. Bunları sentezlemek için vektör haritalarımız da hazır. Bazı hammaddelerin ithal edilmesi gerekiyor.

Aşı için de aynı şekilde virüs proteinlerini laboratuvara üretip saflaştırmamız lazım. Sonra bu proteinlere karşı etkin olan antikor bulunup bulunmadığını COVID-19 hastalığından kurtulan hastalardan alacağımız serumlarda bakacağız. Bu şekilde en etkin olan aşı adayı seçilecek. Sonra bunların gerçekten işe yarayıp yaramadıklarını hayvanlarda deneyeceğiz. Durum çok acil hale gelirse, hayvanlarda sadece toksisite deneyi yapıp, toksik değillerse insan deneylerine başlanabilir, diyerek yaptıkları çalışmaları anlattı.

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat